Hadis-i şerif Meâli
Meşverete muhtaç olmayan hiç bir kimse yoktur.
Câmiü's-Sağîr, No: 2238
Meşveretin önemi
Eğer denilse: Neden şûrâya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin, hususan Asya’nın, hususan ıslâmiyetin hayatı ve terakkisi nasıl o şûrâ ile olabilir?
Elcevap: Nurun Yirmi Birinci Lem’a-i ıhlâsında izah edildiği gibi, haklı şûrâ ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakikî ile, üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd ve meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuât-ı tarihiye bize haber veriyor. Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla, elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi, hayat-ı içtimaîyesi de yine imanın hakaikinden gelen şûrâ-yı şer’î ile yaşayabilir, o düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar.
Hutbe-i şamiye, s. 67-68
***
Meşrûtiyet;
“Ve işlerde onlarla istişare et.” (Âl-i ımran Sûresi: 159)
“Onların aralarındaki işleri istişare iledir.” (şûrâ Sûresi: 3
âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir ve meşveret-i şer’iyedir. O vücud-u nûrânînin kuvvete bedel, hayatı haktır, kalbi mârifettir, lisânı muhabbettir, aklı kânundur, şahıs değildir.
Münâzarât, s. 23, (yeni tanzim, s. 53)
***
Zaman-ı Saâdet’te ve Selef-i Salihîn zamanlarında hükümfermâ hak ve bürhan ve akıl ve meşveret olduklarından, şükûk ve şübehatın hükümleri olmazdı.
Muhâkemât, s. 32, (yeni tanzim, s. 60)
***
Müslümanların hayat-ı içtimaîye-i ıslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir. “Onların aralarındaki işleri, istişare iledir” (şûrâ Sûresi: 42: 38.) âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor.
Evet, nasıl ki, nev-î beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır. Asya Kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon ıslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiâtı atmaktır.
Hutbe-i şamiye, s. 65-66
Lügatçe:
şûrâ: Danışma.
terakki: Yükselme, ilerleme.
tesanüd: Dayanışma.
hâcet: ıhtiyaç.
nokta-i istinad: Dayanak noktası.
nokta-i istimdad: Yardım isteme noktası.
hayat-ı şahsiye-i insaniye: ınsanın şahsî hayatı.
şûrâ-yı şer’î: şeriata uygun şûrâ.
Zaman-ı Saâdet: Asr-ı Saadet; Hz. Peygamber (asm) ve Sahabî devri.
Selef-i Salihîn: Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ilk rehberleri, ıslâmın ilk dönemlerinin sâlih insanları.
şükûk: şekler, şüpheler.
şübehat: şüpheler.
hayat-ı içtimaîye-i ıslâmiye: Müslümanların sosyal hayatı.
meşveret-i şer’iye: Dîne uygun olarak yapılan meşveret.
telâhuk-u efkâr: Fikirlerin birbirine eklenmesi.
terakkiyat: Yükselişler, ilerlemeler.
fünun: Fenler.
keşşaf: Keşfeden, açan.
miftah: Anahtar.
istibdat: Baskıcı yönetim; zulüm ve tahakküm.
şehamet: Cesaretlilik.
24.05.2009