Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.04.2009, 11:30

Millet uyanmış, hakikat meydana çıkacaktır

Hadis-i şerif Meâli



Namazı vaktinin başlangıcında kılmak Allah’ın rızasına, ortasında kılmak Allah’ın rahmetine, sonunda kılmak ise Allah’ın affına vesiledir.


Câmiü's-Sağîr, No: 1519


14.04.2009




Millet uyanmış, hakikat meydana çıkacaktır



Ey paşalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki:

Gazetelerde neşrettiğim umum makâlâtımdaki umum hakâikte nihayet derecede musırrım. şayet zaman-ı mâzi cânibinden, Asr-ı Saadet mahkemesinden adaletnâme-i şeriatla dâvet olunsam; neşrettiğim hakâiki aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim. şayet müstakbel tarafından üç yüz sene sonraki tenkidât-ı ukalâ mahkemesinden tarih celbnâmesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri, tevessü ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim.HAşıYE1

Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır. “Hak yücedir ve hiçbir şey ondan daha yüce değildir.” (Keşfü’l-Hafâ, 1:127) Millet uyanmış; mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacaktır. Ve hakikat meydana çıkacaktır, inşaallah.

“Akıllı olanlara bu dediklerim yeterlidir. Ben köyü çağırdım, eğer köyde kimseler varsa.” (Farsça bir ibârenin meâli)

Sizin işkenceli hapishanenin hâli; zaman müthiş, mekân muvahhiş, mahbusîn mütevahhiş, gazeteler mürcif, efkâr müşevveş, kalbler hazin, vicdanlar müteessir ve me’yus, bidâyet-i halde memurlar şemâtetli, nöbetçiler müz’iç olmakla beraber, vicdanım beni tâzip etmediği için, o hal bana eğlence gibiydi. Musibetlerin tenevvüü, mûsikinin nağmelerinin tenevvüü gibi bana geliyordu.

Hem de geçen sene tımarhânede tahsil ettiğim dersi, şimdi bu mektepte itmam ettim.HAşıYE2 Musibet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü mâsumâne ve mazlûmâneden, zayıfa şefkat ve gadre şiddet-i nefret dersini aldım.

Ümidim kavîdir ki, çok mâsumların kalblerinden hararet-i hüzünle tebahhur eden “ay”, “vay” ve “ah”lar, rahmetli bir bulut teşkil edecektir. Ve âlem-i ıslâmda yeni yeni ıslâm devletlerinin teşekkülleriyle, o rahmetli bulut teşekküle başlamıştır.

Eğer medeniyet böyle haysiyet kırıcı tecavüzlere ve nifak verici iftiralara ve insafsızcasına intikam fikirlerine ve şeytancasına mugalâtalara ve diyânette lâübâlicesine hareketlere müsait bir zemin ise, herkes şahit olsun ki, o saadet-saray-ı medeniyet tesmiye olunan böyle mahall-i ağrâza bedel, vilâyât-ı şarkiyenin, hürriyet-i mutlakanın meydanı olan yüksek dağlarındaki bedeviyet ve vahşet çadırlarını tercih ediyorum. Zira bu mim’siz medeniyette görmediğim hürriyet-i fikir ve serbesti-i kelâm ve hüsn-ü niyet ve selâmet-i kal, şarkî Anadolu’nun dağlarında tam mânâsıyla hükümfermadır.

HAşıYE-1: şimdi Üstad Bediüzzaman bu kırk beş senedeki dehşetli mahkemelerinde aynen bu on bir buçuk cinâyetlerini ve on bir buçuk suallerini o Divân-ı Harb-i Örfî’deki gibi tekrar etmiştir ve etmektedir.

HAşıYE-2: Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri kırk beş sene evvel tımarhane hükmündeki mahkeme-i zalimanede aldıkları dersi, şimdi bu gaddarane hazır mektepte imtihan vermişler ve böylece iki şehadetname almışlardır.



Divân-ı Harb-i Örfî, s. 50-53



LUGATÇE:



musır: Israrlı.

zaman-ı mâzi: Geçmiş zaman.

ilcaat: Zorlamalar, mecbur etmeler.

tenkidât-ı ukalâ: Akıllıların tenkidleri.

tahavvül: Değişme, başka bir hâle girme.

mugalâta: Yanıltıcı söz söyleme. Safsata, ağız kalabalığı.

cerbeze: Aldatıcı sözlerle kurnazlık, demagoji.

iğfal: Yanıltma, gaflete düşürerek kandırma.

feveran: Kaynama, fışkırma. Öfkeden köpürüp taşma, coşma, galeyan.

efkâr-ı umumiye: Umûmun düşüncesi, kamuoyu.


14.04.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir