Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

25.03.2009, 14:19

İdarecilik, reislik değil, hizmetkârlıktır

Âyet-i Kerime Meâli


O hüküm günü herkesin bir araya toplanacağı bir gündür. O gün, dostun dosta hiçbir faydası yoktur; onlar kimseden yardım da görmezler. Ancak Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesnadır. şüphesiz ki O'nun kudreti her şeye galiptir ve O çok bağışlayıcıdır.

Duhân Sûresi: 40-42


25.03.2009




ıdarecilik, reislik değil, hizmetkârlıktır



[Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat]


Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri ıttihad-ı ıslâmdır.

ıttihad-ı ıslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i ıslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.

Halk Partisi ise: Hakikaten acip ve zevkli bir rüşvet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara verdikleri için, yirmi sekiz senelik bütün cinâyatıyla başkaların cinâyâtı ve ıttihatçıların ve mason kısmının seyyiâtları da o partiye yükletildiği halde, Demokratlara bir cihette galip hükmündedirler. Çünkü ubudiyetin noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrutçuluklar çoğalır. Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bütün o acip cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neşriyâtıyla beraber bana yapılan muâmelelerinden hissettim ki, bir cihette mânen Demokratlara galip geliyorlar. Halbuki, ıslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte “Seyyidü’l-kavmi hadimühüm” (Milletin efendisi, onlara hizmet edendir), yani “Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.” Demokratlık, hürriyet-i vicdan, ıslâmiyetin bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. ıstibdad, mutlak keyfî olur.

Millet Partisi ise: Eğer ıttihad-ı ıslâmdaki esas olan ıslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezc olmuş bir millet olsa, o Demokratın mânâsındadır, dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur. Frenk illeti tâbir ettiğimiz ırkçılık, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i ıslâmı parçalamak için içimize bu frenk illetini aşılamış. Fakat bu hastalık ve fikir, gayet zevkli ve câzibedar bir hâlet-i ruhiye verdiği için, pek çok zararları ve tehlikeleriyle beraber, zevk hatırı için her millet cüz’î-küllî bu fikre iştiyak gösteriyorlar.

şimdiki terbiye-i ıslâmiyenin za’fiyetiyle ve terbiye-i medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak başına geçerse, ekseriyet teşkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu hakikî Türk olan ve yüzde yetmişi başka unsurlardan olanlar, hem hakikî Türklerin, hem hâkimiyet-i ıslâmiyenin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar. Çünkü, ıslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan bu âyet-i kerime “Velâ tezirû vâziretün vizra uhrâ”dır. Yani, “Birisinin günahıyla başkası muahaze ve mes’ul olmaz.” (En’âm Sûresi, 6:164) Halbuki, ırkçılık damarıyla, bir adamın cinayetiyle mâsum bir kardeşini, belki de akrabasını, belki de aşiretinin efradını öldürmekte kendini haklı zanneder. O vakit hakikî adalet yapılmadığı gibi, şiddetli bir zulüm de yol bulur. Çünkü “Bir mâsumun hakkı, yüz câniye feda edilmez” diye ıslâmiyetin bir kanun-u esasîsidir. Bu ise çok ehemmiyetli bir mesele-i vataniyedir. Ve hâkimiyet-i ıslâmiyeye büyük bir tehlikedir.

Mâdem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar, siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve câzibedar nokta-i istinadlarına mukabil, daha ziyade maddî ve mânevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i ıslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz. Yoksa, sizin yapmadığınız eskiden beri cinayetleri nasıl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçılar ırkçılığı elde edip tam sizi mağlûp etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim. Ve ıslâmiyet namına telâş ediyorum.

Emirdağ Lâhikası, s. 386, (yeni tanzim, s. 746)

Lügatçe:

ıttihad-ı ıslâm: ıslâm birliği.

cinâyat: Cinayetler.

seyyiât: Kötülükler, günahlar.

ubudiyet: Kulluk, ibadet.

enaniyet: benlik, gurur.

emirlik: ıdarecilik, yöneticilik.

istibdad: Baskı, diktatörlük.

mezc: Katma, kaynaştırma

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

ihtimal-i kavî: Kuvvetli ihtimal.

Bediuzzaman Said Nursi

25.03.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir