Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

11.03.2009, 08:04

Endişe edilmesi gereken en büyük mesele

Âyet-i Kerime Meâli


Rüzgârı rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen de O'dur. Biz, gökten de tertemiz bir su indirdik. Ta ki ölmüş bir beldeye onunla can verelim, yarattığımız nice hayvanlara ve insanlara o sudan içirelim.

Furkan Sûresi: 48


11.03.2009




Endişe edilmesi gereken en büyük mesele



Risâle-i Nur’dan Gençlik Rehberinin güzelce izah ettiği gibi, ölüm o kadar kat’î ve zâhirdir ki, bugünün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir; öyle de, bu zemin yüzü dahi acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.

ışte bu dehşetli hakikatın muammasını Risâle-i Nur hall ve keşfetmiş. Bir kısacak hülâsası şudur:

Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük ve herşeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesidir. Evet, çaresi var ve Risâle-i Nur, Kur’ân’ın sırrıyla o çareyi, iki kere iki dört eder derecesinde kat’î ispat etmiş. Kısacık hülâsası şudur ki:

Ölüm ya idam-ı ebedîdir; hem o insanı, hem bütün ahbabını ve akaribini asacak bir darağacıdır. Veyahut başka bir bâki âleme gitmek ve ımân vesikasıyla saadet sarayına girmek için bir terhis tezkeresidir. Ve kabir ise, ya karanlıklı bir haps-i münferid ve dipsiz bir kuyudur. Veyahut bu zindan-ı dünyadan bâki ve nuranî bir ziyafetgâh ve bağistana açılan bir kapıdır. Bu hakikati Gençlik Rehberi bir temsil ile ispat etmiş.

Meselâ, bu hapsin bahçesinde asmak için darağaçları konulmuş ve onların dayandıkları duvarın arkasında gayet büyük ve umum dünya iştirak etmiş bir piyango dairesi kurulmuş. Biz bu hapisteki beş yüz kişi, her halde, hiç müstesnası yok ve kurtulmak mümkün değil, bizi birer birer o meydana çağıracaklar. Ya “Gel, idam ilânını al, darağacına çık” veya “Daimî haps-i münferid pusulasını tut, bu açık kapıya gir” veyahut “Sana müjde! Milyonlar altın bileti sana çıkmış. Gel al” diye her tarafta ilânatlar yapılıyor.

Biz de gözümüzle görüyoruz ki, birbiri arkasında o darağaçlarına çıkıyorlar. Bir kısmın asıldıklarını müşahede ediyoruz. Bir kısmı da, darağaçlarını basamak yapıp o duvarın arkasındaki piyango dairesine girdiklerini, orada büyük ve ciddî memurların kat’î haberleriyle görür gibi bildiğimiz bir sırada, bu hapishanemize iki heyet girdi.

Bir kafile ellerinde çalgılar, şaraplar, zâhirde gayet tatlı helvalar, baklavalar var. Bizlere yedirmeye çalıştılar. Fakat o tatlılar zehirlidir, insî şeytanlar içine zehir atmışlar.

ıkinci cemaat ve heyet, ellerinde terbiyenâmeler ve helâl yemekler ve mübarek şerbetler var. Bize hediye veriyorlar ve bil’ittifak beraber, pek ciddî ve kat’î diyorlar ki:

“Eğer o evvelki heyetin sizi tecrübe için verilen hediyelerini alsanız, yeseniz, bu gözümüz önündeki şu darağaçlarda başka gördükleriniz gibi asılacaksınız. Eğer bizim bu memleket hâkiminin fermanıyla getirdiğimiz hediyeleri evvelkinin yerine kabul edip ve terbiyenamelerdeki duâları ve evradları okusanız, o asılmaktan kurtulacaksınız. O piyango dairesinde ihsan-ı şâhâne olarak herbiriniz milyon altın biletini alacağınızı, görür gibi ve gündüz gibi inanınız. Eğer o haram ve şüpheli ve zehirli tatlıları yeseniz, asılmaya gittiğiniz zamana kadar dahi o zehirin sancısını çekeceğinizi, bu fermanlar ve bizler müttefikan size kat’î haber veriyoruz” diyorlar.

Devamı için bknz: şuâlar,

s. 178, (yeni tanzim, s. 305)


LÜGATÇE:

haps-i münferid: Tek başına hapis; hücre hapsi.

fevkinde: Üstünde, üzerinde.

idam-ı ebedî: Dirilmemek üzere yok oluş; âhiret inancı olmadığı için ölümü ebedî yokluğa gitmek olarak görme.

bağistan: Bağ yeri, meyve bahçesi.

Bediuzzaman Said Nursi

11.03.2009

2

11.03.2009, 08:31

Yaradan diyor, her ne milletten, ne dine mensupsan 15 yaşına kadar imtihan sırrı gereği kurtuluş var, amma lakin 15 yaştan sonra insanın önüne öyle bir imtihan konmuş ki, insanı ebubekir sıddık derecesine de çıkarabilir, ebu çehil gibi en alt tabakada cehennem zebanilerine bile dost olamıyabilir. insan öyle istidat ve kabiliyetlerle donatılmış ki, en üsün varlık olarak imtihan sırrına mashar olmuştur.

Ülkemizde son günlerdeki ekonomik kriz nedeniyle halkı piyangoya, kumara lotoya totoya teşvik neticesi kumar illetinin pencesine düşürülüyor.
bundan kurtulmanın çaresini Yaradıcı ve O' nun nebisi müjdeliyor. 24 saatten 1 saatininzi bana verin ben size milyonlar katrilyonlar değerinde ödül veriyim diyor. bu ödülü kazanmanın tek çareside yaradan ve onun temsilcisinin çağrısına uyup emredildiği gibi yaşamak.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir