Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.03.2009, 11:13

Batı medeniyeti, semâvî kanunlara kulak vermeli

Hadis-i şerif Meâli


Kazançların en kötüsü, faizden kazanılandır. Yiyeceklerin en kötüsü, yetim malıdır. Bahtiyar, başkalarından ibret alandır.

Câmiü's-Sağîr, No: 934


10.03.2009




Batı medeniyeti, semâvî kanunlara kulak vermeli


ıkinci sual: Sen eskiden şarktaki bedevî aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun. Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hâzıradan “mim’siz” diyerek hayat-ı ictimaiyeden çekildin, inzivaya sokuldun?

Elcevap: Medeniyet-i hâzıra-i garbiye, semavî kanun-u esasîlere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına, hatâları, zararları, faydalarına râcih geldi. Medeniyetteki maksu- d-u hakikî olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu. ıktisat, kanaat yerine israf ve sefahet; ve sa’y ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçare beşeri hem gayet fakir, hem gayet tembel eyledi. Semavî Kur’ân’ın kanun-u esasîsi, “ınsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi, 53:39.) “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” (A’râf Sûresi, 7:31.) ferman-ı esasîsiyle, “beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve sa’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir” diye Risâle-i Nur bu esası izaha binaen, kısa bir iki nükte söyleyeceğim:

Birincisi: Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. Biçare avâm ve havas tabakasını daima mübarezeye teşvik etmiş. Kur’ân’ın kanun-u esasîsi olan “vücub-u zekât, hurmet-i riba” vasıtasıyla avâmın havassa karşı itaatini ve havassın avâma karşı şefkatini temin eden o kudsî kanunu bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeye mecbur etmiş. ıstirahat-i beşeriyeyi zîr ü zeber etti. (...)

Elhâsıl: Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semavî dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş. ıktisat ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tamahı ziyadeleştirmeye, zulüm ve harama yol açmış.

Hem beşeri vesait-i sefahete teşvik etmekle, o biçare muhtaç beşeri tam tembelliğe atmış, sa’y ve amelin şevkini kırıyor. Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faydasız zayi ediyor.

Emirdağ Lâhikası, s. 334 , (yeni tanzim, s. 649)

Lügatçe:

aşâir: Aşiretler.

avâm: Sıradan biri, fakir halk tabakası.

garp: Batı.

hâcât: ıhtiyaçlar.

hasenât: ıyilikler, sevaplar.

havâic-i gayr-ı zaruriye: Zarurî olmayan ihtiyaçlar.

havas: Marifet ve yaşayışça üstün olan, üst tabaka.

hayat-ı ictimaiye: Toplumsal hayat.

hevesat: Hevesler.

hurmet-i riba: Faizin haram olması.

istirahat-i umumiye: Genel istirahat.

kanun-u esasî: Temel kanun.

maksud-u hakikî: Hakikî kastedilen.

medeniyet-i hâzıra: şimdiki medeniyet.

medeniyet-i hâzıra-i garbiye: şimdiki Batı medeniyeti.

medeniyet-i zâlime-i hâzıra: şimdiki zalim medeniyet.

mübareze: Çekişme, kavga.

râcih: Üstün gelme.

saadet-i hayat-ı dünyeviye: Dünya hayatının mutluluğu.

sa’y: Çalışma, gayret.

seyyiât: Kötülükler, günahlar.

tehyiç: Heyecana getirme.

terakkiyat: ılerlemeler, gelişmeler.

zîr ü zeber: Paramparça. Alt üst, karmakarışık, darmadağınık.

Bediuzzaman Said Nursi

10.03.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir