Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

05.03.2009, 11:49

Korkmayınız, Risâle-i Nur yasak olmaz

Âyet-i Kerime Meâli


Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır. Bazan da sevdiğiniz birşey sizin için şer olur. Allah herşeyi bilir, siz bilmezsiniz.
Bakara Sûresi: 216


05.03.2009




Korkmayınız, Risâle-i Nur yasak olmaz!


Acaba, bu dünyada yaşamak isteyenler; böyle, hayat-ı dünyeviyenin lezzetini, hem çalışmaya şevki, hem hadsiz musîbetlerine karşı dayanmaya medar kuvve-i maneviyesini temin eden ve îtiraz kabul etmeyen deliller ile ispat edilen îman-ı tahkîkînin derslerine yasak denecek bir kanunun vücudunu kabul ederler mi ve öyle bir kanun olabilir mi?

Eğer, idare-i millet ve asayiş-i memleketin hakîkî esaslarını bilmeyen bir cahil hamiyetfüruş dese: “Senin risâlelerin, asayişi bozanlara ve idareyi karıştıranlara bir medar olabilir cihetiyle ve sen dahi ihtiyatsızlık edip idare-i hazıraya îtiraz etsen, risalelerin kuvvetiyle bir gaile açmak ihtimaliyle sana ilişiyoruz. “

Elcevap: Risâle-i Nur’ dan ders alan, elbette çok masumların kanını ve hukûkunu zayi eden fitnelere girmez ve bilhassa, tecrübeleriyle, mükerreren akîm ve zararlı kalan fitnelere hiçbir cihetle yanaşmaz. Ve bu on senedeki on fitnelere, Risâle-i Nur’un şakirtlerinin ondan birisi, belki asla hiçbirisi karışmadığı gösterir ki; risâleler bu fitnelere zıt ve asayişi temine medardırlar. Acaba, idarece ve asayişi muhafazaca, bin îmanlı adam mı, yoksa on dinsiz serseri mi daha kolaydır? Evet, îman, güzel seciyeler vermekle hem merhamet hissini, hem zarar vermekten sakınmak meylini verir.

Tarihçe-i Hayat, s. 205

***

Ey hapis musibetinde benim yeni kardeşlerim, sizler, benimle beraber gelen eski kardeşlerim gibi Risâle-i Nur’u görmemişsiniz. Ben onları ve onlar gibi binler şakirtleri şahit göstererek derim ve ispat ederim ve ispat etmişim ki:

O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren ve Kur’ân-ı Hakîmın mu’cize-i mâneviyesinden neş’et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur. Bu on sekiz senedir benim düşmanlarım ve zındıklar ve maddiyyunlar, aleyhimde gayet gaddarâne desiselerle hükümetin bazı erkânlarını iğfal ederek bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları halde, Risale-i Nur’un çelik kalesinde yüz otuz parça cihazatından ancak iki-üç parçasına ilişebilmişler. Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.

Hem korkmayınız, Risale-i Nur yasak olmaz. Hükümet-i Cumhuriyenin mebusları ve erkânlarının ellerinde mühim risaleleri, iki, üçü müstesna olarak serbest geziyorlardı. ınşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.

şuâlar, s. 185


hayat-ı dünyeviye: Dünya hayatı.

îman-ı tahkîkî: ınandığı şeylerin aslını, esâsını bilerek inanma; sarsılmaz îmân, şuurlu ve tahkiki îmân.

asayiş-i memleket: Memleketin âsâyiş ve güvenliği.

hamiyetfüruş: Gayretkeş, hamiyetli görünmeye çalışan, hamiyet iddiasında olan.

medar: Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.

idare-i hazıra: şu andaki idâre.

gaile: Dert, sıkıntı, baş belâsı.

mükerreren: Tekrarlayarak, defalarca.

şakirt: Talebe.

seciye: Huy, karakter, güzel ahlâk.

mu’cize-i mâneviye: Mânevî mu’cize. Mânâ bakımından mu’cize.

neş’et: Çıkma, doğma, meydana gelme, kaynaklanma.

zındık: Dinsiz, âhirete inanmayan.

maddiyyun: Maddeye tapan, herşeyi maddede gören; Allah`ı inkâr edenler; maddeciler, materyalistler.

gaddarâne: Zâlimcesine, hiddet ederek.

desise: Gizli hile, oyun, aldatmaca hareketler.

erkân: Rükünler, esaslar.

iğfal: Kandırma, aldatma, gaflette bırakma.

mebus: Seçilen, gönderilen, milletvekili.

ıslahhane: Islah evi, terbiye yeri.

tevzî: Dağıtma.

Bediuzzaman Said Nursi

05.03.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir