Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

18.02.2009, 08:18

Matbuât, dünyayı bir meclis hükmüne getirdi

Hadis-i şerif Meâli


Müslümanı aldatan, ona zarar veren ve ona hîle yapan bizden değildir.

Câmiü's-Sağîr, No: 3328


18.02.2009




Matbuât, dünyayı bir meclis hükmüne getirdi




ıslâmın ve Asya’nın istikbali, uzaktan gayet parlak görünüyor. Çünkü Asya’nın hâkim-i evvel ve âhiri olan ıslâmiyetin galebesi için dört-beş mukavemetsûz kuvvetler ittifak ve ittihad etmektedirler.

Birinci kuvvet: Maarif ve medeniyetle mücehhez olan ıslâmiyetin kuvvet-i hakikiyesidir.

ıkincisi: Tekemmül-ü mebâdî ve vesâitle mücehhez olan ihtiyac-ı şediddir.

Üçüncüsü: Asya’yı gayet sefalette, başka yerleri nihayet refahette görmekten neş’et eden tenebbüh-ü tâm ve teyakkuz-u kâmille mücehhez olan gıpta ve rekabet ve kîn-i muzmerdir.

Dördüncüsü: Ehl-i tevhidin düsturu olan tevhid-i kelime; ve zeminin hasiyeti olan itidal ve tâdil-i mizaç; ve zamanın ziyası olan tenevvür-ü ezhan; ve medeniyetin kanunu olan telâhuk-u efkâr; ve bedeviyetin lâzımı olan selâmet-i fıtrat; ve zaruretin semeresi olan hafiflik ve cüret-i teşebbüsle mücehhez olan istidad-ı fıtrîdir.

Beşincisi: Bu zamanda maddeten terakkiye mütevakkıf olan i’lâ-yı kelimetullah, ıslâmiyetin emriyle ve zamanın ilcââtıyla ve fakr-ı şedidin icbarıyla ve her arzuyu öldüren ye’sin ölmesiyle hayat bulan ümitle mücehhez olan arzu-yu medeniyet ve meyl-i teceddüttür. Ve bu kuvvetlere yardım etmek için ecanib içine ihtilâl veren ve medeniyetleri ihtiyarlandıran mesâvi-i medeniyetin mehasinine galebesidir. Ve sa’yin sefahete adem-i kifayetidir. Bunun iki sebebi vardır:

Birincisi: Din ve fazileti düstur-u medeniyet etmemeklikten neş’et eden müsaade-i sefahet ve muvafakat-i şehvet-i nefistir.

ıkincisi: Hubbüşşehevat ve diyanetsizliğin neticesi olan merhametsizlikten neş’et eden maişetteki müthiş müsavatsızlıktır.

Evet, şu diyanetsizlik Avrupa medeniyetinin içyüzünü öyle karıştırmış ki, o kadar fırak-ı fesadiyeyi ve ihtilâliyeyi tevlid etmiş. Faraza hablü’l-metin-i ıslâmiye ve sedd-i Zülkarneyn gibi şeriat-ı garrânın hakikatine iltica ve tahassun edilmezse, bu fırak-ı fesadiye, onların âlem-i medeniyetlerini zîr ü zeber edeceklerdir. Nasıl ki şimdiden tehdit ediyorlar.

Acaba hakikat-i ıslâmiyenin binler mesailinden yalnız zekât meselesi düstur-u medeniyet ve muavenet olursa, bu belâya ve yılanın yuvası olan maişetteki müthiş müsavatsızlığa devâ-i şâfî olmayacak mıdır? Evet, en mükemmel ve bozulmaz bir deva olacaktır.

Eğer denilse: “şimdiye kadar Avrupa’yı galip ettiren sebep, bundan sonra neden etmesin?”

Cevap: Bu kitabın mukaddemesini mütalâa et. Sonra buna da dikkat et: Sebeb-i terakkîsi, herşeyi geç almak ve geç de bırakmak ve metanet etmek şe’ninde olan burudet-i memleket; ve mekân ve meskenin darlığı; ve sakinlerin kesretinden neş’et eden fikr-i mârifet ve arzu-yu san’at; ve deniz ve maden ve sair vesaitin müsaadesiyle hasıl olan teâvün ve telâhuk idi. Fakat şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile, âlem bir şehr-i vahid hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile, ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir. Velhasıl, onların yükleri ağır, bizimki hafif olduğundan, yetişip geçeceğiz—eğer tevfik refik olsa.

Muhâkemât, s. 37-38, (yeni tanzim, s. 66)


adem-i kifayet: Yetersizlik.

burudet-i memleket: Memleketin soğukluğu.

ehl: Bir yerde oturan.

ehl-i dünya: Dünyada yaşayanlar.

fırak-ı fesadiye ve ihtilâliye: ıhtilâl ve fitne-fesat yoluyla çıkan ayrılıklar.

hubbüşşehevat: şehvet sevgisi.

kîn-i muzmer: Gizli kin.

matbuat: Basın-yayın dünyası; matbaalar.

mesâvi-i medeniyet: Medeniyetin çirkinlikleri, günahları.

meyl-i teceddüt: Yenilenme, tazelenme meyli.

sa’y: Çalışma, çaba.

selâmet-i fıtrat: Fıtratın selîm oluşu.

şehr-i vahid: Tek bir şehir.

tâdil-i mizaç: Mizacın dengelenmesi.

tekemmül-ü mebâdî: Güzel, mükemmel başlangıç.

tekemmül-ü vesait-i nakliye: Nakil vasıtalarının gelişmesi.

telâhuk-u efkâr: Fikirlerin birbirine eklenmesi; bilgi birikimi.

tenebbüh-ü tâm: Tam uyanış.

tenevvür-ü ezhan: Zihinlerin aydınlanması.

teyakkuz-u kâmil: Mükemmel uyanıklık.

vesâit: Vasıtalar.

vesait-i muhabere ve müdavele: ıletişim ve haberleşme vasıtaları.

ye’s: Ümitsizlik.

Bediuzzaman Said Nursi

18.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir