Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.02.2009, 00:09

Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz...

Hadis-i şerif Meâli



Müslümanı aldatan, ona zarar veren ve ona hîle yapan bizden değildir.


Câmiü's-Sağîr, No: 7688


02.02.2009




Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz...



Câ-yı teessüf bir hâlet-i ictimaiye ve kalb-i ıslâmı ağlatacak müthiş bir maraz-ı hayat-ı ictimaî:

“Haricî düşmanların zuhur ve tehacümünde dahilî adâvetleri unutmak ve bırakmak” olan bir maslahat-ı ictimaiyeyi en bedevî kavimler dahi takdir edip yaptıkları hâlde, şu cemaat-i ıslâmiyeye hizmet dâvâ edenlere ne olmuş ki, birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz’î adâvetleri unutmayıp düşmanların hücumuna zemin hazır ediyorlar? şu hâl bir sukuttur, bir vahşettir, hayat-ı ictimaiye-i ıslâmiyeye bir hıyanettir.

Medar-i ibret bir hikâye: Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri hâlde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dahilî adâveti hatırlarına getirmezlerdi.

ışte, ey mü’minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Herbirisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i ıslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? O düşman daireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehvâl ve mesâibine kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırsla bakan, belki yetmiş nev'î düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kalen, uhuvvet-i ıslâmiyedir. Bu kale-i ıslâmiyeyi küçük adâvetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı ıslâmiye olduğunu bil, ayıl.

Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: “Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, ıslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-î beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i ıslâmı esaret altına alır.”

Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. ıhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı “Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat Sûresi, 49:10.) kale-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa, ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.

Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir çocuk ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı muvazenede bulunsa, bir küçük taş, muvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. ışte, ey ehl-i iman! ıhtiraslarınızdan ve husumetkârâne tarafgirliklerinizden, kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı ictimaiyenizle alâkanız varsa, “Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir” (Buharî, Salât: 88) düstur-u âliyeyi düstur-u hayat yapınız, sefalet-i dünyevîden ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz.



Mektubat, s. 261, (yeni tanzim, s. 454)


Lügatçe:


adâvet: Düşmanlık.

tesanüd: Dayanışma.

teshil: Kolaylaştırma.

harîm-i ıslâm: ıslâmın mukaddes yerleri, mukaddes belde.

adâvetkârâne: Düşmanlık edercesine.

ehl-i dalâlet ve ilhad: Hak yoldan sapmış, dinsizler.

ehvâl: Korkular, fenalıklar, sıkıntılar.

mesâib: Mûsibetler.

uhuvvet-i ıslâmiye: ıslâmiyet kardeşliği.

hilâf-ı vicdan: Vicdana ters.

hilâf-ı maslâhat-ı ıslâmiye: ıslâmın huzur ve barış anlayışına aykırı.

nifak: Münafıklık, ikiyüzlülük.

eşhâs-ı müdhişe-i muzırra: Zararlı dehşetli şahıslar.

şikak: Parçalanma, kırılma.

hercümerc: Darmadağın, allak bullak.

tahassun: Sığınma.

husumetkârâne: Düşmanlık beslercesine.

sefalet-i dünyevî: Dünya hayatında perişaniyet.

şekavet-i uhreviye: Ahirette kötü duruma düşmek.


02.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir