Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.01.2009, 23:06

Vatana ecnebî hesabına darbeler vuruyorlar!

Hadis-i şerif Meâli


Bütün hastalıkların kaynağı, birbiri üstüne yemek yemektir.

Câmiü's-Sağîr, No: 625


29.01.2009




Vatana ecnebî hesabına darbeler vuruyorlar!



[BU GELEN KISIM ÇOK EHEMMıYETLıDıR]

Son sözün mühim bir parçası


fendiler, Reis Bey, dikkat ediniz! Risâle-i Nuru ve şakirtlerini mahkûm etmek, doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına, hakikat-i Kur’âniye ve hakaik-i imaniyeyi mahkûm etmek hükmüne geçmekle, bin üç yüz seneden beri her senede üç yüz milyon onda yürümüş ve üç yüz milyar Müslümanların hakikate ve saadet-i dâreyne giden cadde-i kübrâlarını kapatmaya çalışmaktır ve onların nefretlerini ve itirazlarını kendinize celb etmektir. Çünkü o caddede gelip gidenler, gelmiş geçmişlere duâlar ve hasenatlarıyla yardım ediyorlar. Hem bu mübarek vatanın başına bir kıyamet kopmaya vesile olmaktır. Acaba mahkeme-i kübrada, bu üç yüz milyar dâvâcıların karşısında sizden sorulsa ki, “Doktor Duzi’nin, baştan nihayete kadar serâpâ ıslâmiyetiniz ve vatanınız ve dininiz aleyhinde ve frenkçe Tarih-i ıslam namındaki eseri ki, zındıkların kütüphanelerinizdeki eserlerine, kitaplarına ve serbest okumalarına ve o kitapların şakirtleri, kanununuzca cemiyet şeklini almalarıyla beraber, dinsizlik veya komünistlik veya anarşistlik veya pek eski ifsad komitecilik veya menfî Turancılık gibi siyasetinize muhalif cemiyetlerine ilişmiyordunuz? Neden hiçbir siyasetle alâkaları olmayan ve yalnız ımân ve Kur’ân cadde-i kübrâsında giden ve kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedîden ve haps-i münferitten kurtarmak için Kur’ân’ın hakikî tefsiri olan Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri okuyanlara ve hiçbir siyasî cemiyetle münasebeti olmayan o hâlis dindarların birbiriyle uhrevî dostluk ve uhuvvetlerine cemiyet nâmı verip ilişmişsiniz? Onları pek acip bir kanunla mahkûm ettiniz ve etmek istediniz?” dedikleri zaman ne cevap vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz.

Ve sizi iğfal eden ve adliyeyi şaşırtan ve hükümeti bizimle vatana ve millete zararlı bir surette meşgul eyleyen muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka “cumhuriyet” nâmı vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka “medeniyet” ismi vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye “kanun” ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükümeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i ıslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi hesabına darbeler vuruyorlar.

Ey efendiler! Dört senede dört defa dehşetli zelzeleler, tam tamına dört defa Risale-i Nur şakirtlerine şiddetli bir surette taarruz ve zulüm zamanlarına tevafuku ve herbir zelzele dahi tam taarruz zamanında gelmesi; ve hücumun durmasıyla zelzelenin durması işaretiyle, şimdiki mahkûmiyetimizle gelen semâvî ve arzî belâlardan siz mes’ulsünüz!


Denizli Hapishanesinde tecrid-i mutlak ve haps-i münferitte mevkuf Said Nursî

şuâlar, s. 256, (yeni tanzim, s. 456)


şakirt: Talebe.

küfr-ü mutlak: Kesin ve tam bir inkâr.

hakikat-i Kur’âniye: Kur’ân’ın hakîkatı.

hakaik-i imaniye: ıman hakikatleri.

saadet-i dâreyn: Dünya ve ahiret saadeti.

cadde-i kübrâ: Büyük cadde; en selâmetli yol; Kur`ân`ın gösterdiği yol.

hasenat: ıyilikler.

mahkeme-i kübra: En büyük mahkeme; âhirette kurulacak olan büyük mahkeme.

serâpâ: Baştan başa, bütünüyle.

frenkçe: Frenk dili, fransızca.

cemiyet: 1-Topluluk, birlik. 3-Dernek.

anarşistlik: Her türlü düzen ve otoriteye karşı koyarak karışıklığı tercih eden akım.

ifsad: Fesada uğratma, bozma, karıştırma.

idam-ı ebedî: Âhiret inancı olmadığı için ölümü ebedî yokluğa gitmek olarak görme.

haps-i münferit: 1-Tek başına hapis. 2-Hücre hapsi.

uhrevî: Ahiretle ilgili.

uhuvvet: Kardeşlik.

iğfal: Aldatma, yanıltma, gaflette bırakma.

muarız: Karşı, zıt, ters.

zındık: Dinsiz.

istibdad-ı mutlak: Tam bir baskı, diktatörlük.

irtidad-ı mutlak: Hiçbir kayıt ve şart tanımayan dinsizlik.

sefahet-i mutlak: Nefsin kötü arzularına mutlak sûrette uyma.

cebr-i keyfî-i küfrî: Keyfî olarak küfrî bir baskı yapma.

hâkimiyet-i ıslâmiye: ıslamın hakimiyeti.

ecnebi: 1-Yabancı. 2-Başka milletten olan. 3-Başka ülke.

tevafuk: Uyma, uygun gelme.

mevkuf: Tevkif edilmiş, tutulmuş, zanlı olarak hapsedilmiş, tutuklu.


Bediuzzaman Said Nursi

29.01.2009

Laz_muraT

Stajyer

Mesajlar: 76

Konum: Günahkar Kul

Meslek: Muhasebe

Hobiler: Kastamonu Lahikası

  • Özel mesaj gönder

2

29.01.2009, 14:07

Ey efendiler! Dört senede dört defa dehşetli zelzeleler, tam tamına dört defa Risale-i Nur şakirtlerine şiddetli bir surette taarruz ve zulüm zamanlarına tevafuku ve herbir zelzele dahi tam taarruz zamanında gelmesi; ve hücumun durmasıyla zelzelenin durması işaretiyle, şimdiki mahkûmiyetimizle gelen semâvî ve arzî belâlardan siz mes’ulsünüz!

Ne müthiş bir söz.günahını şahsi değilde umumi işlemek bu oluyor galiba.bir sözünle veya hareketinle bütün ülkenin işlediği günahlarıda alıyorsun.
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme''

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir