Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.01.2009, 08:41

Mûsibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir

Âyet-i Kerime Meâli



O gün varılacak yer, ancak Rabbinin huzurudur. Yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey o gün insana bildirilir. ınsan, günahlarını örtmek için özürlerini ortaya koysa bile, kendi kendisinin şahididir.

Kıyamet Sûresi: 12-15


26.01.2009




Mûsibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir



Tekrar biri sordu: “Mûsibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva verdirdiniz ki, şu mûsibetle hükmetti?

Mûsibet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder. Hazırda mükâfatınız nedir?”

Dedim: “Mukaddemesi üç mühim erkân-ı ıslâmiyedeki ihmalimizdir: salât, savm, zekât.

“Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nev'î namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı. “Amelin karşılığı kendi türünden birşeyle verilir.”

“Mükâfat-ı hâzıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatâdan neş’et eden müşterek mûsibet, mâzi günahını sildi.”

Yine biri dedi: “Bir âmir, hatayla felâkete atmışsa?”

Dedim: “Mûsibetzede mükâfat ister. Ya âmir-i hatâdarın hasenatı verilecektir; o ise hiç hükmünde. Veya hazine-i gayp verecektir. Hazine-i gaybda böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir.”

Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe yatakta oturmuş, kendimi buldum. O gece böyle geçti.

Sünûhat, s. 62, (yeni tanzim, s. 154)


***

(beşerde insan sûretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el-hannas) der veya dedirir: “Siz kendiniz de dersiniz ki: Mûsibete müstehak oldunuz. Kader zalim değil, adalet eder. Öyleyse, size karşı muâmeleme razı olunuz.”

şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i ılâhî isyanımız için mûsibet verir. Ona rızâdâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel’un! Günahımız için değil, ıslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun. Ona rıza veya ihtiyarla inkıyad etmek—neûzü billâh—ıslâmiyetten nedamet ve yüz çevirmek demektir.

Evet aynı şeyi—hem mûsibettir—Allah verir, adalet eder. Çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. O şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder. Çünkü, başka sebebe binaen ceza verir. Nasıl ki düşman-ı ıslâm, aynı şeyi bize icra ediyor. Çünkü Müslümanız.


Sünûhat, s. 98, (yeni tanzim, s. 235)

***

..suâl: Bâzı eşhâsın hatâsından gelen bu mûsîbet, bir derece memlekette umumi şekle girmesinin sebebi nedir?

Elcevap: Umumî mûsîbet, ekseriyetin hatâsından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zâlim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizâmen veya iltihâken taraftar olmasıyla, mânen iştirak eder, mûsîbet-i âmmeye sebebiyet verir.


Sözler, s. 158, (yeni tanzim, s. 279)



Lügatçe:


terettüp: Sıralanma, sonuç olarak çıkma.

mukaddeme: Öncü kuvvet.

mûsibet-i âmme: Umumî mûsibet.

ekseriyet: Çoğunluk.

erkân-ı ıslâmiye: ıslâmın rükûnları, şartları.

salât: Namaz.

savm: Oruç.

Hâlık Teâlâ: Yüce Yaratıcı.

müterakim: Teraküm etmiş, birikmiş.

buhl: Cimrilik, pintilik, el sıkılığı.

mükâfat-ı hâzıra: Hazır olan, mevcut olan mü- kâfat.

hums: Beşte bir.

velâyet: Velilik.

şehadetlik: şehitlik.

neş’et: Doğma.

âmir-i hatâdar: Hatalı idareci.

hasenat: Güzellikler, iyilikler.

hazine-i gayp: Gayb hazinesi, var olan fakat görünmeyen hazine.

derece-i şehadet: şehitlik derecesi.

fitnekârane: Fitne çıkararak.

el-hannas: şeytan.

iltizâmen: ıltizam yoluyla. Gerekli bularak, gerekli görerek.



26.01.2009

Laz_muraT

Stajyer

Mesajlar: 76

Konum: Günahkar Kul

Meslek: Muhasebe

Hobiler: Kastamonu Lahikası

  • Özel mesaj gönder

2

26.01.2009, 12:07

ALLAH razı olsun kardeş.

burayı birazda açabilirmiyiz ?


(beşerde insan sûretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el-hannas) der veya dedirir: “Siz kendiniz de dersiniz ki: Mûsibete müstehak oldunuz. Kader zalim değil, adalet eder. Öyleyse, size karşı muâmeleme razı olunuz.”

şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i ılâhî isyanımız için mûsibet verir. Ona rızâdâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel’un! Günahımız için değil, ıslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun. Ona rıza veya ihtiyarla inkıyad etmek—neûzü billâh—ıslâmiyetten nedamet ve yüz çevirmek demektir.
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme''

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir