Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

21.01.2009, 13:08

Eyvah! Aldandık, şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik

Eyvah! Aldandık, şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik


ı’lem eyyühe’l-aziz! ınsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir.

Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de, sür’atle giderken “Bulutların geçişi gibi geçip gider” (Neml Sûresi, 27:88) âyetini okuyor. Sefine-i arz sür’atle yürürken, dünyanın gayr-ı meşrû lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firâkın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.

Ey nefs-i emmârem! Sana tâbi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş; ben ancak ve ancak beni yaratıp, şems ve kamer ve arzı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl’e abd olurum.

Ve keza, kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdut ve tünellerinden şimşekvâri geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedü’l-âbad memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîmden medet istiyorum.

Ve keza, hiçbir şeyi duâlarıma, istigâselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak küre-i arzı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve şems ve kamerin yerleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şahikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sakin kılmaya kadir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelâle duâlarımı, ni-yazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü, her şeyle alâkadar âmâl ve makasıdım vardır.

Ve keza, kalbime vaki olan en ince, en gizli hatıraları işittiği ve kalbimin müyûl ve emellerini tatmin ettiği gibi, akıl ve hayalimin de temenni ettikleri saadet-i ebediyeyi vermeye kadir olan Zât-ı Akdesden maada kimseye ibadet etmiyorum.

Mesnevî-i Nuriye, s. 94

***

Eyvah! Aldandık. şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zâyi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur; bir rüyâ gibi geçti. şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.

Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevâle mahkûmdur; sür'atle gidiyor. Hâne-i insan olan dünya ise, zulümât-ı ademe sukut eder. Emeller bekàsız, elemler ruhta bâkî kalır.

Mâdem hakikat böyledir; gel, ey hayata çok müştak ve ömre çok tâlip ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emellerle ve elemlerle mübtelâ bedbaht nefsim! Uyan, aklını başına al. Nasıl ki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder, gecenin hadsiz zulümâtında kalır; bal arısı kendine güvenmediği için gündüzün güneşini bulur, bütün dostları olan çiçekleri, güneşin ziyâsıyla yal-dızlanmış müşâhede eder; öyle de, kendine, vücuduna ve enâniyetine dayansan, yıldızböceği gibi olursun. Eğer sen, fânî vücudunu, o vücudu sana veren Hàlıkın yolunda fedâ etsen, bal arısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem, fedâ et; çünkü, şu vücud sende vedîa ve emânettir.


Sözler, 17. Söz, 2. Makam, s. 193,

(yeni tanzim, s. 342)

Yeni Asya - Lâhika - 05.01.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir