Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

06.11.2010, 13:22

Bayezid-i Bistâmî

Bayezid-i Bistâmî
Hayatını okurken çok etkilendiğim, kendimi onun yanında ve bilgileriyle donanmış hissettiğim, hakkında yazılacak çok şeyin elzem olduğu bir maneviyât büyüğümüz de Bayezid-i Bistâmî Hazretleridir. Beni sarsan, etkileyen bir hayatı vardır. Himmet, feyz ve şefaatlerine nâil olmak duâsıyla buyurun Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin hayatına yolculuk edelim.
Evliyanın büyüklerinden, silsile-i âliyye denilen büyük âlim ve velilerin beşincisidir. Sultanü’l-Ârifin lâkabıyla meşhurdur. 776 (H.160) veya 803’de (H.188) İran Bistam’da doğdu.
İnsanları Hakk’a dâvet edip, onlara doğru yolu gösterdi. Kerâmetleri anne karnında iken görülmeye başladı. Annesi şüpheli bir şeyi ağzına alacak olsa, onu geri atıncaya kadar annesinin karnına vururdu. Çocukken hadis âlimlerinden bir zât ona şunu sordu: “Güzel çocuk, namaz kılmasını güzelce biliyor musun?” Bayezid-i Bistamî de, “Evet, Allah dilerse becerebiliyorum” cevabını verince; “Nasıl?” diye sordu. Bayezid-i Bistami de; “Buyur ya Rabbi! Emrini yerine getirmek üzere tekbir alıyor, Kur’ân-ı Kerim’i tane tane okuyor, tazim ile rükûya varıyor, tevazu ile secde ediyor, vedalaşarak selâm veriyorum” deyince zât hayran kalarak; “Ey sevgili ve zeki çocuk! Sende bu fazilet ve derin anlayış varken, insanların gelip başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?” diye sordu. Cevaben; “Onlar beni değil, Allahü Teâlâ’nın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana ait olmayan bir şeye dokunmalarına nasıl engel olabilirim?” dedi.
Bayezid-i Bistâmî kendini Allahü Teâlâ’ya verdi, emirlerinin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermedi. Annesinin küçük bir arzusunu bile, büyük bir emir kabul edip her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Annesi ona şöyle duâda bulundu; “Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım, Sen de razı ol!”
Otuz sene Şam civarında bulunup, 113 âlimden ilim öğrenmiştir. Aşk-ı İlâhî’de o kadar ileri ve ibadette o derece yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi.
“Bulunduğunuz şu derecelere nasıl kavuştunuz?” diye sordular, cevabında buyurdu ki: “Her yerde Allahü Teâlâ’nın gördüğünü ve bildiğini düşünüp edebe riâyet etmekte” buyurdu.
Bir gün Hazret-i Bayezid’e; “Peygamberler hakkında ne buyurursunuz?” diye sordular. Cevabında; “Biz onlar hakkında bir şey söyleyemeyiz ve onları anlayamayız. Hallerini anlamaktan aciziz. Onlar, bizim anlayabildiğimizden çok daha yüksektirler. Diğer insanlar, büyük velileri ne kadar anlayabilirse, veliler de peygamberleri ancak o kadar tanıyabilirler” buyurdu.
“Ömrüm boyunca Allahü Teâlâ’ya lâyıkıyla ibadet edebilmeyi, namazımı lâyıkıyla kılabilmeyi arzu ettim. Bu arzu ile belki güzel namaz kılarım diye, sabaha kadar namaz kıldım. Fakat kıldığım bütün namazları O’na lâyık olarak bulmuyordum. Nihayet, Allahü Teâlâ’ya şöyle yalvardım: ‘Ya Rabbi! Sana lâyık şekilde tam ve kusursuz olarak hiç namaz kılamadım. Kıldığım bütün namazlar hep Bayezid’e yakışır şekilde oldu. Beni ve ibadetlerimi kusurlarımla birlikte kabul eyle.”
Bayezid-i Bistami vefat ederken, kendisini sevenlerden Ebu Musa ismindeki zât, kendisinin yanında bulunamamıştı. Fakat o gece rüyada, “Arşı, başı üzerine alıp taşıyordu”. Bu rüyaya çok hayret edip, hikmetini anlayamadı ve bunu Bayezid-i Bistami’ye sormak için yola düştü. Yolda Bayezid-i Bistami’nin vefat ettiğini haber aldı. Bistam’a geldiğinde cenaze merasimi için, hesabı mümkün olmayan fevkalâde bir kalabalık gördü. Tabutunu taşımakla şereflenmek için yanaşmaya çalıştı, fakat mümkün olmadı. Diyor ki; “Gördüğüm rüyayı unutmuş vaziyette, Hazret-i Bistami’nin tabutunu taşımakla şereflenmek istiyordum. Bu mümkün olmayınca, tabutu taşıyanlar arasından meşakkatle, sıkıntı ile geçip tabutun altına girdim ve başımı tabuta dayayıp öyle gidiyordum. Birden tabutun içinden bana şöyle hitab ettiğini duydum; ‘Ey Ebu Musa! İşte şu bulunduğun hal akşamki gördüğün rüyanın tabiridir.’”
Bayezid-i Bistami devamlı “Allah Allah” derdi. Vefatı ânında da yine “Allah Allah” diyordu. Bir ara şöyle duâ etti; “Ya Rabbi! Senin için yaptığım bütün ibadet, taat ve zikirleri hep gaflet ile yaptım. Şimdi can veriyorum. Gaflet hâli devam ediyor. Allah’ım! Bana huzur ve zikir hâlini ihsan eyle.” Bundan sonra zikir ve huzur hali içinde ruhunu teslim etti. Vefatı 875 (H. 261) senesinde Mayıs ayına rastlar. Kabri, Bistam şehrindedir.
Nasihatlerinden bir kaçı ve bir duâsı şöyledir:
* “Dilini, Allahü Teâlâ’nın ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Hak ve hukuka riâyet et. İbadetten ayrılma. Güzel ahlâklı, merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allahü Teâlâ’yı unutturacak herşeyden uzak dur ve onlara kapılma.”
* “Allahü Teâlâ’nın nimetleri her an herkese gelmektedir. O halde her zaman O’na şükretmek lâzımdır.”
* “İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Bunun gaflet olduğunu anladım. Gafletin insana yaptığı zararı, cehennem ateşi yapmaz. Ya Rabbi! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütuf ve kereminle bu duâyı kabul eyle.” Âmin.
Kaynak: Türkiye Gazetesi, Evliyalar Ansiklopedisi, c. 3.
ARZU KONAN

Bu konuyu değerlendir