Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

05.07.2010, 21:56

Ben Büyük Bir Gemide Küçük Bir Civatayım



Ben Büyük Bir Gemide Küçük Bir Civatayım


Vaktiyle koskoca bir gemide küçücük bir civata vardı.

Bu, iki büyük çelik levhayı birbirine bağlayan küçük civatalardan biriydi.

Gemi Hind Okyanusu’nda yol alırken bu küçük civata, birdenbire laçka olmaya başladı, düşme tehlikesiyle karşılaştı.

Öteki civatalar, ’sen düşersen biz de düşeriz!’ diye seslendiler.

Geminin teknesindeki perçinler de, ‘ Biz de çok sıkışığız, biz de laçka olalım’ dediler.

Bunu duyan demir kaburgalar ise ‘Ne olur yapmayın’ diye yalvardılar.

‘Siz tutmazsanız biz mahvoluruz!’.

Derken, küçük civatanın niyeti yıldırım hızıyla bütün gemiye yayıldı.

Gemi titremeğe başladı.

Bunun üzerine bütün kaburgalar, levhalar, civatalar, en küçük perçinler elele verip küçük civataya bir elçi gönderdiler.

Küçük civata yerinde kalmalıydı.

Aksi halde gemi parçalanacak, içlerinden hiçbiri vatana kavuşamayacaktı.

Küçük civata kendine bu kadar önem verilmesine çok sevindi ve olduğu yerde kalacağını bildirdi.


R. Kipling



Meselâ, cesîm bir sefine-i sultaniyede, âdi bir adam, cüz'î vazifesini terk etmesiyle bütün gemideki vazifedarların netâic-i hidemâtına halel getirdiğinden ve bâzı da mahvettiğinden, bütün o vazifedarlar nâmına, gemi sahibi ondan şedid şikâyet eder. Kusur sahibi ise, diyemez ki, "Ben bir âdi adamım, ehemmiyetsiz ihmâlimden şu şiddete müstehak değildim." Çünkü, tek bir adem, hadsiz ademleri intâc eder.

Sözler


İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur'ân'ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.

Lemalar
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

Bu konuyu değerlendir