Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.02.2009, 13:24

Cen.net Cafe

ımam Abdullah hoca , resmi işlerini yaptırmak için bir kuruma gider.

Kendisinden TC kimlik numarası istenince, en yakın internet-cafenin yolunu tutmak zorunda kalır.

Cafenin kapısından girerken levhada yazılı isim 'fesuphân' lar, estağfurullah'lar çektirir hoca efendiye, hem de peş peşe:

CEN.NET CAFE
Cafeyi işleten delikanlıya:
- Evlâdım T.C. kimlik numarası istediler benden, yardımcı olabilir misin?
- Tabi amcacım, siz şuraya oturun, şu işimi hemen bitirip sizinle ilgilenirim.

Abdullah hoca başlar beklemeye.

Böylelikle bulunduğu mekânı inceleme fırsatı da geçer eline.
'Demek ki gençlerin girip bir türlü çıkmak bilmedikleri, internet-cafe denilen yer burasıdır.'diye geçirir içinden.

Gözüne takılan her detaydan rahatsız olarak, huzursuz bakışlarla etrafını süzer durur.


Evin bodrumunda kurduğu fare tuzakları gelir aklına. Küçücük bir peynire tutsak olan fareler nasıl kapandan çıkamıyorlarsa, ayrı ayrı telden oyunlara yakalanan gençlerin de buradan çıkamadıklarını düşünür.


Bir 'fesuphan' Bir 'fesuphân' daha çeker ve:
-'Ahir zaman fitneleri işte canım', der kendi kendine

Hoca efendinin huzursuz olduğunu fark eden delikanlı hemen bir çay söyleyince, kendisine ikram edilmesinden memnun olur. En azından bu da bir hürmet ifadesidir. 'Aferin' derken içinden, hayıflanır, istemeden:
- 'Yazık oluyor bu gençlere, hayatlarını heder ediyorlar.'

Boşa hayıflanmanın, ah vah demenin, bir faydası olmayacağını bildiği için, delikanlıyla hasbıhal etmeye karar verir:



- Delikanlı sana bir ş ey soracağım ama bilmem ne düşünürsün?

- Buyurun amca, ne soracaktınız?

- Sen Allah'ı bilir misin?


Birbirine girmiş, hiçbir şekle benzetemediği jöleli saçları, her baktığında bir 'fesuphan' daha çektiği sakal şekliyle bu delikanlıdan aldığı cevap, hoca efendiyi pek şaşırtır.


Cafeyi işleten delikanlı gülümseyen gözlerle bakarak:


- Kul, kendisini yoktan var edip hayat bahşeden, düşünecek akıl, görecek göz veren Rabbini nasıl bilmez amca?

Hayretle sormaktan alamaz kendisini hoca:
- Biliyor musun? Peki neyle biliyorsun Allah'ı, bana bir anlatır mısın?

Delikanlı eliyle cafedeki bilgisayarları göstererek cevap verir:

- Bu bilgisayar ile biliyorum amca.

- Bunlarla mı? Pek anlayamadım.


- Bu bilgisayarların varlığı benim nazarımda Allah'ın varlığının en açık delillerinden biridir. Bilgisayar kullananlar gayet iyi bilirler amca, böyle bir makine, ancak bir mühendis ve üstün bir teknoloji ile var olabilir.
Ateistin en önde gidenine sorsan, bu zımbırtının tesadüf eseri oluşmayacağını, mutlaka birisi tarafından yapılmış olduğunu söyler sana. Meselâ Darwin kalkıp dirilse, şu laptopu göstersen, desen ki:
'Bu alet, şu hesap makinesinin tesadüfler zinciriyle evrimleşmiş hâlidir.'
Darwin bile 'çüş lan deve' der.


Abdullah Hoca delikanlının anlattıklarından hoşlanmıştır. Keyiflenir:

- Bilgisayarın kendiliğinden yapıldığını kabul etmeyen adam, onu yapan insanın yaratılmış olduğuna gelince kıvırıveriyor değil mi evlâdım?


- Bak amca, burada 20 tane bilgisayar var, bunlar bir sistemle birbirine bağlı, hepsi bir program tarafından idare ediliyor. Bu sistemi ben kurdum, burayı ben çekip çeviriyorum. Buradaki düzen benden sorulur;
Yani bir anlamda da farz-i mahal buranın tanrısı benim.
Bazen oy un oynayıp, internet'i kullanıp para ödemeden sıvışmaya kalkanlar oluyor. Hemen yakalıyorum onları. 'Gel bakalım! Nereye gidiyorsunuz böyle? Buranın nimetlerinden faydalanıp başıboş bırakılacağınızı mı zannettiniz? 'Paramız yok abi! ' derlerse; 'Yok öyle yağma!' deyip cezalandırıyorum. Internet-cafeyi temizletiyorum: paspas yapıyorlar, camları silip tuvaleti temizlettiriyorum.

Bir saat oyunun, internet'in bedeli olur, bunun hesabı sorulur da, sayısız nimetlerle dolu koca bir ömrün hesabını sormazlar mı insana?
Bir cafenin bile işlerini düzenleyen, tertip eden biri varken, koca kâinatı kusursuz işleyen bu sisteminin bir kurucusu olmaz mı?
Olmaz diyenin ahmaklığını bütün noterler tasdik etmez mi?


- Vi evlâdım pek takdir ettim seni. Peki Allah'ı nasıl bilirsin, neye benzetirsin?


- Ben Allah'ı hiçbir şeye benzetmeden bilirim amca.


- Bunun böyle olacağını nasıl bildin evlâdım? Delikanlı eliyle bilgisayarları işaret etti:


- Yine bunlar sağ olsun. Bu bilgisayarları yapan mühendisler başka, bilgisayarlar başkadır. Birbirlerine benzemezler. Programı yazan insan başkadır, ortaya konulan program ise bambaşka. Bilgisayarda yüklenmiş bilgiler vardır, fakat benim bilmem yine başkadır. Kamerası vardır, ses düzeni vardır, ama benim gözlerim ve duyup konuşmam farklıdır.

Abdullah amca çocuğun feraset ve anlayışını çok beğenmişti. Sorduğu sorulara aldığı cevaplar, gayet mantıklıydı ve berrak bir imana işaret ediyordu.
Aslında buradaki işi bitmiş, kimlik numarasını çoktan almıştı; ama muhabbete devam etmek istedi.


- Peki varlığına inandığın Rabbin için ne yapman gerektiğine dair ne biliyorsun?


- Ne yapmam gerektiğini biliyorum amca, fakat ne kadarını yapabildiğim hususunda kendimi yeterli görmüyorum.


- Ne bildiğini söylersen, neler yapabileceğine dair yardımcı olabilirim belki evlâdım.


- Neler yapmam gerektiğine dair şuradan biliyorum amca: 'Öncelikle, Rabbim bana bir gönül vermiş. Kendisini bilmeyi nasip edip muhabbetini gönlüme yerleştirmiş. Ben de gönlümde sadece O'na ve sevdiklerine yer vermeliyim, O'nun istemeyeceği şeyleri gönlümden uzak tutmalıyım.'
'ıkinci olarak bana verdiği dili razı olmayacağı sözlerden korumalıyım. Her zaman O'nu söylemeli, O'nu anlatmalıyım.' 'Son olarak bana verdiği bu bedeni onun razı olacağı şekilde kullanmalı, bir gün toprak olacak vücudumu O'nun yolunda eskitmeliyim.' Benim bildiğim bundan ibaret.


- Ee evlâdım daha ne yapacaksın, başka bir şey kalmadı ki!


- Efendim yapmalıyım, etmeliyim diyorum ama, 'bal demekle ağız tatlanmıyor ki!' Gidilecek yolu bilmek ayrı, usulüyle yolda yürüyebilmek apayrı bir şey. Yine bilgisayar tabirleriyle söylemek gerekirse, şeytan denilen melun HACKER, benim sistemimde ki NEFS virüsünü aktif hale getiriyor. Üstesinden gelebilene aşk olsun. Etkili bir anti-virüs programı bulmam lazım belki de..


- Ben biliyorum, dedi Abdullah Hoca ve ekledi: NAMAZ


- Eveeet amca, NAMAZ anti-virüs programlarından birisidir. Hayat sistemine kurup, günde beş kere de bağlanırız Böylece sürekli güncellenir.
Allah Yar ve Yardımcımız olsun...

Muha1

Profesyonel

  • "Muha1" bir erkek
  • "Muha1" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 1,194

Meslek: gazeteci

Hobiler: Kitap ve getirdikleri

  • Özel mesaj gönder

2

09.02.2009, 18:37

:uykucu:

" Uyan gaflet uykusundan uyan.." :cry:
Hayat Saklambaç(sa) Ölüm Sobe(ler)...

" Zulm ile âbad olanın sonu berbad olur! "

3

10.02.2009, 14:14

Ne kadar güzel bir alıntıya maşaallah , Allah razı olsun ablam :çiçek: hatta bi tane daha :çiçek:

:D
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


4

10.02.2009, 14:17

Alıntı sahibi ""zamane_gençlik""

Ne kadar güzel bir alıntıya maşaallah , Allah razı olsun ablam :çiçek: hatta bi tane daha :çiçek:

:D


Canım benim Mevlam cümlemizden razı olsun inş.. :çiçek: :çiçek: :çiçek:
Allah Yar ve Yardımcımız olsun...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir