Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.01.2009, 14:49

Onbirinci Saat

BıR GÜN, ıSA ALEYHıSSELAM, sahabilerine, ahir zaman mü’minlerine dair şöyle bir mesel anlattı:

Göklerin melekûtu ev sahibi bir adama benzer ki, sabahleyin erkenden bağına rençber tutmaya çıktı. Ve rençberlerle gündeliği bir dinara anlaşıp onları bağına gönderdi.

Rençberler işe koyulalı üç saat kadar olmuştu ki, adam çıkıp çarşı meydanında başkalarını işsiz ve iş bekler halde gördü.

Onlara:

“Siz de bağa gidin. Hakkınız ne ise, size veririm” dedi.

Onlar da gittiler.

Sabahleyin işe girişen ilk rençberlerin işe koyulmasının üstünden altı saat ve de dokuz saat geçtiği sırada da yine çıktı, çarşı meydanında dolaştı ve yine böyle yaptı.

Ve nihayet, onbirinci saat gelip çattığında, yine çıkıp çarşı meydanında dolaştı, işsiz duran başkalarını buldu, ve onlara:

“Neden burada bütün gün aylak duruyorsunuz?” diye sordu.

Onlar:

“Çünkü kimse bizi tutmadı” dediler.

Adam onlara:

“Siz de bağa gidin” dedi.

Ve akşam olunca, kâhyasına:

“Rençberleri çağır!” diye emretti. “Sonunculardan başlayarak, birincilere kadar bütün rençberlerin ücretini ver!”

Onbirinci saat sularında tutulan rençberler, ücretlerini almak üzere geldikleri zaman, her biri bir dinar aldı. Birinciler, buna bakıp, geldikleri vakit daha fazla alacaklarını sandılar. Ama onlar da adam başına bir dinar aldılar. Bunun üzerine, ev sahibine karşı söylenerek:

“Bu sonuncular bir saat işlediler, ama sen onları günün ağırlığını ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun” dediler.

Bağ sahibi adam cevap vermek için onlardan birine yönelip:

“Arkadaş, sana haksızlık etmiyorum” dedi. “Sen benimle bir dinara anlaşmadın mı? Kendininkini al, git. Bu sonuncuya, sana verdiğim gibi vermek istiyorum. Malımla istediğimi yapmak bana caiz değil mi? Yoksa benim iyilik yapmamı kötü mü görüyorsun?”

Bu meseli anlattıktan sonra, ısa aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Böylece, sonuncular birinciler ve birinciler sonuncular olacaklardır.”



2009 karakalem.net, ısmail Örgen

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir