Üstad Bediüzzaman 24.Lem'a olan Tesettür Risalesinde[/url]"]ÜÇÜNCÜ HıKMET
Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünkü, açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebîye sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir. şöyle ki:
ınsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehvânî temâyülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer'an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!
Üstad, demiş ki:
Bir ailenin, hayattaki mutluluğu, karı koca arasındaki karşılıklı güven ve samimi saygı ve sevgi ile devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o güveni bozar, o karşılıklı saygı ve sevgiyi de kırar. Çünkü, açık saçık giyinen on kadından ancak bir tanesi, "Benim kocamdan yakışıklısı, çekicisi yok" diye düşünür, kendisini yabancılara güzel göstermeye çalışmaz. Ve ancak yirmi adamdan bir tanesi, "Benim karımdan güzeli mi olacak, ne kadar da güzel ve çekici, cazibeli." diye düşünür. (Ara not: Yani gözler daha güzelini, yakışıklısını, ya da her neyse, görüp meyledebilir.) O zaman, o samimi sevgi ve karşılıklı saygı gittiği gibi, gayet çirkin ve alçakca bir his uyandırmaya sebep olabilir. şöyle ki:
ınsan, kız kardeşi gibi mahremlerine (evlenmesi, dolayısıyla cinsel münasebette bulunması kesinlikle haram olan) karşı fıtraten şehvet hissedemiyor. Çünkü, mahremlerin yüzleri, yakınlık, akrabalık ve mahremlik yönünden gelen şefkat ve meşru sevgi bağı kurduğundan, nefisden gelen şehvet meyli kırılır. Fakat bacaklar gibi, şer'an, mahremlere mesele erkek kardeş, baba vs., göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, alçak nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebep olabilir. Çünkü mahremin yüzü, mahremiyeti hatırlatır ve ona namahrem gözüyle bakamazsın. Fakat mesela, açık bacak, mahrem olmayanınki ile aynıdır. Mahremiyeti hatırlatacak bir ayırd edici özelliği olmadığından, hayvani bir his ile bakış, bazı alçak mahremlerde uyandırması mümkündür. Böyle bir bakış ise, tüyleri ürpertecek bir insanlıktan düşüşdür.
Not: Risale sadeleştirme taraftarı asla değilim, geçmişte de söyledim, sadeleştirme orjnali gibi olmaz. Sadeleşme meselesi açıldı mı kimisinin içinden bütün risaleleri sadeleştiresi, orjinalleri kaldırabilesi gelebilir ve tahrif etmek isteyenlere de mahal vermesi söz konusu. O ayrı bir fitne ve polemik konusu diyip, burada noktasını koyalım şimdilik.
şimdi sen bana diyeceksin, niye bu kısmı bana sadeleştirmekle uğraştın.
şöyle ki:
O vakit / benim sadeleştirdiğimde o zaman yazan kısımdan itibaren hitap edilen kısım bence farklıdır.
Zira orada, tesettüre dikkat etmeyenlere şöyle bir bağlantı var, o kısımdan itibaren verilen misal ile.
Gayr-i müslimlerin, buna dikkat etmemesi, sizi yanıltmasın, onlar, medeniyette bunların önemimi mi varmış diye sizi vartaya düşürebilir, buna da kanmayın.
Mahremiyet ve şefkat hissi taşımayan ve gösterilmesi haram olan zinetler, kötü hisler uyandırabilir.
Çünkü, insan nefsinin, bir de hayvani bir kısmı var. Bunu da yabancılar dürtüler, bir kısım iç güdüler olarak adlandırır.
Yani bu hayvani hisler, eğer izin verirsen, senin mahremine (kız kardeş gibi) bile kıyar, istismar etmek ister. Sen nasıl, karını, kızını, ya da her neyse, hiç tanımadığın kişilerin hayvanı hislerine itimad ile teslim edebilirsin?
Her insanda, nefis olduğu sürece, bu tehlike de her zaman olur. Üstad der ki, nefisteki hayvani hisler için, bunlar hayat ve hayatın devamı için gerekli şeyleri kesbetmek için verilmiş, mesela yemek içmek isteği, üremek isteği.
Ama sen insansın, bunların dikine gidemezsin. Kedi gibi hayvan besleyenlerden benim duyduğum şu vardı, kedi, kendi doğurduğu yavru ile çiftleşip tekrar üreyebiliyormuş.
ınsanlarda ise böyle birşey düşünmek tüyler ürpertici, çok korkunç, Allah muhafaza...
Yani denen o ki, insan, içindeki hayvanı, kontrol etmeli, kontrol ise, ilk önce yüz yüze getirip, sonra dizginlemeye çalışmak değil, daha tehlikeyi doğmadan engellemekle en sağlıklı ve başarılı şekilde olur, serbest bırakırsan, mahremine bile tehdit. Yani medeniyet mini etektir, dekoltedir, açık saçıklıktır, buna tahammüldür, sen buna bile azıyor, kendi şehvetini kontrol edemiyorsan, o senin örümcek kafalılığın, geriliğin, noksanlığındır vartasına düşmeyin. Bu hisler tehlikelidir, ipini koyverdin mi, ensest hisleri bile uyandırabilir kimi toplum bireylerinde, bırak el kızına karşı hislerini kontrol edebilmeyi...
Ensest ise, toplumlarda sandığınızdan yaygındır, bizim toplumda o kadar olmasa da.
Biz en iyisi, Yusuf aleyhisselam gibi diyelim, ılahî emirleri yargılamayalım, hikmetini anlamaya çalışalım,
53. "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" dedi.
وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ