Bediüzzaman’a göre ‘Sen olmasaydın’ hadisi-1 (Süleyman KÖSMENE)
Zeynep Berhunî: “Risâle-i Nûr’a göre, ‘ Sen olmasaydın Ben âlemleri yaratmazdım’ hadis-i kudsîsinin yorumu nasıldır?”
Hazret-i Muhammed Aleyhisselatü Vesselâm bir insandır; tamam! Fakat insanın saadetine vesîle olmuş, insana Allah’ın eşsiz kelâmını getirmiş, insanın saadetinin yolunu açan bir dînin sahibi, insanı Allah’ın rızâsına yükselten bir sünnetin sahibi bir insandır!
Kaldı ki, Kur’ân’a göre, insan da yer yüzünde halîfe olarak yaratılmadı mı?1 ınsana ahsen-i takvim2, yani kâinâtta en üstün makam verilmedi mi? Kâinâtın, kâinâta halîfe olarak yaratılmış ve kendisine en üstün makam verilmiş olan insan cinsinin Reisi hürmetine yaratılmış olması hiç de abartılı bir söylem değildir! Aksi takdirde, insan cinsinin halîfelik vasfında da, ahsen-i takvim makamında da abartı aramamız gerekecektir. Öyle ya, bu sıradan (laşan) insan neden kâinâta halîfe olsun ve neden en üstün niteliklere sahip olsun ki?
Fakat, gerçek şu ki: Bu sıradan dediğimiz insanı Allah tercihleriyle baş başa bırakıyor, Kendisine muhatap alıyor, şerefini ve saygınlığını koruması için kendisine peygamber üstüne peygamber gönderiyor, kitap üstüne kitap indiriyor, vahiy üstüne vahiy nazil buyuruyor ve insanı, yani halîfesini kâinât üstü bir gâyeye, yani Kendisine yönlendiriyor! Allah’ın, cinlerden başka, irâdesini eline verip salıvermekle berâber, serbest tercihine bağlı olarak salih amel beklediği ve bunun için hiç durmadan yönlendirdiği başka bir varlık cinsi yoktur! Cinler de, insan cinsinden gelen peygamberler eliyle yönlendirilmişlerdir.
Yani kâinâtın merkezinde insan vardır, çekirdeğinde insan vardır, gayesinde insan vardır! Bu hiç abartılı bir söylem değildir. Çünkü Allah insanla konuşuyor! ınsan da irâdî olarak duâsıyla ve ibâdetiyle doğrudan Allah’a yöneliyor!
ışte Bedîüzzaman Hazretleri, Hazret-i Muhammed’i (asm) “Levlâke=Sen Olmasaydın” hadîsinin ışığında kâinât ağacının hem çekirdekliğinde, hem meyveliğinde görüyor. Hazret-i Muhammed (asm), kâinâtın hamlık döneminde bir olgun nûr çekirdek, kâinâtın meyveye durduğu olgunluk döneminde de kâinâtı ebedî âhirete sürükleyen eşsiz bir rehber meyvedir! Evet, Hazret-i Muhammed’in (asm) gerek peygamberlik derecesiyle, gerek insanlık derecesiyle, gerek Allah’ın kulluğu derecesiyle tarihte bir eşi ve bir benzeri daha yoktur ve gelmemiştir! Kezâ O’na gelen Kur’ân’ın Allah kelâmı olarak bir eşi ve benzeri yoktur ve gelmemiştir! Kezâ O’na inen ve insanın dünyada ve âhirette saadetinin anahtarını taşıyan ıslâmiyetin insanı tümüyle hitap çemberine alan mükemmellikte bir din olarak bir eşi ve benzeri yoktur ve gelmemiştir! Bunlar Bedîüzzaman Saîd Nursî’ye göre “Levlâke=Sen Olmasaydın” hadîsinden çıkan sonuçlardır ve hiç de abartılı söylemler değildir.
Nitekim Bedîüzzaman, Hazret-i Muhammed’in (asm) getirdiği nûr olmadığında kâinâtın ve her şeyin değerinin hiçe ineceğini ispat ettikten sonra, “Levlâke=Sen Olmasaydın” hadîsi ile örtüşecek biçimde hükmünü şöyle ortaya koyuyor: “Böyle bedî bir kâinâtta, böyle bir zât lâzımdır! Yoksa kâinât ve eflâk olmamalıdır!”3
Saîd Nursî Hazretleri, On Birinci Sözü de bu kâinâtta Hazret-i Muhammed’in (asm) neden olması gerektiği ve Hazret-i Muhammed (asm) olmadığında bu kâinâtın neden olamayacağı sorusu üzerine kurgular! Orada eşsiz bir saray vardır. Bu eşsiz sarayın kemâl sıfatlar sahibi eşsiz bir Sahibi vardır. Saray Sahibi tarafından saray misafirleri için tayin edilen eşsiz bir de kılavuz Üstad vardır! Kılavuz Üstad, sarayın niçin binâ edildiğini, saray sahibinin kim olduğunu, saray misafirlerinin nasıl hareket edeceklerini ince ince anlatmakla görevlidir.
Bedîüzzaman bu dev kurguyu bir büyük hükümle sonuçlandırır: Bu sarayın varlığı iki şeye bağlıdır:
1-Saray Üstadının varlığı. Çünkü Saray Üstadı olmadığında sarayla ilgili bütün maksatlar boşuna olacaktır. Tıpkı, anlaşılmaz bir kitabın, eğer öğretmensiz olsa, mânâsız bir kağıttan ibâret kalacağı gibi!
2- Saray misafirlerinin Saray Üstadının sözünü kabul edip dinlemeleri.
Demek Saray Üstadının varlığı sarayın varlığı için olmazsa olmaz şarttır! Saray misafirlerinin, Saray Üstadının sözünü dinlemeleri ise sarayın devamlılığının olmazsa olmaz şartıdır! Diğer yandan, sarayın yıkılması da Saray Üstadının sözünün dinlenmemesine bağlanmıştır!4
Öte yandan Bedîüzzaman’ın Otuzuncu Lem’a’da Hayy ismini ve hayat hakîkatini açıkladığı bölümde geldiği sonuç da ilginçtir ve tam bu hükmü doğrular niteliktedir: “Evet, evet, evet! Eğer kâinâttan risâlet-i Muhammediyenin (asm) nûru çıksa, gitse, kâinât vefat edecek! Eğer Kur’ân gitse, kâinât dîvâne olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek! Belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyâreye çarpacak, bir kıyâmeti koparacak!”5
Demek kâinâtın varlığının devamlılığı, Hazret-i Muhammed’in (asm) dîninin dinlenmesine bağlıdır!
(Yarın inşallah devam edelim)
DUÂ
Allah’ım! Sana sonsuz hamd olsun ki, kâinâtın kıvanç kaynağı olan muazzez elçini âlemlere rahmet, bize müşfik bir hâmi kıldın! Elçini (asm) bize düşkün kıldığın gibi, bizi de O’na (asm) ve O’nun getirdiklerine düşkün kıl! Bizi O’ndan (asm) uzak eyleme! Bizi O’nun getirdiği nûra karşı kör, sağır ve duyarsız kılma! Aklımızı, kalbimizi, duygularımızı, gözümüzü, kulağımızı O’na (asm) gönderdiğin nûr ile aydınlat! Canımızı, nefsimizi, şeytanımızı O’na nazil buyurduğun hidâyet güneşi ile terbiye et! Bizi O’na açtığın kemâlât yolunda yürüt! Bizi O’na indirdiğin Kur’ân ile katında makbul olgunluğa ulaştır!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Dipnotlar:
1- Bakınız: Bakara Sûresi: 30; 2- Tîn Sûresi: 4; 3- Sözler, s. 215; 4- Sözler, s. 113; 5- Lem’alar, s. 329; Sözler, s. 103; Aynı mânâyı besliyor: şuâlar, s. 510
01.07.2004
http://www.yeniasya.com.tr/2004/07/01/yazarlar/suleymankosmene.htm
Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuyacak kitap ararken,Risale-i Nur'u okuduğum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladığını hissettim.ılmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum.Z.G.