Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""barish""
"bence" kelimelerini gecsek biraz derim. ne dersiniz....???
Alıntı sahibi ""nurunözü1""
Kardeş ANNE ve BABA dan söz ediyorsun.Senin islamı yaşayan birine değilde dünyalık yaşayan biriyle evlenmeni istiyorlarsa tabi durum değişir ama.Böyle bir durum yoksa karşı tarafla ilgili nasıl bir mazeret olursa olsun kabul ettiremiyorsan anne babanın rızası önemlidir bence.
Alıntı
Annenin hakkı ödenemez
Annesini sırtına alıp Kâ’be-i Muazzama’yı tavaf eden bir kimse, Abdullah ıbn-i Ömer Hazretleri’ne dedi ki:
“Efendim, annemi, böyle sırtıma alıp, Kâ’be-i Muazzama’yı tavaf ettiriyorum. Acaba annemin hakkını ödemiş olur muyum?”
Abdullah ıbn-i Ömer, şöyle cevap verdi:
“Annenin hakkının yüzde birini bile ödeyemezsin. Ancak iyi muamele eder ve güzel bakarsan, yapacağın en küçük bir hizmete, çok büyük sevap verilir.”
Her şey annenin rızasına bağlı
Enes bin Mâlik Hazretleri anlatıyor:
Peygamber Efendimiz zamanında Alkame isminde bir genç vardı. Hep ibadet ile meşgûl olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu genç hastalandı. Fakat dili tutulup bir şey söyleyemiyordu. Durumdan Resûlullah Efendimiz haberdar edildi. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali ile Ammâr bin Yâsir Hazretlerini gönderdi. Onlar, gence Kelime-i şahadet telkîn ettikleri halde, genç söyleyemiyordu. Peygamber Efendimiz, Bilâl-i Habeşî Hazretleri vasıtası ile durumdan haberdar edildi. Peygamber Efendimiz, yanında bulunanlara şöyle sordu:
- Alkame’nin ana-babası var mı?
- Yâ Resûlallah, ihtiyar bir annesi var.
- Annesini buraya getirin!
Annesi gelince, Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
- Alkame’ye ne oldu?
- Yâ Resûlallah, Alkame çok iyidir. Hep ibadet ile meşgûl olur. Ama ben ondan râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızasını, benim rızamdan üstün tutmaktadır.
- Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helal et de dili açılsın!
- Ya Resûlallah, O benim hakkıma riayet etmedi. Hakkımı helal etmem.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, “Ey Bilal! Ashâbı çağır, odun getirsinler. Alkame’yi yakalım. Çünkü annesi, ondan razı değildir.” buyurdu. Kadıncağız bunları işitince dedi ki:
- Yâ Resûlallah, oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir?
- Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan razı olmadıkça, onun hiçbir taati makbûl değildir.
Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki:
- Yâ Resûlallah, ben ondan razı oldum, hakkımı helal ettim.
Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini duydu. Kelime-i şahâdeti rahatlıkla söylüyordu. Aynı gün vefat etti. Cenaze hazırlıkları yapılıp defnedildi. Definden sonra Resûlullah Efendimiz, Ashâb-ı Kirâm’a hitaben buyurdu ki:
“Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü Teâlâ ve melekler lanet eder.”