Dünyanın “müsbet hareket”e ihtiyacı var
Cezayirli Prof. Dr. Ammar Ceydel, tüm ıslâm dünyasının ve diğer dünya ülkelerinin, Bediüzzaman Said Nursî tarafından belirlenen ve uygulanan “müsbet hareket” yöntemine ihtiyaç duyduduğunu belirtti.
Ürdün’ün Başşehri Amman’da düzenlenen “Direniş Kültürü” başlıklı konferansta, Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşleri ele alındı. Amman’daki Philadelphia Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi tarafından “Uluslararası Kültür Konferansları” zincirinin 10. halkası, 25-28 Nisan 2005 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Risale-i Nur Araştırma Merkezinin haberine göre, “Direniş Kültürü” başlığını taşıyan konferansta, özellikle ıslâm ve Arap dünyasında, dünden bugüne yaşanan siyasal ve sosyo-ekonomik problemler ve çözüm yolları ele alındı.
50’DEN FAZLA AKADEMıSYEN VE UZMAN VARDI
Çeşitli ıslâm ülkelerinden ve ABD, ıngiltere, Fransa gibi değişik ülkelerden 50’den fazla akademisyen ve uzmanın katıldığı konferansta, Bediüzzaman’ın görüşlerine de yer verildi. Cezayir’den katılan Prof. Dr. Ammar Ceydel, Bediüzzaman Said Nursî’nin “müsbet hareket” merkezli mücadele tarzını, çeşitli yönleriyle anlattı. Prof. Dr. Ceydel, “ıslâm Düşüncesinde Direniş Yöntemleri ve Esasları: Bediüzzaman Said Nursî Örneği” başlıklı tebliğinde, özellikle 20. yüzyıl boyunca, pek çok Müslüman toplumda, birbirinden farklı direniş yöntemlerinin uygulandığını; ancak bu yöntemler içinde en etkili yöntemlerden birisinin Türkiye’de, Bediüzzaman Said Nursî tarafından “müsbet hareket” tarzı olarak hayata geçirildiğini söyledi. Prof. Dr. Ceydel, ıslâmî düşüncenin temelinde zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı daima bir mukavemet ve karşı koyma anlayışının bulunduğunu; ancak karşı koyma ve direnme yöntemlerinin de yine ıslâmın esaslarına ve temel prensiplerine göre şekillenmesi gerektiğini vurguladı.
ıSLAM DÜNYASI “MÜSBET HAREKET” YÖNTEMıNE ıHTıYAÇ DUYUYOR
Prof. Dr. Ceydel, bu anlamda tüm ıslâm dünyasının ve diğer dünya ülkelerinin, Bediüzzaman Saîd Nursî tarafından belirlenen ve uygulanan “müsbet hareket” yöntemine ihtiyaç duyduklarını dile getirdi. Said Nursî’nin son yüzyılda yetişen büyük düşünürlerden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ceydel, Risale-i Nur’dan yaptığı iktibaslar ve referanslarla, şiddet ve terör uygulamalarının yanlışlığı üzerinde durdu. Aynı doğrultuda, idareci konumda olanların ve hükümetlerin, çeşitli gerekçelerle kurdukları baskı ve despotik uygulamalara da temas eden Prof. Ceydel, baskıya maruz bırakılarak ezilen geniş halk kitlelerinin, her an menfî tepkilere ve tahriklere açık hâle getirildiklerini; şiddeti şiddetle engelleme çabalarının problemleri daha da körüklediğini ifade etti. Tahakküm ve istibdat uygulamalarının temelinde, toplumların pasifize edilmesi ve böylelikle keyfî uygulamaların rahatlıkla icra edilmesi gayesi olduğunu söyledi.
ıSLÂMA SARILMAK BARIş GETıRıR
Bu yöndeki uygulamaların çok sistemli gerçekleştirildiğine de temas eden Prof. Dr. Ceydel, gerek ferdî seviyede, gerekse toplum genelinde bir yeis ve ümitsizlik havasının hakim kılınmak suretiyle, insanlardaki kuvve-i maneviyesinin kırıldığını; himmetlerin kişisel menfaatlere yöneltildiğini; siyasî ve sosyal hayatın esası olan sıdk ve doğruluğun adeta katledilmesiyle ahlâkî bozulma sürecinin hızlandırıldığını vurguladı. Prof. Dr. Ceydel, sunduğu tebliğinde, Bediüzzaman’ın Kur’ân merkezli yaklaşımıyla, bütün sosyal hastalıkları, konusunda uzman bir doktor gibi, çok isabetli teşhislerde bulunduğunu, bu teşhisler doğrultusunda tedavi yöntemlerini de ortaya koyduğunu söyledi. Bediüzzaman Said Nursî’nin ortaya koyduğu görüşlerin, bütün ıslâm dünyasının içine düştüğü temel sıkıntılara çözüm sağlayacağını ifade eden Prof. Dr. Ceydel, baştan sona Kur’ân’dan alınan ve bütün insanlığın hizmetine sunulan bu mesajların sevgi ve muhabbetle birliği, ilim ve mârifetle kaynaşmayı, kardeşlikle dayanışmayı temin edeceğini; iman ve ıslâmiyetin nurani bağlarına sarılmak suretiyle bütün insanlığı sulh ve sükûna ulaşacağını sözlerine ekledi.
/ AMMAN
14.05.2005
Kaynak:Yeni Asya