Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

01.10.2009, 14:55

Evrad ve Ezkar

Sami CEBECİ

Evrad ve ezkâr üzerine





Allah’ın yarattığı varlıklar içinde en şereflisi, en
kabiliyetlisi ve cihâzât cihetiyle en zengini olan insan, sadece akıl,
mantık ve muhâkeme gibi duygularla değil; kalp ve ona bağlı binlerle
hislerle de donatılmıştır. Akıl tatmin olmak istediği gibi, kalp de
feyizlerle lezzetlenmek ister.

Kur’ânî bir metot üzerine irşâd hizmeti gören Risâle-i Nur Külliyatı,
hem akla hitap ederek tatmin eder, hem kalbe feyiz hâli vererek
okuyanları mutmain eder. Onun için Nur Risâlelerinin her gün devamlı
okunması, istisnasız herkes için ekmek gibi, hava gibi, su gibi, ilâç
gibi muhtaç olunan hakikatler manzûmesidir. Ancak bu okumalar sadece
zikir için değil, hayata tatbik için olmalıdır.

Evrad ve ezkâr denilen hakikatlerin en büyüğü elbette Kur’ân-ı
Kerim’dir. Onun bir adı da zikirdir. Allah’ı anmak ve her an onunla
birlikte olduğumuzu hatırda tutmanın en güzel yolu Kur’ân okumaktır.
“İnsanların ibâdette en ileri olanı, Kur’ân’ı en çok okuyanlardır”
meâlindeki hadisler, bizleri Kur’ân okumaya teşvik eder. Asr-ı
Saadet’te Hazret-i Osman (ra) ile başlayan Kur’ân diliyle yapılan
münâcâtlar, duâların en parlağı ve bir cihette en büyüğüdür. İslâm
tarihinde bir kısım büyük zatlar Kur’ân’dan kendi meşreplerine uygun
olan âyetlerle evrad yapmışlar ve ümmete hediye etmişlerdir.
Âhirzamanda, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretleri de, Risâle-i
Nurlara kaynaklık yapan binden fazla âyeti bir araya getirerek, mübârek
gün ve gecelerde okunmak üzere “Hizbü’l Ekber-i Kur’ân” namıyla çok
kıymetli ve çok sevaplı bir evrad ve ezkârı bizlere yadigâr
bırakmıştır.

Bunun yanında “Hizbü’l-Hakaik-ı Nuriye” adında bir evrad, ezkâr ve duâ
kitabını da, en parlak bir duâ kaynağı olarak hediye etmiştir.

Anadolu’nun bütün hizmet mahallerinde, cüzler hâlinde taksim edilen
Kur’ân hatimleri haftalık olarak okunurken, Ramazan ayı gelince günlük
hatimler tarzında okundu. Bu gelenek inşallah kıyamete kadar devam
edecek. Hem gittikçe bütün dînî cemaatler arasında yaygınlaşıyor.
Bilhassa hanımlar camiası bu mânevî şirket tarzındaki çalışmaya daha
fazla ilgi duyuyor. Elbette, Ramazan ayından sonraki zamanlarda Kur’ân
okumadaki bağımız asla zaafa uğramamalı. “Dikkat edin! Kalpler ancak
Allah’ın zikriyle mutmain olur” âyetindeki hakikatten hissemiz daimî
olmalı. Kur’ân-ı Kerîm’in lâfzını okurken, onun mânâ ve hakikatlerini
îzah ve ispat eden Nur Risâleleri de birlikte okunmalıdır. Bu
çerçevede, bulunduğumuz hizmet mahalli olarak hemen cüzler
paylaşılarak, Ramazan ayına kadar haftalık okunacak hatimler
başlatıldı. Cüzlerin dönerli olmasına özen gösterildi.

İkinci feyiz kaynağı olarak devamlı okunması gereken evradımız, Büyük
Cevşen dediğimiz Hizbü’l-Hakaik-ı Nuriye’dir. Nur Risâlelerinin günlük
okumasının yanı sıra, Büyük Cevşen’in plânlı okunması kalbin mânevî
feyizleri için bitmeyen feyizli bir pınardır. Üstad Hazretleri,
hizmetkârlarından bizzat dinlediğimize göre, yaz kış değişmeyen bir
âdeti olarak her gece saat üçte kalkar, sabah namazına kadar Büyük
Cevşen’i tamamen okurmuş. Müthiş bir irâdeye sahip olan Üstad, asla
nefsine tâviz vermezmiş. Büyük Cevşen’deki duâlar Kur’ân gibi
olmadığından herkes bizzat okumalıdır. Cüz taksimi gibi taksim edilse
bile, şahsen okuyup bitirmeye teşvik için olmalıdır. Çünkü, Üstadın
tatbikatında sadece Kur’ân cüzlerinin taksimi vardır.

Üstadın vefatından sonra, Tahiri Mutlu Ağabey cemaatın duâ hazinesi
gibiydi. Şimdi ise, hepimiz bu vazifeyi üstlenmek durumundayız.
Hususan, hayatını bu dâvâya vakfetmiş hizmet elemanları başta olarak,
emekliye ayrılmış eskimeyen Nur Talebeleri imsaktan bir müddet önce
kalksalar ve kabir karanlığında ışık olan teheccüd namazından sonra her
gün Büyük Cevşen’in bir bölümünü okusalar, haftada bir bitirmiş
olurlar. Zâten ömür sermayesi de yıldırım hızıyla tükenmeye doğru
gidiyor. Bu ömrü âhiret hesabına ciddî anlamda değerlendirmek
gerekmektedir. O takdirde, fiilen icrâ edilen önemli bir hakikatin
yazılması da, söylenmesi de muhataplarda tesire vesile olur. Âyet-i
kerimede geçen “Ey mü’minler! Yapmadığınız bir şeyi niçin söylersiniz?”
zaafı da söz konusu olmaz.

Bu konuyu değerlendir