ışte bunu yutturamazlar
Dün, çok satan bir gazete ile çok tıklanan bir web sitesinde övgüyle yer alan "M. Kemal'in dindarlığı"na dair bir haberin peşine düştük. Değişik kaynaklardan yaptığımız araştırmalarla, konunun mahiyetini, meselenin içyüzünü öğrenmeye çalıştık. Sonunda bakıp hayretler içinde gördük ki, habere konu olan bu mesele, inandırıcı olmaktan fersah fersah uzak olduğu gibi, aynı zamanda burun direğini sızlatacak kadar da bayattır.
Efendim, "dindar görünümlü" söz konusu mevkutelerde sanki çok yeniymiş gibi yayınlanan ve güyâ M. Kemal'in ne kadar dindar olduğunu tam bir yaranma havası içinde yansıtılan bu haber, meğerse Diyanet Dergisinin Nisan (geçen ayki) sayısında çıkan "Atatürk, Din ve Din Adamları" başlıklı yazıya dayanıyor.
Üstelik, Prof. Ali Sarıkoyuncu'nun kaleminden çıkan bu yazıyı "haberler.com" sitesi de bundan tam bir ay önce haberleştirerek yayınlamış. (Bakınız: Ags, 9 Nisan 200
Bitmedi, meselenin daha da öncesi var. Aynı konu, aynı imza ve aynı başlıkla bundan tam dört sene evvel ayrıca kitaplaşmış. Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı olan Prof. Ali Sarıkoyuncu'nun bu aynı isimli kitabı, meğerse 2004 yılında Diyanet Vakfı Yayınları arasında çıkmış.
ışte, yıllardır değişik vasıtalarla takdim edilen ve sanki yeni keşfedilen bir malumatmış gibi Kemalistlere yaranırcasına gazete lisanıyla sunulan, ancak yukarıda belirttiğimiz bütün kaynaklarda aynen ve motomot şekilde yer alan söz konusu delilsiz, ispatsız bilgi kırıntısının metni şöyledir: "1930 yılında Atatürk, Fevzi Çakmak�la birlikte trenle yurt gezisine çıkıyorlar. Kompartımanda ülke sorunlarını konuşurlarken bir milletvekili içeri girip,Atatürk�ün kulağına birşeyler söylüyor. Atatürk�ün kaşları çatılıyor, Fevzi Paşaya dönerek, 'Paşam, lütfen beni takip ediniz, arkadaşlar bir haber getirdi, inceleyelim' diyor. Diğer vagondaki kompartımanda yüksek rütbeli bir subayın kanepe üzerinde namaz kıldığını görüyorlar ve Atatürk Mareşale diyor ki: 'Paşam, bu adamın biraz evvel kulağıma gizli bir şeyler söylediğini gördünüz. Bu adam yüksek rütbeli bir subayın namaz kıldığını gammazladı. Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor, durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettim.' Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indiriyor ve gelecek dönem milletvekili seçilmesini engelliyor."
Bakınız, o tarihte henüz soyadı kànunu çıkmadığı için, ortada ne "Çakmak" var, ne de "Atatürk." Geçelim, namaz kılanı gammazladığı için trenden indirilen mebusun kim olduğu belirtilmiyor. Neden? Bunu bugün açıklamanın ne sakıncası var?
Ama hayır, altından başka şey çıkacak diye korkuyorlar, ya da aslında böyle bir hadisenin aslı astarı olmadığı için, isim es geçiliyor. Oysa, bir olay veya bir tarihî gerçeklik, "zaman, mekân ve şahıs" üçgenine dayanır. Bu üçgene dayandırılmayan bir anlatım, muteber değildir.
Bunu da geçelim, iki büyük paşanın hangi ayın hangi günü nereye seyahat ettikleri de belirtilmiyor. Biz erinip üşenmeden, 1930 yılına ait TTK'nin yayınladığı bütün günlük kronolojileri incelediğimiz halde, M. Kemal ile Fevzi Paşanın bir müşterek tren seyahatine rastlayamadık.
Dolayısıyla, aktarılan hadise, öncelikle uydurma olarak görülüyor. ıkincisi, dindar diye bilinen Fevzi Paşa faktörü nazara alınmadan tamamen subjektif yorumlar yapılıyor. Üçüncüsü de, M. Kemal'in genel dünya görüşü ve milyonları ilgilendiren dinî meseleler üzerindeki devrim niteliğindeki tasarrufu dikkate alınmadan birtakım değerlendirmeler yapılıyor ki, bunun güvenilecek hiçbir yanı yoktur.
O halde, hiç kimse çıkıp da tarihî ve mânevî gerçeklikle bağdaşmayan böyle atmasyon kabilinden bilgileri bizlere yutturamaz. Boşuna yorulmasınlar. Kaldı ki, böyle yapmakla Kemalistlere de yaranamazlar. ıki arada bir derede kalakalırlar.
M. Latif SALıHOğLU