Bediüzzaman , sanırım Tarihçe-i Hayatındaydı diyor ki,
Ben Van valisi Ömer Paşa'nın konağında uzun süre kaldım, 6 tane kızı vardı, onları birbirinden ayırt edemezdim, onları tanımaz, bilmezdim. Yanıma bir misafir geldi, 3 günde hepsini tanıdı. Benim onları tanımama şaşırdı, Ya Seyda niye bakmıyorsun dedi, ilmin izzeti baktırmıyor dedim.
Yine onu test etmek için, ıstanbul'daki bir şenlik vakti, kayığa bindirerek, boğaz boyunda dolaştırmışlar. Boğaz boyunca Ermenilerin, Rumların vs. açık kadınları varmışl. Üstad onların farkına bile varmamış.
Yolculuk bitince, Seyda biz seni kontrol ettik, hiç bakmadın, seni imtihan etmek için kayığa bindirmiştik diye itiraf etmişler.
Biz Seyda değiliz, onun gibi olmamız zor, erkekle kadın da ateşle barut gibidir, mahiyetini değiştiremezsin. Hepimizde nefis var, hepimiz imtihana tabiyiz. Biz buna fıtrat diyoruz.O açık kadınlar zannetmiyorum ki, bizim bakmamamızla kapansınlar. Ancak bir kısmı, gelen tenkidlere dayanamaz, öyle kapanır.
Ben ızmir'de yaşıyorum. Tahmin edemeyeceğiniz kadar açık şekillerde dolaşıyorlar, hatta bazen göz göze geliyorsun, ben bakmak istemesem bile, yola bakmak zorundayım, her yerdeler, her sokaktalar. Belki senin istemeden de olsa göz göze gelmen, bir cesaret veriyor, bilemem.
Ama tek bildiğim, bahsettiğin pratikte çok zor bir teklif. Entel dantellerin terimiyle, ütopik.
ışte, tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler, "Haset etme, hırs gösterme, adâvet etme, inat etme, dünyayı sevme." Yani, "Fıtratını değiştir" gibi, zâhiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecrâlarını değiştiriniz"; hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.