Sayın Gül mağdur olanlara yargıya gitme hakkı tanımayan, YAş kararını imza etti. Bu imza işlemi ile Sayın Gül, Başbakan iken haksız sayarak imza etmediği bir hukuk dışı işlemi yürürlüğe koymuş oldu.
Bu hareketi yapmış olması kendi kendisiyle çelişkiye düşmüş olması demektir.
Bu ve buna benzer, idarei maslahatçı çözümler, gerçek anlamda demokrasiye ve hukuk devletini gerçekleştirme aşamasına geçmemizi engelleyen alışkanlıklar cümlesindendir.
Milletimiz yaptığı referandum oylamasıyla bu ciddi gerekçeleri göz önünde tutarak bundan onra cumhurbaşkanlarının, doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi prensibini kabul etmiştir.
Milletin bu tarihi kararının en önemli gerekçelerinden birisi ise cumhurbaşkanlarımızın hiçbir sivil veya askeri bürokratik tesir altında kalmayacak kişiler arasından seçilmesini temin etmek idi.
Kaldı ki önümüzde YAş kararlarını onamaktan daha önemli olan bir de Yeni Anayasa yapmak gibi tarihi bir görev bulunuyor.
Yeni Anayasa kabul edildikten sonra, bu Anayasa’nın, siyasi, hukuki ve tarihi sorumluluğunu üzerine alabilecek nitelikleri haiz yeni seçilecek bir cumhurbaşkanının seçilmesi vazgeçilmez bir zaruret halini almıştır. Zira Sayın Gül’ün bu nitelikleri haiz olmadığı tecrübe ile sabit olmuştur.
Bilindiği gibi, idarenin hiçbir işlem ve tasarrufunun yargı denetimi dışında bırakılmaması, hukuk devletinin değişmez kuralıdır.
Bu kural, bırakınız bir idari makamı, devletlerin bile, icabında yargılanmasına hukuk yollarını açık tutmuştur. Bunun neticesi olarak Devletimiz Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanmakta, haklı veya haksız çıkarılmakta, tazminata bile mahkum edilebilmektedir.
Hal böyle iken, YAş kararlarının, devletten de üstün bir merci imiş gibi yargı denetiminden hariç tutulması asla kabul edilemez. şimdiye kadar yapılan uygulamalar haksız olduğu için emsal teşkil etmez.
Bilindiği gibi, devlet icrayı adalet etmek için, adaletin emrini egemen kılmak için kurulmuş olan bir teşekkülün adıdır. Adaleti yerine getirmeyen kuruluşa devlet denemez...
Peygamber Efendimiz dahi son günlerinde, herkese karşı:
“Kimden aldıysam işte kesem, kime vurduysam işte sırtım diyerek, bir Sahabinin, isteklerine riayet etmiştir.
Tarihimiz adalet uygulamalarının sayısız misalleriyle doludur.
Avrupa içerlerinde savaşan bir komutan, dikkatsizlik göstererek düşmana ait, ekili araziyi askerlerine çiğnetti diye görevinden azledilmiştir.
Fâtih Sultan Mehmed Han’ı, bir Rum mimarı zarara soktuğu için, ıstanbul kadısı HIZIR, mahkemeye çağırmış, eşit şartlarda hasmıyla karşı karşıya yargılamıştır.
Hazreti Ömer Efendimiz:
“Kenarı Dicle’de bir kurt, bir koyunu kaçırsa, adli ilahi, bunu Ömer’den sorar” diyen bir titizlikle, adaletin tecellisi için bütün ömrünü harcamıştır.
Bu sebepten Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün yargı hakkı verilmeksizin verilmiş olan ordudan ihraç kararlarını imzalamış olması, kesinlikle milletimizin vicdanında yer etmiş olan kutsal hak ve adalet inanış ve anlayışıyla bağdaşmaz.
Sayın Gül’ün, yapılan bu hatayı tamir edeceğine, orta hiçbir anormal olay yok imiş gibi Pervez Müşerrefle, teşerrüf etmeye gitmek yerine “milletimizde meydana gelen hayal kırıklığından doğan üzüntüyü tamire çalışması gerekirdi.
Bu sebepten, cumhurbaşkanlığından çekilerek, doğrudan milletin seçeceği cumhurbaşkanına imkân hazırlamasını tavsiye ediyorum.
süleyman arif emre