Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.11.2007, 10:11

Küçük Tevhide'ye nasıl kıydınız?

Küçük Tevhide’ye nasıl kıydınız?


"Sahneden inerken gözyaşlarına boğuluyor küçük Tevhide: ‘ıniyorum ama neden?’ Cevap arıyor, bu anlamsızlığa. Aldığı cevap karşısında büsbütün yıkılıyor...."

O küçük Tevhide’ye nasıl kıydınız?

Kozan ımam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tevhide Kütük, öğretmenler günü nedeniyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci oluyor. Törende ödülünü almak üzere sahneye çıktığında kaymakam ve garnizon komutanı talimat veriyor: ‘ındirin onu.’

Suçu neydi?

Dağlıca baskınını mı gerçekleştirdi?

Gabar’da askerlerimize pusu mu kurdu?

Yeni terhis olmuş 33 askerimizi Bingöl’de otobüsten indiren o muydu?

‘Ben Tümgeneral Yılmaz’ deyip komutandan istihbarat mı zarfladı?

Hayır...

Başörtülüymüş. Sahneden inerken gözyaşlarına boğuluyor küçük Tevhide: ‘ıniyorum ama neden?’ Cevap arıyor, bu anlamsızlığa. Aldığı cevap karşısında büsbütün yıkılıyor: ‘Senin kılık kıyafetin uygun değil.’

Göz yaşları sel olup akıyor.

Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan devreye giriyor: ‘Yapmayın, sırası değil. Gerekirse soruşturma açarız.’

Dinleyen yok.

Biliyorum, bu sahnelere aşina gözlerimiz. Sırf eşi baş örtülü diye cumhurbaşkanının önünde köşe kapmaca oynayan paşalara bile tanık olmadık mı, yakın tarihte?

Bu komedi daha ne kadar sürecek, bilmiyorum. Ama artık birilerinin kafasına ‘dank’ etmeli. Çünkü; Ötekileştirici, ayrıştırıcı, farklılaştırıcı, itici, kırıcı ve çatıştırıcı yaklaşımlar, toplumun birleşme yerlerini kanatıyor.

Kanama devam ettikçe, buna en çok sevinenler kuşkunuz olmasın Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi ve parçalanmasını isteyenlerdir.


Geçenlerde Dağlıca yazılarım üzerine arayan bir emekli subay anlattı: ‘5 yıl Doğu’da görev yaptım. Bir gün elimize bir bildiri geçti. T.C komutanlarına diye başlıyordu. PKK, oturmuş subaylara hitaben bir bildiri hazırlamış.’

‘Nasıl yani?’ diye sordum.

ıbret vericiydi: ‘Subaylara şöyle sesleniyorlardı: Sizin ne kadar zor şartlarda çalıştığınızı biliyoruz. Başörtüsü yüzünden çoğunuz dışlanıyorsunuz. Eğer bize katılırsanız kesinlikle başörtüsü sorun olmayacaktır. Çok özgür çalışırsınız.’

Düşünebiliyor musunuz? Bebek katilleri, Türk subayına ‘Gel bize katıl, bizde başörtüsü sorunu yok’ diyebilecek kadar cüretkar davranabiliyor.

Öfkem büyük ama ne çare. Önemli olan, bundan ders çıkarmasını bilmektir.

Merak edenler için eklemeliyim, bildirinin örneği emekli subayın arşivindeymiş. Tahminim odur, Genelkurmay’ın arşivinde de vardır.

Ayrıca, yorum yapanlara kolaylık olsun. Birinci kuşak akrabalarımda ve etrafımda türbanlı bir kişi bile yok. Hani, bazıları türbana tepki gösterirken ‘ Benim annem de başörtülüdür...’ diye söze başlar ya, o misal...

Temel hak ve özgürlük alanları genişletip ortak paydada buluşabilirsek, inanıyorum ki, doğacak sinerjinin önünde kimse duramaz. 84. yılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse yıkamaz, kimse öyle numara falan da veremez.

Yeter ki, ‘Benim cumhuriyetim’ değil, ‘Bizim cumhuriyetimiz’ diyebilelim...

şamil Tayyar
(stayyar@stargazete.com)
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

27.11.2007, 11:23

harika bir paylaşım olmuş teşekkürler, Allah razı olsun..
Ülkemizde yaşanan bu sorun çok üzücü ve öfke verici.. Allah cümlemize hidayet versin. Amin.

3

27.11.2007, 12:54

amin kardeşim...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

27.11.2007, 13:56

Böyle küçük bir şehirde dahi bu tarz terbiyesizlikler yaşanıyorsa, birileri biryerlere mesaj veriyordur!
bu örnekler ne zamana kadar yaşanacak?
köşke çıkmanın da faydası olmadığı, bu hadiselerle ispatlanıp, günlük hayatta dindar insanların, artık tabiri caizse havlu atmasını istiyorlar!

5

27.11.2007, 14:33

zahiren şer görünen hadisede hayır vardır..

nevfel

Profesyonel

Mesajlar: 411

Hobiler: müzik,kitap,radyo,bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

6

28.11.2007, 20:32

Ne zaman bir hicran bestesi duysam
Gözlerim mechule dalıyor Anne...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

7

28.11.2007, 21:58

Nerede dindar hükümet. :x

Heryeri kamusal alan ilan ettiler.

Bunlara sebeb olan ve seyirci kalan hesabi agir olacak.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

8

28.11.2007, 23:24

bunu bu kıza yapanlar ne rum, ne ermeni, ne fransız askeri!
bir tane Sütçü ımam çıkmamış o salondan..
yazıklar olsun!
Bu zulüm erkeklerin boynuna binecek!
sene 99'dan bu yana ne değişti!
hiç, koca bir hiç!...

9

29.11.2007, 10:05

[img:420:588]http://www.yeniasya.com.tr/2007/11/29/resim/01k.jpg[/img]
-yorumsuz-
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

10

29.11.2007, 10:54

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, başörtülü olduğu için Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı tarafından ödül töreninde kürsüden indirilen ımam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tevhide Kütük'ü telefonla arayarak üzüntülerini ilettiler. Başbakan Erdoğan, "üzülmeyin" diyerek teselli ettiği Tevhide ve ailesine "Bu haksızlıklar birgün mutlaka bitecek" dedi.
ERDOğAN AıLE ıLE 10 DAKıKA GÖRÜşTÜ

Tevhide Kütük'ün babası Arif ve annesi Gülsiye Kütük'ün verdiği bilgilere göre Başbakan Erdoğan, önceki akşam telefonla kendilerini arayarak, yaklaşık 10 dakika görüştü. Tevhide Kütük'ün başörtülü olduğu için kürsüden indirildiğini basından öğrenen Başbakan Erdoğan, baba Arif Kütük, anne Gülsiye Kütür ve Tevhide Kütük ile ayrı ayrı görüştü.

ıNCELEME TALıMATI

Başbakan Erdoğan, Kütük ailesine üzüntülerini ilettikten sonra Tevhide Kütük'ü başörtülü olduğu gerekçesiyle kürsüden indirilen yetkililer hakkında inceleme talimatı verdiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, "Sakın üzülmeyin. Ben gerekli talimatları verdim. Gerekenler yapılacak" dedi.

ÜZÜLMEYıN

Baba Arif Kütük'e başörtüsü yasağının kendisini çok üzdüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan, "Kızımız Tevhide'nin maruz kaldığı haksızlık hepimizi çok üzdü. Ama bu haksızlık mutlaka bitecek. Böyle haksızlıklar maalesef hala devam ediyor. Bu sorun sadece sizin sorunumuz değil, hepimizin sorunu" dedi.

TEVHıDE VE ABLASINI OKUTACAğIZ

Başbakan Erdoğan, baba Arif Kütük'e olayın Tevhide'yi çok etkilediğine dikkat çekerek, "Kızımız sakın üzülmesin. Hem onu hem ablasını okutacağız. Ablası da bu yönde mağdur olmuş. Böyle olaylar okul yaşamına engel olmasın. Derslerine çalışmaya devam etsin" dedi. Başbakan Erdoğan, anne Gülsiye Kütük ile görüşmesinde de Tevhide'nin kürsüden indirildiği salonda onun da bulunduğuna dikkat çekerek, olaydan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Erdoğan, anneye de "Kızlarınızla ilgilenmek istiyoruz. Ailece üniversite hayatlarında da yardımcı olmak ve onlarla görüşmek isteriz" dedi.


O makaleye ödül yağıyor

Kürsüden ödülünü alamadan indirilen Tevhide Kütük'e hem tebrik telefonları hem de 'makalene ödülünü biz verelim' teklifleri yağıyor. y'ın ödül alan makalenin tamamını yayınlamasından sonra birçok sivil toplum kuruluşu Tevhide Kütük'ün babası Arif Kütük'ü arayarak "Tevhide'nin yazdığı makaleye biz ödül verelim" teklifinde bulundu. Kütük ailesi 5 gündür gelen telefonlara yetişmeye çalışıyor. Milletvekili, belediye başkanları ile sivil toplum kuruluşunun kendilerini aradığını aktaran Kütük, "Türkiye'nin dört bir yanından dernekler, sendikalar Tevhide'ye verilmeyen ödülü kendilerinin vereceğini söylüyor” dedi.


Baba önce inanmadı sonra ceketini ilikledi

Baba Arif Kütük, Başbakan'ın telefonla kendilerini aradığına ilk önce inanamadığını söyledi. Erdoğan'ın sesini bir süre sonra tanıdığını asöyleyen Arif Kütük heyecandan hemen ayağa kalktığını ve düğmelerini iliklediğini anlattı. Gülsiye Kütük ise Başbakan Erdoğan'a "Bu olay bizi çok üzdü. Ama aynı zamanda sizinle de görüşme olanağı bulmamıza vesile oldu. Bu anlamda da güzel oldu" dediğini anlattı. Gülsiye Kütük'ün bu sözlerine Başbakan Erdoğan da "Her şeyde bir hayır vardır. Ben sizlere hizmet için burada varım" karşılığını verdi.


Üzülme ben de sıkıntılar yaşadım

Baba Arif Kütük, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kızı, eşi ve kendisiyle görüştükten sonra telefonu eşi Emine Erdoğan'a verdiğini anlattı. Baba Kütük'ün verdiği bilgiye göre Emine Erdoğan Tevhide Kütük'e şunları söyledi: “Fazla üzülme, çok çalış. Türkiye'de böyle olaylar, böyle haksızlıklar maalesef oluyor. Bak ben de başörtülü olduğum için sıkıntılar yaşadım. Ödüle layık görülen kompozisyonunu okudum Çok güzel bir kompozisyon yazmışsın. Tebrik ederim. Aynı şekilde başarılar bekliyorum senden. Çalışmalarını ara vermeden, azimle sürdürürsen engelleri bir bir aşarsın."


Başbakan arayınca moralim düzeldi

Tevhide Kütük, kendisini arayan Emine Erdoğan'a teşekkür ederek "Olaydan dolayı çok üzüldüm. Ancak Sayın Başbakan ve sizler bizi aradıktan sonra bu üzüntüm geçti. Çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim duyarlılığınız için" dedi.

Yenişafak

11

29.11.2007, 11:06

SAyın Başbakanımızın cesaretini tebrik ediyorum. Gerçekten büyük bir iş yapmış.

Sen git başörtüsü yüzünden ödül töreninde kürsüden indirilen kızı; kaymakam ve garnizon komutanına muhalefet ederek ara.

Büyük cesaret örneği ve görünürde küçük insanlık adına büyük bir adım.

Tebrik ediyoruz.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

12

29.11.2007, 11:27

Insaallah lafta kalmaz destegi TÜRKIYE C. BASNAKANI
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

13

29.11.2007, 12:14

AKP nereye?
http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=9757&start=15
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

14

29.11.2007, 12:45

ah...evet Said bey..sağ gösterip sol sallanmaya devam..
hangi birisi "aranıpta" teselli edilecek kızların?
ne demek "biz seni okuturuz?"
abd'ye mi gönderecekler sponsor bulunupta?
lütfen bu acziyet senaryoları bitsin artık!

Burhan Kuzu'nun bir sözü vardı;
"kardeşim, bu partinin başörtüsünü halletmek gibi bir sıkıntısı yok!"
Ayakbağı istemiyorlar!

Sene 90'larda kim, kimi arayıpta teselli ediyordu?
tüm arkadaşlarım "başörtüleriyle" okudu!
talebe olmadığımız halde, biz bile derslere girip dinleyebiliyorduk..
yeter ki niyet olsun!

15

30.11.2007, 13:42

Birinci olduğu yarışmada ödülünü almak için sahneye çıktığında başörtüsü nedeniyle Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı tarafından kürsüden indirilen ımam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tevhide Kütük'ün başına gelenleri biliyorsunuz.

Aklın ve havsalanın sınırlarını zorlayan işler oluyor bu ülkede.

Üstelik en olmaması gereken zamanda oluyor.

Ülke nerede ise bir yangın yeri gibi… Her gün şehit cenazeleri geliyor ülkenin dört bir yanına. Terör belası başörtülü başörtüsüz anne evladı ayırımı yapmadan fidan gibi evlatları vuruyor. Anaların yürekleri yanıyor. Ve bu yangını söndürmek için milletçe daha da kenetlenmemiz gerekirken tam tersi işler oluyor bu ülkede.

Kızlarının başarısını alkışlamak için salonda yerini alan anne-babanın, kız evlatlarının kıyafetinden dolayı horlanması ve gözyaşları arasında kürsüden uzaklaştırılması karşısında, içlerinden geçen fırtınanın boyutunu tartabilir mi oradaki askeri ve mülki erkân. Bir empati yapıp, onların hissiyatını anlayabilirler mi?

Ne yapmış bu kız evlat, ne suç işlemiş de derdest edilip aşağı indirilmiş. Takdir edilmeyi beklerken tekdir edilmek nasıl bir duygudur hissedebiliyor musunuz? Hele daha küçücük bir çocuk vicdanına sahipseniz... Bir şeker kıvamında ödül beklerken şamarla karşılaşmak nasıl bir şeydir?

Değdi mi?

Böyle davrandınız da ne oldu? Ülkenin gayri safi milli hâsılası mı arttı, akademik yayın sıralamasında bir basamak yukarı mı çıktık, ülke bir adım daha ileri mi gitti?

Yunus Emre bir şiirinde;

“Çalış, kazan, ye, yedir / Bir gönül ele getir / Yüz Kâbe’den yeğrektir / Bir gönül ziyareti…” der.

Bir gönlü fethetmeyi yüz Kâbe’ye tercih eden bir anlayışın, bir kültürün evlatlarına, 15 yaşındaki bir kız evladının bir kristal kadar hassas gönül tacını kırmak ve gücendirmek yakışık kaldı mı?

Bakın yine hoşgörü abidesi Yunus Emre’den devam edelim:

“Yunus Emre der ey hoca / ıstersen var bin hacca / Hepsinden iyice / Bir gönüle girmektir…”

Dayanışmaya en muhtaç olduğumuz bir dönemde teker teker küstürülüyor bu ülkenin evlatları. Güvenlik güçlerine silah çeken Deniz Gezmiş’e haksızlık yapıldı diye 30 yıldır ağıt tutanlar, ölünce beni de Deniz’in yanına gömün diye vasiyet edenler, ne suç işlediğini bile bilmeden kürsüden alaşağı edilen 15 yaşındaki kız evladının uğradığı muamele karşısında sessizliğe gömülüyorlar. Bu ne çirkin bir çifte standarttır, bu nasıl bir anlayıştır.

Çare yok, kendi ağıtımızı kendimiz yakacağız demek ki…

Tevhide’nin başına gelenlerle ilgili olarak neler yazmak, neler söylemek lazım diye düşünürken ve arşivlerin tozlu rafları arasında dolaşırken, Kur’an Kursları ile ilgili yasal düzenlemelerin tartışıldığı 1999 yılının Temmuz ayında Meclis’te yapılan görüşmelerin tutanakları geçti elime.

Bülent Ecevit’in başbakan olduğu, DSP-MHP-ANAP koalisyonunun oluşturduğu 57. Hükümet döneminde Meclis’te yaşanan diyaloglar ilgimi çekti. Bunlardan bazıları şöyle;

Cemal Enginyurt (MHP): 57'nci hükûmet başörtüsü meselesini hal'etmeye çalışıyor... Önümüzdeki günlerde, inşaallah başörtüsü meselesini de hal'edeceğiz. Eldeki tek sermaye olan başörtüsü de hal edildikten sonra, sizi Vural Savaş'ın kapatmasına bile gerek kalmayacak. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Abdüllatif şener (FP): Hemen konuyu Vural Savaş'a ihale anlayışı, sakat bir anlayıştır. Bu, tek parti, muhalefetsiz bir iktidar anlayışıdır. Sizi bu millet bitirecektir.

…ve gerçekten de bittiler.

şu an siyaset dışında kalan Abdüllatif şener o dönemde haklı çıktı. Bir sonraki seçimde bu üç parti de Meclis dışında kaldı.

ışlediği suçun ne olduğunu bile bilmeden Tevhide’yi gözyaşları arasında kürsüden alaşağı edenleri de milletin vicdanı hakikaten affetmez.

Evet, bu çarpık zihniyetiniz gün gelecek sona erecek, bugün yaptıklarınızdan gelecekte çok utanacaksınız, ama o gün Tevhide’lerin gönlünü kazanmak için belki de çok geç kalınmış olacak.

Tevhide’ye değil, inanın sizin durumunuza çok üzülüyorum.

ınsan bunu düşmanına yapmaz.

Bu kadar gönül kırmaya değer mi?



osman özsoy

16

30.11.2007, 14:05

bu terbiyesizliği yapanlar hala görevde mi acaba?
anayasada bununla ilgili bir madde vardı zannedersem..

17

30.11.2007, 18:33

[img:420:551]http://www.yeniasya.com.tr/2007/11/30/resim/01a.jpg[/img]

Adana Kozan’da Millî Eğitim Müdürlüğünün açtığı kompozisyon yarışmasında birinci olan, ama ödülünü almak için çıktığı sahneden başörtülü olduğu gerekçesiyle indirilen Tevhide Kütük’ü ve ailesini telefonla arayıp “Üzülmeyin, bu haksızlık mutlaka bitecek” diyen Başbakan Erdoğan’a, “On binlerce genç kızı ve ailelerini mağdur eden, yıllar önce annelerin, şimdi de kızlarının haklarını gasp eden yasağı kaldırın ki, tesellînizin bir anlamı olsun” mesajı yağıyor.

ılkelliğin hesabı sorulsun

Kozan’daki ödül töreninde, öğrencinin başörtülü olduğu için kürsüden indirilmesine tepki gösteren Hukukçular Derneği, yaptığı açıklamada, “Hukukî mesnetten yoksun ve kamuoyunun adalet duygusunu sürekli yıpratan bu hadiseler devletin saygınlığını yitirmesine de neden olmakta ve toplum vicdanında yaralar açmaktadır” dedi.

24 Kasım Öğretmenler günü münasebetiyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında ödüle layık görülen Kozan ımam Hatip Lisesi öğrencisi Tevhide Kütük’ün başörtüsünden dolayı kürsüden indirilmesine tepkiler artarak devam ediyor. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Hukukçular Derneği, yıllardır insan hakları karnesini düzeltmeye gayret eden ülkemizde bir lise öğrencisinin sadece başörtüsünden dolayı Garnizon Komutanı ve Kaymakam marifetiyle kürsüden indirilmesinin her şeyden önce ilkel bir davranış olduğunu kaydetti.

Küresel ölçekte giderek artan haksızlıklara karşı çıkan bir ülke olarak, temel haklar noktasında kendi insanının nezdinde puan kaybetmesinin ülke açısından büyük talihsizlik olarak görüldüğü ifade edilen açıklamada, “Hukuki mesnetten yoksun ve kamuoyunun adalet duygusunu sürekli yıpratan bu hadiseler devletin saygınlığını yitirmesine de neden olmakta ve toplum vicdanında yaralar açmaktadır. Avrupa Birliğine girme ve insanların temel haklarını daha çok gözetme iddiasında olan ülkemizde yaşanan başörtüsü engellemeleri ise insan onurunu inciten hastalıklı tavırlar olarak anılmaktadır. Derneğimiz ve kamuoyu, genç bir kızın örtüsü üzerinden asılsız vehimlere kapılan bir devlet anlayışının artık çok daha ciddi bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşünmektedir. Hem kendi hukuk mevzuatımızda hem de Batı normlarında yasakçılığa geçit veren hiçbir hüküm bulunmazken keyfi uygulamalarla sürekli toplumun sabrının sınanmasının hiçbir geçerli açıklaması olamaz” denildi. Dernek, bu hadiselerin artık son bulmasını ve sorumlularından bir an evvel bu yasakçı tavırlarının hesabının sorulmasını talep ettiklerini de dile getirdi.
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

18

30.11.2007, 18:34


Tevhide’ye birincilik getiren kompozisyon

Bir öğretmen olmalı...

Öğretmen… ne demektir öğretmen? Öğretmen, toplumu cehaletten kurtarmaya çalışan bir savaşçı. Alilere, Fatmalara, Yasinlere bilgi dağıtan, onlara sevgiyle yaklaşan, onları saran sıcak bir kucak. Ya da ufukları aydınlatan bir kandil…

Ben, seni böyle tarif ediyorum öğretmenim. Yalnız bu kadar mı? Hayır. Sen bir ufku aydınlatmak uğruna mum gibi erimeye razı olan. Sen, taze ruhları işleyip, onlara şekil veren. Ve sen ki; tarumar olmuş bir bahçenin son ümidi… Bir heykeltraşın mermere verdiği şekil misali bilginle şekillendir beni. Sadece beni mi? Hayır, ben nasıl muhtaçsam sana bir öksüz, bir yetimde öyle muhtaç.

Sen “ah, bir öğretmenim olsa, beni bilgisiyle sulasa, beni ısıtsa” diyen sokak çocuğunun hayalisin. Onun masum gözlerinde canlandırdığı annesin. Ya da baba… Bunca çiçekler susuzken sana, bilgi yağmurunu sal onlara. Yağmurunda can bulsunlar, güneşinde sevgi. Uzatmalısın ellerini.

Yetişmeli elin taa Doğulara, Batılara, Kuzeylere ve Güneylere. Hatta dünyanın dört bir yanına. Fakat ülkeler değil, gönüller fethetmelisin.

Gözlerine baktığımda görmeliyim; okyanusların derinliklerini, dünyayı, gezegenleri. Ellerini uzattığında anlamalıyım; tarihimi, geçmişimi, atalarımızın bizler için yaptıklarını. Ve dudaklarında dökülen her söz belleğime yerleşmeli.

Birgün gelmeli. Öyle birgün gelmeli ki, görevin yadigâr kalmalı bana. Verdiğin emeği, sevgiyi, bilgiyi ben de sunmalıyım Mehmetlere, Sevdalara. En güzide bilgiler vererek yetiştirmeliyim onları. Bana “öğretmenim” diyen küçük kalpleri hazırlamalıyım geleceğe…

ışte bu duygularla nesillere ulaşmalı. Öğretmenlik, Sadece 24 Kasımlarda değil, şubatlarda, Nisanlarda da hatırlanmalı öğretmenin değeri. Toprağın altında gömülü kalmamalı, asırlarca. Bilgi için GÖNÜLLER KAZANMALI BıR ÖğRETMEN, GÖNLÜNÜ ADAMALI BıR ÖğRENCı…
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

19

30.11.2007, 18:43

Rahatsız edici bir telefon görüşmesi

Bilmiyorum, duydunuz mu?

Birkaç gün önce Adana’nın Kozan ilçesinde bir “Hoyrat bir tutum” sergilendi.

şöyle bir şey:

ılçede düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci olan “Türbanlı bir kız çocuğu”, protokol görevlilerinin önünde ödülünü almak için beklerken...

Başındaki örtü nedeniyle...

Garnizon Komutanı ve Kaymakam tarafından horlanarak kürsüden indirildi.

Bu “hoyratlık” karşısında...

Kız çocuğu gözyaşlarını tutamadı...

Benim açımdan bu olay...

Nereden bakarsanız bakın “tatsız” bir olaydır.

* * *

Kozan’da sergilenen hoyratlıktan ziyadesiyle etkilenenlerden biri de Başbakan Erdoğan olmuş.

Başbakan, eşi Emine Hanım ile birlikte, “horlanan kız çocuğu”nu ve ailesini telefonla arayarak “müthiş bir dayanışma” sergilemiş.

“Üzülme kızım... Çözeceğiz bu sorunu... Yanındayız” mesajlarıyla dolu bir telefon görüşmesi...

Ve sonuç:

Hem Başbakan, hem “horlanan kız çocuğu” ve ailesi, hem de onların şahsında bütün türban mağdurları mutlu ve mesut!

Kayıtsız şartsız AKP destekçileri de memnun...

Onlar da “horlanan kızla yapılan telefon görüşmesi”ni, Başbakan’ı uçurmak için bir fırsata çevirme gayretindeler...

Kimi “ışte halkının derdiyle birebir dertlenen Başbakan” imalı manşetler patlatıyor, kimi de “Bir duyarlılığın ince çizgileri” diye makaleler attırıyor...

Peki bu durum karşısında ben ne yapmalıyım?

Ben de bu koroya katılmalı mıyım?

Hayır! Yapamam... Vicdanım elvermez.

Neden mi? Anlatayım:

* * *

Ben artık şu “ıktidarız ama muktedir değiliz” edebiyatından bıkmış bulunmaktayım.

Çünkü...

Başımızdaki hükümetin hem “iktidar”, hem de “muktedir” olduğunu görüyorum.

Atamalarda görüyorum... ıhalelerde görüyorum... Para pul işlerinde görüyorum... Kendi zenginini yaratma atraksiyonlarında görüyorum... Eleştiriler karşısındaki tahammülsüzlükte görüyorum... Maliye Bakanı’nın çocuklarına bakınca görüyorum...

Bu iktidar, bal gibi de muktedirdir.

Hem de öyle muktedir ki...

Cumhuriyet tarihinin en riskli adımını atarak Abdullah Gül’ü Çankaya’ya çıkarmayı başarmasını bilmiştir...

Hem de “bildiri”, “risk”, “tehdit” falan dinlemeyerek...

Peki...

Gül’ün Çankaya’ya çıkarılmasında, ihale işlerinde, atamalarda falan bütün riskleri üstlenerek bir “cesur yürek” oluveren kahraman hükümetimiz, türban konusunda neden aynı cesareti gösterememektedir?

Yoksa...

“Nasıl olsa bir telefon görüşmesiyle bütün taraflar acayip kárlı çıkıyor” neticesini görüp...

“Varsın bu devran hep böyle sürüp gitsin” anlayışına mı yaslanılmıştır?

* * *

Tayyip Erdoğan bir muhalefet lideri değildir.

ıki dönemdir iktidardadır... Hem de kimselere nasip olmayan bir güçle iktidardadır.

Mademki...

Çankaya meselesinde...

Abdullah Gül’ün kendisini, eşini, annesini, babasını arayıp, “Üzgünüm... Cumhurbaşkanlığı Abdullah Bey’in hakkıdır... Ama görüyorsunuz, yaptırmıyorlar” demek yerine...

Bütün riskleri üzerine alıp...

Gül bayrağını Çankaya burçlarına dikmesini bilmiştir...

O halde...

“Horlanan kız çocuğu” ve benzerleri için de aynı yöntemi uygulaması gerekir...

Tabii bunun için her şeyden önce “horlananlar” tarafının harekete geçmesi gerekir...

Onların Başbakan’a, “Biz bir telefon görüşmesiyle avlanacak çantada keklik değiliz” demeleri şarttır.

Aksi takdirde...

Bu devran hep böyle sürüp gider..


Hürriyet - 30.11.2007
Ahmet HAKAN
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

20

30.11.2007, 19:15

Ben merak ediyorum AKP ne zaman adım atacak ve merak ediyorum bu tavrı yandaşları tarafından daha ne kadar müsammaha ile bakılacak. Daha ne kadar "bir mağdura telefon edip destek sözleri söylemek" büyütülerek büyük bir icraat gibi gösterilmekten vaz geçilecek.

Bir ülkenin başbakanı hak ve hürriyetler konusunda bu kadar ciddi olduğunu açıklıyorsa, ama yine o ülkenin bir kaymakamı ve garnizon komutanının hak ve hürriyetleri hiçe sayan bir tavrı karşısında acziyet gösterir bir tarzda sadece mağdura telefon etmekle yetiniyorsa , daha doğru bir ifade ile, sivil toplum örgütü gibi hareket ediyorsa veya muhalefet gibi işliyorsa bir sorun vardır.

Tevhide'ye pek çok sivil toplum örgütü sahip çıksa ne olur? Sadece yöneticilere sorumluluğunu hatırlatır. Bir icraat yapamaz, zira muktedir değildir.

Anlayana sivrisinek saz.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir