Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

MeRCaNDeDe

Stajyer

  • Konuyu başlatan "MeRCaNDeDe"

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

1

16.06.2004, 18:30

Dualarımız Abdurrahman Dilipak ile.NEDEN BÖYLE

Bazı şeyleri anlamak kolay değil.

Dün Askeri Mahkemede duruşmam vardı.. Cuma dergisinde çıkan bir yazım dava konusu olmuştu.. Yazının konusu, emekli generallerin siyaset üzerine yaptıkları açıklamalar üzerine eleştiriler. Yazının başlığı ise: Paşalar laf dinlemezse

Gazeteciler hakkında dava açmak kolay. Ama emekli paşalar için o kadar kolay değil.

Onları eleştirmek bile bazan suç olabiliyor..

Duruşmaya başı örtülü kimse alınmadı. Tabii, eşim de. Mazlum-Der’in bana hukuki anlamda danışmanlık yapmak üzere görevlendirdiği Elif hanım ve Gülden hanım da duruşma salonuna giremediler. Başörtülü avukatların duruşmaya çıkmalarından geçtik, başınız örtülü ise duruşma izlemenize bile izin verilemeyebiliyor.

Askeri Mahkemelerin sivilleri yargılama hakkı olup olmadığını tartışmadan önce , bugünkü haliyle askeri mahkemelerin, adil yargılanma hakkı açısından askerleri yargılamaları da tartışmalı bir durum.

Hadi bunu tartışmayalım. Askeri Mahkemede bir gazetecinin yargılanması, Savunma Bakanlığı’nın iznine bağlı. Hükümet bir yandan uyum yasaları çıkartma çabasında, öte yandan askeri savcıya, bir gazeteci hakkında dava açma izni veriyor.

Hani, bir savcının bir gazeteci hakkında dava açmak için siyasi otoriteden izin istemesi de bir başka hukuksuzluk.

Anayasa’nın 90. maddesi çok açık. Son olarak; mevzuatın, “norm hukuk” statüsündeki uluslararası sözleşmelerin aksine yorumlanamayacağı hükmü de getirildi.

Basın Yasası’ndaki son değişiklikle de, gazetecilerin suçlarına göre Ağır Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılanmaları yönünde bir düzenleme yapılarak, eski yasadaki “özel kanunlardaki hükümler saklıdır” şeklindeki istisnai madde kaldırıldı.

Böylece Askeri Ceza Yasası ile diğer ceza yasaları, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle de çelişkili bir durum ortaya çıktı..

Zaten DGM’lerdeki asker üyenin varlığı, daha ilk günden sorun olmuş, sonunda askeri üyelerin çekilmesi ile bu sorun çözülmüştü. Bugün artık DGM’lerin kendisi de kalmadı.. Burada ise doğrudan askeri hakimler ve hakim sınıfından olmayan bir üye tarafından yargılama yapılıyor.

Askeri Mahkemelerin bulunduğu fiziki mekân bir sorun. Çünkü kışla içinde açık yargılama olmuyor. Mahkemenin teşkili hukuka uygun değil. Yargılama usûlü, savunma, infaz, hepsi sorun..

Bu konu ile ilgili olarak; Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Başbakanlık ınsan Hakları Başkanlığı ve TBMM ınsan Hakları Komisyonu’na başvurmayı düşünüyorum..

Özellikle de Milli Savunma Bakanlığı’nın durumu oldukça ilginç.. Bakanlıkta farklı, Bakanlar Kurulu’nda farklı, Meclis’te farklı bir tutum. Aynı bakan, her üç kurulun da üyesi.. Belki de Savunma Bakanı, böyle bir iznin verildiğinden habersizdir.. Eğer böyle bir izin mekanizması varsa, aslında uluslararası sözleşmeler, norm hukuk, muasır medeniyet seviyesindeki hukuk devletlerindeki uygulamalar, devletin uluslararası taahhütlerine atıf yapılarak ona göre işlem yapılmasını isteyebilirdi..

Hem askeri savcıya dava açma izni verip, bir yandan Askeri Ceza Yasası hükümlerine göre cezalandırılmasını isteyip, öte yandan Basın Yasası ve Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere göre yargılama yapamazsın demek, “tavşana kaç, tazıya tut” demekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Olan devlete, ülkeye ve millete oluyor.. Ortada bir kanun kargaşası var.. Buna bir çare bulmak gerek.

Bir yandan konunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp bu hukuk dışılıkların önüne geçilmesi, öte yandan uyum ve reform olarak yapılan yasaların, daha önceki mevzuat yığını ile çelişen yönlerinin tesbiti ve buna bağlı yeni düzenlemeler yapılması konusunda Kanun ve Kararnameler Dairesi’nin daha hızlı bir tempo ile çalışması gerekiyor anlaşılan.

Özellikle Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan son değişiklik sonucu, sadece düşünce, ifade, örgütlenme ve bilgi edinme hürriyeti önündeki değişmesi gereken mevzuat engeli 2000 sayfayı aşmaktadır..

Askeri Mahkeme değil, kışlanın girişinden itibaren resim çekmek yasaktı tabii.. Düşünebiliyor musunuz, internetten uydu marifeti ile artık dünyanın her noktasının resmini komik ücretlerle çekebiliyorsunuz, ama kışlada hatıra resmi çekmek bile yasak. Hem de digital kameraların rozet büyüklüğünde üretildiği ve bunların artık işportalara düştüğü bir dünyada.. Peki, bu mevzuatı kim değiştirecek?.. şanar’la gidip kışla girişinde resim çekip kendimizi sanık sandalyesine oturtmamız mı gerekiyor ille de!..

Ha, ABD’de de, Almanya’da da resim çekmek yasak. Bunun sebebi ise; sanıkların, kesin mahkeme kararı ortaya çıkmadan suçlu ilan edilmesini önlemek için. Yoksa bizdeki gibi değil.

Selâm ve dua ile...

Abdurrahman Dilipak
Bir Savaşçıdır Kalbim...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir