Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

21.06.2007, 19:57

incitici bir tablo

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Bilkent Üniversitesi'nden mezun olan kızı, diploma töreninde başörtülü olduğu için tabii yine maraza çıktı. Biliyorsunuz ben üniversitede başörtüsü yasağına karşıyım. Sadece o da değil, ben başörtüsü yasağına toptan karşıyım. 'Kamu alanı', 'hizmet alan-veren' bahanelerine de inanmıyorum, bir kadın başörtüsüyle nereye girmek istiyorsa girmeli, ne yapmak istiyorsa yapmalı, o kadar.

Ancak, aynı nedenle, Gül'ün kızının başörtülü mezuniyet töreni fotoğraflarını fazlasıyla yadırgadım. Bu ülkede, başörtülü kızcağızlar üniversiteye bile giremeyecek, dahası anneler mezuniyet törenlerine bile alınmayacak, ama baba bakan olunca her şey mubah bir tablo sergilenecek. Bu durumu son derece yakışıksız bulduğumu söylemek zorundayım. Her şeyden önce, mezun olan genç kızın bu tabloyu içine sindirememesi gerekirdi. Yaşıtları başörtüsü mağduruyken, o babasının nüfuzunu kullanmayı içine sindirebilmiş. Bunu akıl edemeyecek, çocuk yaşta değil, üniversite okumuş genç kızdan söz ediyoruz.

AKP'liler, 'Biz başörtüsü konusunda siyasi bir söz vermedik' deyip işin içinden sıyrılmayı biliyor, benim gibi bu konuda ısrarlı olanlara dönüp, bir bakanları 'Bu toplumun sadece bir buçuğunun sorunu' diyor, diğer birçoğu, 'Halkın önceliği bu değil' diye bizi dört buçuk yıl boyunca susturmaya çalışıyor. Sonunda, fiili bir durum ortaya çıkınca, tabii yine 'mağdur' tablosu oluşuyor. Bakın, 'Bu ülkede bizi iktidar yapıyorlar ama muktedir olamıyoruz' edebiyatı işlenecek ve zaten halihazırda işleniyor. Seçim döneminde, bu konu yine, dolaylı yoldan bulunmaz bir fırsat olarak devreye sokuluyor.

Nedense, bu ülkede kimse çıkıp da, '50 küsur yıldır, sağ-muhafazakâr hükümetler işbaşında, bu zaman zarfında bu iktidarlar muazzam imkânlara sahip oldu, birkaç nesildir, her iktidar kendi zenginlerini yaratıyor, neden bu konuda muktedir oluyorlar, olmalarına izin veriliyor, acaba işin içinde başka şeyler yok mu?' demiyor. 'Bu biraz da öncelikler, bu öncelikler adına yapılan pazarlıklar meselesi, acaba bu iktidarlar için, din ve vicdan hürriyeti değil de başka şeyler, mesela ihaleler mi öncelikli' diye sormuyor.
ıktidar olmanın tüm imkânlarından yararlanıldıktan sonra, iş başörtüsüne gelince, bir mağduriyet tablosu tüm soruları silip götürüyor, mağdur muktedirler kısa yoldan, sıradan vatandaşla özdeşleşme imkânı buluyor.

Tabii ki, bu sadece öncelikle sağ-muhafazakâr siyasi çevrelerin ikiyüzlülüğü meselesi değil. Ondan önce, başörtüsünü yasaklayan, bunu laikliğin temeli sayan yasakçı/dar kafalı zihniyetin sonucu. Bu zihniyet ve onun kullandığı iktidar alanı, diğerini meşrulaştırıyor. O nedenle, bu yasakçıların diğerlerine 'Dini istismar ediyorlar' deme hakkı, hiç ama hiç yok. Bir istismar söz konusu oluyorsa, bu öncelikle yasakçılar yüzünden hareket alanı buluyor.

Gelinen noktada, sadece muhafazakâr kalabalıklar, başörtüsü söz konusu olduğunda her şeyi affetmeye hazır hale gelmiyor. Dahası, yasaktan kurtulmanın yolunun güç gösterisi olduğuna inanıyor. Meclis Başkanı'nın eşi başörtülü cumhurbaşkanı ısrarı olarak yansıyan tutumu da, seçim ortamında içten içe, 'Dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler' söyleminin tedavülü de, bu anlayışın yerleşmesiyle alakalı. Bu ülkede, 'haklı'nın değil 'güçlü'nün sesinin duyulduğu, önünün açıldığı siyaset böyle kökleşiyor. ınsanların haklarını her türlü imkânı devreye sokup engellerseniz, onların siyaset söylemi de giderek, daha fazla güçlü olmak, daha da güçlü olmak, güç kullanarak meydan okumak yönünde şekilleniyor. Siyaset kaba bir güç gösterisine dönüşüyor, böyle bir ortamda herkes birbirine karşı diş bilemeye, birbirini belden aşağı vurmaya girişiyor.

Ben başörtüsü yasağına karşı, üniversitelerin, rektörler ve öğretim üyeleriyle, ağırlıklarını koyup mücadele etmesini beklerdim. Keşke, bir bakanın kızına türbanla diploma verme konusunda gösterilen 'esneklik', bir büyük haksızlığın toptan ortadan kalkması için gösterilmiş olsaydı. O zaman demokrasi adına anlamlı bir şey yapılmış olurdu, şimdi yapılan sıradan kayırmacılık, sadece güçlü olanın hakkının teslim edilmesi. Tüm taraflar için, tatsız, başörtüsü mağduru genç kız ve kadınlarımız için incitici bir tablo.

Nuray MERT

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224736

2

21.06.2007, 20:24

Bir forumda bir kardeş başörtüsü yasğının Müslümanların suçu olduğunu söylüyor ve ayaklanmaya davet ediyordu. Ben de ona şu yazıyı yazdım.
:mrgreen:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

3

21.06.2007, 20:25

Değerli kardeşim, baş örtüsü meselesinide suçluyu bulmak için iki açıdan bakmak lazım

1)Dini
2)Siyasi

1)Dini açıdan suçlu olan kim?

Bir adama hakim hırsızlık suçu yüzünden el kesme cezası veriyor. Halbuki suçlu değil.

Ama kimse bilmiyor, gizli bir cinayet işlemiş.

Bu durumda hakim hırsızlık yapmayan birine ceza verdiği için zulm etti. Kader ise gizli katlini böyle cezalandırdı adalet etti.

ışte o Müslümanlar o baş örtüsü yasağında suçlu değiller. Ama dine karşı lakayt olmarının cezası kaderin böyle bir zulme fetva vermesi ile sonuçlandı

2)Siyasi Açıdan suçlu kimdir?

Siyaset açısından suçlu olan -yine -dolaylı ve dolaysız, diye ikiye ayırılır.
Dolaysız suçlu bu zulmü yapanlardır. Onlar hakkında konuşmak zaten luzumsuzdur. Herkez onların suçunu biliyor

Dolaylı suçlu ise baş örtüsünü siyasi bir simge haline getirip, oy uğrunda çözümsüzlüğü tercih eden siyasi bazı partilerdir.

Zira, başörtüsü meselesi çözülse önemli bir oy deposu kapanacaktır.

Bakınız, bu gün Cumhurbaşkanı adayı olan ve seçitirilmediği için partisinin oyunu ikiye katladığı söylenen Abdullah Gül'ü baş örtüsü meslesinde inceliyelim.

3 kasım seçimlerinden önce Abdullah Gül hemen her fırsatta Üniversite kaplarına giderek baş örtülü kızlarımıza gül dağıtmış ve onlara en büyük desteği vermiştir. Hatta eşi Avrupa ınsan Hakları Mahkemesine dava bile açmıştı. Bunu karşılığını oy sandığında görmüş baş örtü mağdurları kızlar ve aileleri AKP'yi oy ile ödüllendirmişti.

Ancak, ne olduysa 3 Kasım seçimleri galibi AKP’nin dış işleri bakanı olan Abdullah Gül davayı geri çekmiş ve bir daha üniversitede tek bir gül vermemiştir. 3 Kasımdan önce düzenli bir şekilde baş örtü mağdurlarını ziyaret edip gül veren ve" derdiniz derdimdir", diyen ve bunu ıspat etmek için Avrupa ınsan hakları Mahkemesine baş vuran Abdullah Gül ve ekibi "Baş örtüsü bizim meselemiz değil" talihsizliğinde bir açıklama yapmıştır.
4.5 sene iktidarında bu konuda hiç bir icraat yapmamış ve Erkan Mumcunun gelin bu meseleyi mecliste çözelim çağrısına -ki bu çağrı münafıkane dahi olsa- fırsat görüpte değerlendirmemiş veyahut değerlendirmek istememiştir. Üstelik bu çağrıya -basında ses bulan hali ile- cevabı "Toplumsal Mutabakat lazım" şeklindedir.

Aynı, Abdullah Gül cumhrubaşkanı adayı olunca CHP'nin zulmüne maruz kalıp malesef Cumhur başkanı olamamıştır. Ancak, her fırsatta baş örtüsünü siyasi rant kapısı haline getirmekten çekinmeyen AKP , AKP kurmayları ve AKP basını usta bir hamle ile baş örtüsü yüzünden "mağdur siyaseti" yaparak halkın kaybolmuş teveccühünü bir kez daha kazanmayı bilmiştir.

Oysa AKP iktidardı ve kendi emrinde olan kurumlarda dahi baş örtüsü meselesini çözmek için en ufak bir hamle yapmamış ve baş örtüsünü yasaklı bölge ilan etmiş ve en önemli mesele olmadığını ilan edebilmişti.

Peki bu kadar mı?

Size beni Akp’ye oy vermeyi düşündüren ve sonrada vazgeçiren şu malum olayı yazayım.

Geçen Abdullah Gül’ün kızı başörtüsü ile babasının elinden diplomasını aldı. Bir an için duygulanıp “AKP’ye oy verme kararı aldım”

Ancak, su sorular beni yine çeldirdi

1)Abdullah Gül’ün kızı o okuldaki başı örtülü tek kız mıydı? Neden diğer kızlarında baş örtüsü ile diplomaları alması sağlanmadı. En ufak ifade ile torpil mi yapıldı?

2)Peki diğer başı örtülü kızların babası dış işleri bakanı değil, onlara niye sahip çıkılmadı?

3)4 sene boyunca caizdir “aman gerginlik çıkmasın” diyerek perukla okul okuyan Abdullah Gülün kızı bir gün daha perukla okula gitse ne olurdu?

4) 4 sene gerginlik çıkmasın diye caiz fetvasına sığınıp kızını okula perukla gönderen dış işleri bakanı neden bu sefer gerginlik çıkacağı kesin bir iş yaptı

5) Bu yapılanın yaklaşan seçimlerle bir alakası var mıdır?

6)Başı örtülü kızına diplomasını baş örtüsü ile aldırmak bir meydan okuma cesareti midir?

7) Bu cesur hareket artık okula başı örtülü girmeyi mi sağladı? Bu olay bir emsal teşkil edecek mi?

ışte bu soruların hakkaniyetle cevaplandırlması lazımdır. Zira, baş örtüsü meselesinin çözülmesini istemeyenlerin kim olduğu bu soruların cevabında ve meselenin öncesinde gizlidir.

şimdi baş örtüsü yasağını halka mal etmek ve onları sustukları için suçlu görüp ayaklanmalarını istiyenlere soruyorum!

1)Baş örtüsü zülmüne sebep olan cenah bellidir. Bunlar hak ve hürriyetlere inanmayan ve şeriat Devleti korkusu taşıyan müstebit kişilerdir. Baş örtüsü yasağı bahaneleri de “Baş örtüsünün siyasi bir simge haline getirilmiş olmasıdır”.
Peki ama bu adamlar baş örtüsü yasağının bazı partilerin oy deposu haline geldiğini göremiyecek kadar basiretsiz midir? En çok korktukları din eksenli partilerin oy deposunu kesmenin bir yolunun baş örtüsü yasağını kaldırmak olduğunu göremiyorlar mıdır?

2)Neden baş örtüsü zulmü Rafah-yol hükümeti döneminde ve AKP hükümeti döneminde en fazla yaygınlaştı.

3) Başı örtülü kızlarımız neden bu hükümetler döneminde sokaklarda değil. Peki sokalarda oldukları vakit bir çözüm oldu mu? Siyasi partilerin bu mağduriyetlerini daha önce kullandıkları gibi bir daha sokalara düşsek tekrar kullanmayacakalrına bir garanti var mı?

4)Baş örtüsünü siyasi rant için kullanan partilerin varlığı inkar edilebilir mi?

5)ınkar edilemez ise tekrar sokalara düşsek onların istediğini yapmış olmaz mıyız? Zaten baş örtüsü yasağını getiren müstebitle bu gösterilerden daha çok azmamakta mıdır?

6)Zalimi azmak için bahane veren ve oy uğruna baş örtüsü yasağını su-i istimal eden partilere iyilik yapmak doğru mudur?

7) Bir önceki seçimlerde, "Bu meseleyi halletmek, bizim için namus borcudur, şeref borcudur" diyen AKP değil midir?. Ama, halletmeye çalışmak şöyle dursun, bambaşka bir tavır içine girmemişler midir?. Mesela, "Başörtüsü, öncelikli meselemiz değil. Bedel ödemeye hazır değiliz. Bu iş ancak uzlaşmayla hallolur..." falan demişler midir?. Peki, şimdi ne oldu da aynı meseleyi yeniden seçim meydanlarına taşımaya başladılar? şimdi vatandaşa dönüp, başörtüsü sıkıntısını sanki "Çankaya sıkıntısı" ile birlikte halledecekmişsiniz gibi, neden hala aynı "yalan rüzgarları"nı estirmeye çalışıyorlar? AKP şimdiye kadar, bu meyanda en basit bir adımı atabildiler mi, yahut en küçük bir mevzii dahi kazanabildi mi ki, başörtüsünü bir hamlede ve dahi giderayak Çankaya'ya taşıyabilsin? Kimi kandırıyorlar? Ciddiyetlerine inanmalı mıyız? Bu meyanda şimdiye kadar ciddi ve inandırıcı bir icraatları varmı ki, bundan sonrası için inananalım?
8)Hasılı, şimdiye kadar baş örtüsü için yapamadıkları ve belki yapmadıkları, bundan sonrası için de yapamayacaklarınızın birer teminatı değil midir?
9) Baş örtüsü yasağını koyan ile çözmek istemeyenler aynı derecede suçlu değil midir?
10) Arkasında kendi seçtiği hükümeti göremeyen halk korkup ses çıkarmasa suçlu kimdir?
11) Kaldı ki o hükümet dahi mağdur siyaseti yapmaktadır. Mağdur siyaseti yapan bir hükemte güvenip hak ve hürriyet aranır mı?

Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

4

28.06.2007, 00:38

Ya Ceka agabi, senin ictimai anlayisina hayranim.
Bir Nur talebesi ancak bu kadar tahkik olabilir.
Rabbim seni muvaffak etsin , istikametten ayirmasin insallah.
Not : genel olarak kast ettim
Ey Kardes bil ki! Hasenatın hayatı niyet iledir. Onların fesadı ise ucb, riya ve gösteriş iledir.
Mesnevi-i Nuriye

5

15.11.2007, 04:42

güzel tesbitler..tebrikler..nazar-ı dikkat böyle oluyor demek ki..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir