Elbette düşünce senin "bence" diyorsun. Saygı duyarım.
Lakin, malesef bu iş senceden çıkmış. şu an dinde ileri gitmiş ve devasa bir sayıya ulaşmış güzide cemaatlerimizden biri senin gibi düşünüyor. ve diyor "ıstibadatı para ile yapıyorlar. Demek biz de parasal açıdan güçlenmemiz lazım"
ışte bu ölçü ile hareket edip , malesef Kur'an ve Hadis ölçüsü dışına çıkıyorlar. (batıl olduklarını söylemiyorum)
Tarihi, özellikle dini tarihi okuduğumuzda ve hatta Kur'an'da gördüğümüz ölçü ise öyle değil.
Elbette ekonomik açıdan güçlenmek lazımdır. Lakin, birinci ölçü o değil, elzem değil. Ekonomik açıdan güçlenmek için ise her şey caiz -hiç- değil.
Mesela, rızk-ı helal iktidar ile olmadığı ve Rahmetten geldiği defalarca Risale-i nur'da zikredildiği halde, parasal bir güce ulaşmak için kapitalizmin boyunduruğu altına girmek ve onun kirli parasını kazanıp, zaferin o menşei kirli paraya verileceğini ummak hayalciliğin en ekberidir.
Hem hak zaferin silaha, paraya ve hakeza maddi güce verilmediğini Kur'an, nice küçük orduların büyük orduları mağlup ettiğini söyleyerek ifade buyurmuş.
ışte bazı kişiler zahire bakıp haksız ve zalim zaferlerin maddi güce verildiğini görüp haklı zaferi bu maddi güçle elde edecek sanıyor.
Oysa Peygamberimiz bu asırda bir buçuk milyarı bulanmasını sağlayan zaferi beş parasız ve 40 kişi ile başlayarak sağlamıştır. Karşılarında ise devrin en zanginleri vardı.
Bu gün sayısı milyonları bulan Nur talebeleri üç beş kişinin fedakarlığı ve yokluğa rağmen mücadelesi sonucudur.
Demek hak zaferler maddi güçle değil, inanç ve azimle azanılır. Elbetteki zafer, imanın tekammülüne verilir.
Elbette yanılıyorsun ve yanılıyorlar. Çokluğa ve maddi güce güvenip zaferin geleceğini umuyorlar. Hayır Adetullah öyle işlemez. Bu istikamet ya zalim bir zafer veya acı bir mağlubiyetle sonuçlanacaktır.
Hürriyet ise elbette her açıdan güzel. Ekonomik açıdan olsa o dahi güzel. Lakin, Üstad'ın bahsettiği hürriyet o değildir.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...