Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.05.2007, 03:51

AKP´ye menfaat veya göbek bağı ile bağlı değilseniz...

Dikkat! Dikkat!...

Peşreve gerek var mı? Dindarlarımızın Abdullah Gül´ün Cumhurbaşkanı seçilmemesine üzülmelerinin ardındaki çıplak gerçekler üzerinde durmak istiyorum.

Evvelâ demokrasiye inanıp inanmada da samimî olup olmadığımız önemlidir. AKP hareketinin demokrasiden doğmadığını, Kemalistlerin meclise müdahalenin bir neticesi olduğunu hangimiz inkâr edebiliriz ki… Yani Anayasa Mahkemesi ve 28 şubat süreci Refah´ı kapatmasaydı AKP diye bir oluşum olur muydu? Öyle ise Ankara Marşı ile gelenlerin ızmir Marşı ile gitmelerine üzülünür mü?

Dış görünüm itibariyle “Yenilikçiler”, siyasî şeyh ve liderlerine ihanet etmişlerdi. Tıpkı Erbakan´ın 1969 seçimlerinde Konya´dan bağımsız aday olarak “siyasal islam” hareketini başlatarak demokratlara ihaneti gibi… 1971 muhtırasında Erbakan´dan başka ülke dışına kaçan siyasî lider yoktu… Bir soru daha soralım. ıhtilâlci Muhsin Batur Erbakan´ı ısviçre´den getirip, MSP için kemalistlerden o­nay almasaydı, Erbakan “Siyasal ıslam” siyasetinin liderliğini devam ettirebilir miydi? ANAP hareketinin çekirdeğini oluşturan Keçeciler gibi siyasî kadroyu da Erbakan doğurmuştu. AKP´nin kadroları, birikimleri ve tüm varlıklarının yüzde seksen beşi Erbakan hareketine ait olduğu gözönünde olduğu halde, Erbakan´a söğüp, AKP´yi göklere çıkarmanın mantığını nereden buluyorlar.

Erbakan´ın dini siyasete alet ettiğini iddia edenler, Erdoğan, Gül, Arınç ve şener için demokrat mı diyecekler. Demokratlıkta da takiyye olmaz. Kırk yıllık Kânî Yanî olmayacağına göre, AKP´den “demokrat bir oluşum” bekleyenler, imkânsızı arzu ediyorlar. Zira, yanlış denklemlerle ve formüllerle doğru neticeye gidilmiyor. Hanımlarının başörtüleri ve kendilerinin “siyasal islam” kimlikleriyle müslümanları zilletten zillete düşüren, hareketlere maruz bırakan ve bütün müsbet yolları kemalistlere kapattıran bu kadrolardan vatana, insan haklarına ve dinî hürriyetlere fayda beklemek mantıksızlık olmuyor mu?

Beş seneden beri mecliste Anayasayı bile değiştirebilecek matematiksel güce sahip AKP´nin, milletin arzusu istikàmetinde tek adım atamayışı ve atma niyetindeki adımlarını da geriye atmak zorunda kalışını hepimiz yaşadık gördük. Bütün bunlara rağmen birden bire hiçbir mutabakata müracaat etmeden Çankaya´ya çıkma hareketinin neticesiz kalacağını AKP elbette biliyordu… Yoksa, birçok ülke ve politikacıyı ofsayt´a düşüren Amerikalı neolibareller mi bu arkadaşları aldattılar… Bu hususu Can Pakere hasseten sormak lâzım. CHP´ye, dönmelere, kemalist ve ulusalcılara rağmen şu Türkiye´de Cumhurbaşkanı olunamayacağını, en küçük meselede Halkpartisinin gözünün içine bakanlar daha iyi bilirler. Bunca senedir, dinî hürriyetler noktasında hiçbir teşebbüste bulunmayan bu kadroyu hem hükümetten ve hem de belediyelerden uzaklaştırmak demokratların ve demokrasinin en önemli vazifesi olsa gerek.

Demokratlık istibdada taraf olanlarla siyaseten mücadeledir. Türkiye´de; ittihatçıların ve bilhassa Selaniklilerin kontrolündeki ittihatçı ve halkçıların istibdatçı olduğuna kabul edip de; milliyetçileri ve siyasal islamcıları istibdatçı kabul etmemek; istibdat ile hürriyet arasındaki farkı bilememekten doğuyor. Halkçı, türkçü ve islamcı kafalar hürriyeti ve demokratlığı reddederler. Zira o­nlar; hürriyet ve demokratlığı varlıklarına, menfaatlerine ve ikballerine ters görürler. Buradan hadiseye bakalım: Oylamaya katılmayanlar bedelini öderler (T. Erdoğan) sözünü söyleyen adam ne kadar demokrat olabilir ki… Zamanı gelince bunların hepsi bir blokta ittifak edebilirler. Nitekim AB´ye karşı fazilet, ulusalcı sol ve CHP ile MHP´nin ittifağı gibi… Düne kadar AB´ye karşı olan AKP´nin beyin kadrosu bugün de özde AB karşıtıdır.

Hadiseye istediğiniz cepheden bakabilirsiniz. AKP´ye menfaat veya göbek bağı ile bağlı değilseniz, yanlışları görmekte hiç de zorlanmazsınız. AKP´nin bir ihtilâl neticesi kurulduğunu, 28 şubat sürecini ve Kemalizmi korumak kullanmakla vazifeli olduğunu, vitrindeki dini kimlikleriyle maalesef bilgisiz kalabalıkları yanılttığını söyleme doğrusu, bazılarına göre yarına ait olabilir. Fakat basiretli olanlar bugün konuşmalıdırlar. ıyi ki, Tayyib Bey Abdullah Gül´ü aday olarak ilan etti. Allah korusun, daha liberal birisini gösterseydi ve Kemalist Cephe de kabullenmek zorunda kalsaydı, başımızdaki şu musibetler devam eder dururdu… Fakat şükürler olsun! Amerika´daki destekçi kuvvetlerin oyunuyla, Türkiye kemalistleri oyuna geldi… Artık hiç kimseyi irtica, dincilik ve takiyye öcüleriyle korkutamazlar… Hürriyetler, demokratik haklar ve adalet fıtrî yatağına dönerek, mücadelenin aslî şartlarına döneceğiz. 27 Mayıs sonrasındaki ınönü Hükümeti, 1971 sonrasındaki Erim hükümeti ve 1980 sonrasındaki ANAP´ın akibetleri ne olmuşsa AKP´de aynı akibete uğrayacaktır. Bizim arzumuz ve iddiamız değildir, bu… Fıtrat yalan söylemez diye bir yaratılış kanunu vardır. Yeter ki, müslümanların basireti açılsın ve bu kadrolara boşu boşuna ümit bağlamasınlar.

M. Nureddin Kutan

Kaynak: http://www.saidnursi.de/tr2/index.php/NU…kat-Dikkat.html

© 2000-2009 EuroNur - Avrupa Nur Cemaati / SaidNursi.de
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

2

20.05.2007, 16:31

Aynen öyle; temeli çürük bir bina çökecektir. AKP'nin temelide çürüktür. Bir kere demokrat misyonun hilafına şahıs partisidir. Tayyip Erdoğan'ı çıkar AKP bitmiştir..

AKP´ye menfaat veya göbek bağı ile bağlı değilseniz, yanlışları görmekte hiç de zorlanmazsınız.,denmiş. Mesela, ben DYP'nin eleştirisini yapabilirim, yanlışlarını görebilirim. Mehmet Ağar'ı demokrat misyonda yeri olmayan bir adam görsemde yinede oyumu DYP'ye veririm. Zira, DYP misyon partisidir, şahıs partisi değildir. Zaten Üstad'ın amaç ettiği demokrasi şahıslar üzerinde bina edilmez. O zaman bir şahıs partisi olan ve diktatörlere edilen sadakat yeminlerine sahip milletvekillerinden oluşan bir AKP -en azından bu noktada- demokrat misyonda değildir.

AKP'nin demokrat misyona uygun olmayan yüz huyu varken, bir kaç güzel icraatına bakıp "Evet demokrat misyona uygun aday, hatta Üstad'ın tarifine uyan parti budur denmesini tuhaf karşılamak lazım ve karşılıyorum.Hem bunu yaparken "ehven olarak veriyorum" denmesine rağmen AKP'yi kusursuz görmek ve bazı dindarların AKP'yi eleştirenleri ihanetle ,ahmaklıkla suçlaması çelişkidir. Oysa Üstad "Siyaset ve şeytandan" niye Allah'a sığınmış biliyorsunuz.

O zaman böyle yapanlara şunu diyebiliriz. AKP'ye oy vermeyenler, AKP'ye oy verenlerin imanının, niyetini asla sorgulamıyorken bazı kardeşlerin ehven olan ve bu yüzden yasa olarak gösterilemiyecek "terccüh bila müreccih muhaldir " kaidesine göre sebebsiz üstünlük verilemiyecek bir parti için "ihanetle suçlanmak, ahmaklıkla, söz anlamamakla suçlanmak ve kimini yaptığı gibi imanımızın sorgulanması derecesine vardırmak" velevki AKP isabetli bir parti olsa isabetiniz ıslam'ın bin cüzünden bir cüzünedir. Oysa AKP uğruna sarf ettiğiniz sözler ve ameller ıslam'ın bin cüzünde yüz cüzüne muhalefettir. Demek biz isabet etmemiş olsak bin cüzden bir cüzde isabet etmedik. Ancak sizin tercihiniz yüzünden "eleştirmemekle" bazılarının girdiği bin de yüzlük zarara girmemiş bulunuyoruz. AKP'yi eleştirmek ise suç olmasa gerek.

Neyse konumuza dönelim.
Üstad siyasete sanat olarak bakar, o zaman işi ehline vermek lazım. 353 milletvekili ile Cumhurbaşkanı seçtiremiyen bir partinin suçu DYP ANAP'a atması eleştirilmeli iken 20+4 milletvekiline sahip olan adamların eleştirilmesi mantık değildir. Onları CHP rüzgarına kapılmakla suçlamak abestir. Elbette DYP ve ANAP'ın hatası çoktur.Ancak, eleştirilen meseleler asla hata değildir. En azından hata dahi kabul etsek -bu açıdan-bu kadar da eleştiriyi hak etmemektedirler.
AKP meseleyi iktidar noktasında baktığından, gücüne dayandığından muktedir olamamaktadır. Olamamıştır, olamıyacaktır. Zira, devleti ele geçirmek amaç değildir. Amaç devleti tamir ve ıslahtır. Oysa AKP tanımsız görünen bir ideolojiye sahiptir ve CHP nasıl ki Kemalist ideoljiyi devletin ideolojisi halinde tutmak istiyorsa AKP de kendi ideolojisinin devleti ele geçirmesini istiyor yada istiyor gibi yapıyor.


Üstad'ın demokrat tarifi tamir ve ıslah üzerindedir. Oysa AKP tamircilik ve ıslah edebilir bir kimliğe sahip değildir. Siyaseti tamamen oy uğruna dönen ve oy uğruna her şeyi mübah sayandır. Geldikleri görüş olan Milli görüş demokrasiyi küfür rejimi ilan etmektedir.
Peki değiştiler mi? Bakın söyledikleri şu sözü acemi bir adam tahlil etse "Yok bu adamlar değişmemiş" diyecektir. O söz şudur; "Demokrasi amaç değil araçtır". Manası şudur;" eğer ki bir hedefin varsa demokratik haklarını öne sürerek ve her yolu mübah sayarak hedefine ulaş. Demokrasiyi araç kullan. Zaten amacın demokrasiyi tesis etmek ve sağlamlaştırmak olmadığından işine gelmediği zaman demokrasiyi yok saymak haktır. Çünkü amaç değil araçtır. Caizdir."

Hem siyasette gerginliğe oynamanın her zaman prim getirdiği bir ülkede yaşıyoruz. 4 Kasım sabahı "Türkiye'de artık gerginlik üzerine politika yapma devri kapandı" diyen bir parti lideri. Bugün muhaliflerine ağza gelinmeyecek hakaretler yapmaktadır "Çürük yumurta" gibi. Yada 4.5 sene "baş örtüsü bizim meselemiz" değil korkaklığına rağmen "başı örtülü bir aday" için ısrar etmesini halkın içinde bulunduğu ekonomik buhranı örtbas edip oyunu artırmak için kullandığın göremiyecek ancak tarafgir bir dürbündür. Halkı tenzih ederim.

ışte Risale-i Nur'dan siyseti talim eden herkez bu sözden sonra AKP'ye oy verirken on ölçmelidir, bir oy vermelidir.
Türkiyenin kaybedecek 4 senesi yoktur.
Oy verirken ıslam'ın ve Türkiyenin kurtuluşunu siyasete görmemek ,ama zararını siyasette görererek düşünmek lazım. Yarar veren bulunamıyacağına göre zarar veren elenmelidir. Yada en az zarar veren seçilmelidir. Dürbün ve ölçü budur. Ehvenüşer tarifi budur.

Yoksa AKP'li bazı kardeşlerin yaptığı gibi ıslam'ın ve ülkenin kurtuluşunu veya yararını AKP'de görmek ona ehven olarak oy vermediğine delildir.

AKP'yi ehven olarak görmemenin ,ama "ehven olarak " gördüğünü zannetmenin deili de ,savunma refleksi ile "AKP'nin zaten olması gereken bir kaç güzel işini kubbe yaparcasına dile getirmektir." Bu da AKP'ye yarar adına oy verildiğine delildir. Yarar adına oy vermek "ehvenü şer değilidir" Ehvenüşer "kol yerine parmak feda etmektir".

Metremizi iyi kullanalım
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

20.05.2007, 21:28

Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

4

04.06.2007, 01:49

Oylarımız şahıslara Değil, Misyonadır!

Oylarımız şahıslara Değil, Misyonadır!

Mayıs ayı ortalarında gazetemiz binasında gerçekleştirilen temsilciler toplantısına biz de Avusturya'dan katılmıştık. Dolu gündemimiz içinde, Türkiye'nin de önemli gündemi olan seçim ve siyasi gelişmeler arenasında gazetemizin takip etmesi gereken strateji de vardı. Türkiye'nin her tarafından katılan temsilcilerimizin bu meyandaki beyanları, bilgi, görüş ve mülahazaları da, gazetemizin genel stratejisini o­naylamış ve güçlendirmiştir.
Aslında her alanda müsbet ve yapıcı bir yol izleyen, tahribata karşı tamiri vazife bilen, hak ve hakikatın hatırını şahısların hatırlarına feda etmeyen gazetemizin siyasete bakışı daima net olmuştur. Okuyucusunun kafasını karıştıran bir çizgiye, bir söze, bir fotoğrafa geçit verilmemiştir. Kazara sehven çıkmışsa da anında müdahele edilmiş, tashih edilmiştir. Buna rağmen hala "kafam karışık" diyen bir okuyucumuzun, Risaleler de dahil, her şeyi yeniden okuması gerekir. Ahirzaman Müceddidi'nin gösterdiği büyük ve nurlu caddede yürüyenlerin, dar ve çıkmaz sokaklara imrenmeleri anlaşılır şey değil.

ışte Münazarat, işte Sünuhat, işte Beyanat Ve Tenvirler.. ışte 13. Mektubun 3. Sualinin cevabındaki, "Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. şu zamanda, Kuran'ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi." hükmünün devamındaki harika izahat ve bu izahat çerçevesinde Risale-i Nur talebelerine düşen vazife. ışte Hazreti Üstadın içtimai ve siyasi hayatımıza ışık tutan lahika mektupları, nakledilen hatıralar. Üç devir yaşamış Bediüzzaman'ın nurlu hayatından çizgiler, "duruş" örnekleri.. Öte yandan mevcut partilerin ne "mal" olduklarını ele veren geçmişleri, serencamları..

Bütün bunlar ortada dururken, yeni siyasi gelişmeler karşısında rotamı şaşırıyorsam, gerçekleri "net" göremiyorsam, kafa antenlerimde "ayarsızlık" var demektir. Fikir ve zihin antenlerimi Risale-i Nur uydularına göre yeniden ayarlamalıyım. Nur Risaleleriyle aydınlanmış bir bakışta, din ve vicdan hürriyetinin kapsamı sadece Müslümanlıkla sınırlı değildir. Hangi inanç ve fikre sahip olursa olsun, hem kendisine hem de topluma zarar verecek eyleme dönüştürmediği sürece her fert, inanç ve fikrini serbestçe ifade edebilmeli. Hem siyasi değişimler nedeniyle, dininden korkanın, dinden hissesinin örümcek ağı kadar zayıf olduğunu da bilenlerdeniz. Bırakınız şu hükümet gitti, bu hükümet geldi diye dini endişeye kapılmayı, rejimin karşısında bile Nur Müellifi, hiç kimsenin burnunu kanatmıyacak sağlam ve isabetli bir duruş sergilemiştir.

"Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var, ve ne de düşünüyoruz, ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat; biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır." (Kastamonu Lâhikası, s. 202)


---------------------------------------------------------------------------

Risale-i Nur talebeleri de, her seçimde olduğu gibi, sandık başına gidip oylarını kullanacaklardır. Kapalı kabinde, Allah'ın huzurunda, Hz. Üstad'a "sadakat" imtihanında, vicdanının sesine kulak vererek, Emirdağ Lahikası'ndaki "Bu vatanda dört parti var" dersindeki tarife uyan parti ambleminin üstüne mührünü basacaktır. Bu meyanda eskiden beri kendi nefsimde tatbik ettiğim bir tahlil, demokratlar hususundaki zihnime gelen vesveseleri bertaraf etmede daima etkili olmuştur. şöyle ki:

Öncelikle, Risalelerdeki "demokrat" manasına ve tariflerine uyan partiyi tesbit ve tayin etmek yerine, bu mana ve tariflere uymayanları ayıkladıktan sonra geriye kalan parti için, işte Üstad'ımın işaret ettiği, ahrar ve demokrat misyona yakışan ve yanlışlarına "ehven-i şer" nazarıyla bakabileceğim parti budur, diyerek itminan-ı kalp ile üzerime düşeni ifa etmişimdir. Yani Risalelerdeki izahlar muvacehesinde günümüz partilerine "atf-ı nazar" yaparken; öncelikle Ahrar'ların devamı ve demokrat misyonunun sahibi olabilecek günümüz partisini "uygunluk" testine tabi tutmadan ve mercek altına almadan önce, bize uymayanları ayıklamak. Yani "ehven-i şer" olanı bulmadan önce, "azamüşşer" olabileceklere bakmak.. Bir kere sol söylemli ve ırkçı mizaçlı partilerin "ahrar" ve "demokrat" misyonundan uzak olduğu kesindir. Yani fikir ve misyon bazında, demek istiyorum.. Yoksa demokrat misyon içinde görev alan kişinin şahsi düşünce ve yaşayışı ne olursa olsun, yeter ki meşru zeminlerde hak ve hukuku, düşünce ve inanç hürriyetini savunsun, demokrasi ve milli irade taraftarı olsun. Kendisi dindar olmasa da, dindarları savunsun.

Din üzerinden siyaset yapmanın da şer olduğu, hatta "azamüşşer" olduğu ayan beyan ortadadır. Kurucuları "evliya" bile olsa, neticesi akim bir yoldur.

Din adına partileşme, sonra o partinin iktidara gelmesiyle dine hizmet etme gibi bir siyasî düşüncenin, Risale-i Nur müellifinin dünyasında yeri yoktur. Hiç bir zaman da olmamıştır. Ta 1924'lerde kısmen dinî motifler taşıyan (Terakkiperver Cumhuriyetçi Fırka) TCF'ye, ve din-eksenli tüm siyasî parti oluşumlarına karşı mesafeli durması bunun bir yansımasıdır. Bediüzzaman bu içtimai ve siyasi tavrını Selef-i Salihin'den devralmıştır.

Hilafet'in saltanat'a dönüştüğü sıralarda Hz. Hasan'dan başlayarak selef-i sâlihîn kanalıyla sonraki çağlara intikal eden yaklaşımın devamı hükmündeki bu tavır, aradaki nüansa rağmen, Eski Said'in de tavrıdır. Yeni Said, Hutbe-i şâmiye'nin Türkçe neşrine düştüğü bir notta, 'Eski Said'in siyasetle alâkadar olduğunu' ifade etmekle beraber, bunun 'siyaseti dine âlet ve hizmetkâr' kılmaya yönelik bir alâkadarlık olduğunu bildirmektedir. Yoksa, Eski Said de, siyaseti asıl sayan bir tavırdan uzaktır:

"Sakın zannetmeyiniz ki, o dini siyasete âlet veya vesile yapmak mesleğinde gitmiş. Hâşâ; belki o bütün kuvvetiyle siyaseti dine âlet ediyormuş. Ve derdi ki: 'Dinin bir hakikatını bin siyasete tercih ederim.' ...Fakat, gizli münafık zındıkların Garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe âlet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset dini siyaset-i ıslâmiyeye âlet etmeye çalışmışlardı. ıslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara âlet ve tâbi olamaz. Ve âlet yapmak ıslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir." (Hutbe-i şâmiye, s. 40-41, dipnot.)


---------------------------------------------------------------------------

Din motifli siyasetlerin, hele hele devlete ve iktidara hevesli ya da (muktedir olmayan) bir iktidarın sahibi olmaları halinde zarar verdikleri, tecrübelerle anlaşıldıktan sonra; geriye "demokrat" ve "milli irade" tezleriyle yola çıkan, düşünce ve inanç hürriyetini, birey haklarını sadece savunmakla kalmayıp gerçekleştirmeye namzet kitle partileri kalıyor. ışte biz "ehven-i şerr"imizi bu alanda aramalıyız. Aslında aramaya lüzum hasıl etmeyecek kadar bellidir de, o­nu belirsizleştiren, o belli olan damarı kesmeye çalışan zihniyetler vardır. "Yeter Söz Milletindir!" parolasıyla yola çıkan bu hareketin önüne konulmadık engeller, başına örülmedik çoraplar ve kapalı kapılar arkasında hazırlanmadık sinsi planlar kalmamıştır. Ezan-ı Muhammediyi aslına çevirmekle müminlerin kalbinde taht kuran, alem-i islamın beş vakit namazda duasını alan, bu uğurda üç büyük şehit veren bu misyonun zayıf olan tarafını da yine Bediüzzaman Hazretleri teşhis etmiş, bu misyonun takipçilerine, Nurcuları kendilerine "nokta-i istinat" yapmalarını tavsiye etmiştir. Gerek Demokratların, Nurcuları "nokta-i istinat" kabul etmesi, gerekse Nurcuların Demokratlara desteği noktasında Bediüzzaman'ın tavsiyelerinin tam tahakkuk etmesine o kadar çok engeller, kafa karıştırıcı unsurlar devreye sokulmuştur ki, her iki taraf hem "nokta-i istinat", hem de "destek" noktasında muratlarına tam nail olamamışlardır.

Bu misyonun başına indirilen askeri ve sivil darbelerden sonra ihtilal ürünü olarak ortaya çıkan kitle partileri bile, demokrat misyonun söylemleriyle demokrat tabanın reylerini alabilmiş, hatta arasıra "demokrat partinin devamı asıl biziz" tarzında beyanlarda bile bulunmuşlardır. 12 Eylül ihtilalinden sonra kurulan partiler içinde milletin desteğine mazhar olan ANAP, ihtilal ürünü olmasına rağmen, Adalet Partisinin kapatılmasıyla partisiz kalan demokrat misyonun oylarına da talip olmuştur. 28 şubat sürecinin siyasete vurduğu amansız darbenin akabinde ortaya çıkan AKP de milli görüş söylemleriyle değil, öteden beri savunduğumuz "demokrat" söylemlerle iktidara yürümüş, hatta arasıra aklına estikçe, Demokrat Parti'nin devamı olduğu iddiasını bile savurmuştur. Bu meyanda çok sayıda "nurlu" oy toplamıştır. Ama "sun'i karagözlülük fıtri karagözlülük gibi olmadığı" için bu sun'i beyanlar havada kalmıştır. Halbuki demokrat misyonun sahibi olduğuna inandığımız DYP de seçime girmiş ve 28 şubat postmodern darbesinden ağır yara almasına rağmen %9 oranında rey alarak hakiki misyon reylerini belli bir oranda koruyabilmiştir. Bu korumada, partililer bilseler de, bilmeseler de, "nokta-i istinat" manasındaki adresin rolü büyük olmuştur. Her neyse.. Nasıl olsa demokrat misyonunun sahipleri halihazırda iş başındadır. Hem de geçmişte olup bitenlerden ders alma, dostunu düşmanını tanıma noktasında daha dinamik, daha dikkatli. Hem de bugüne kadar başka partilere kaptırdığı reylere de talip olarak...


Mikâil YAPRAK

Kaynak: http://www.saidnursi.de/tr/detay.php?index_id=446

© 2000-2007 EuroNur - Avrupa Nur Cemaati / SaidNursi.de
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

5

04.06.2007, 21:38

ceka kardeş sana katılıyorum...ak oarti tam bir şahıs partisi..Tayyip Erdoğan gidince parti falan kalmaz... ayrıca yine partinin tabanı yok... teşkilatları bozuk... teşkilatların birbirinden haberi yok... teşkilatlar içinde tam bir çıkar söz konusu... (parası olan konuşuyor.parası olan söz sahibi oluyor.) gençlere bu kadar önem verdiklerini gösteriyorlar... fakat şuan bende dahil olmak üzere gençler geleceklerinen bihaber... önümüzü göremiyoruz ne olacağımızı bilemiyoruz... teşkilatlar içinde gençlere önem verilmiyor... iş verilmiyor... (kadrolaşma konusuna da hiç değinmiyorum)...
(25 yaş Özel kolejlerde yetişmiş amerikalarda okumuş, batı kafasıyla yetişmiş Türk gençleri haydi meclise)........................................
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

6

04.06.2007, 22:13

:|

Döverler beni sonra :lol:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

7

04.06.2007, 22:16

Abi sıranı bekle. ılk tehdit edilen benim :dişler:

8

04.06.2007, 22:23

:shock: :shock: :shock: :roll:
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

9

04.06.2007, 22:30

Ya Ayna kardeşim, bu siyasetin dozunu fazla kaçırdım. Haklı olarak beni biraz sert uyardılar. Nefsime ağır gelmekle beraber, kabul ettim. Sustum. Susmam gerektiğini gördüm.Mesela budur. Yoksa tehdit filan yok :mrgreen:
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

10

04.06.2007, 22:33

Bana resmen haddini bil, bilmezsen bildirirler demiş bi kardeş :dişler: :dişler:

11

04.06.2007, 22:34

maaşallah ayna kardeşim ne kadar da bilgiliymişsin sen ya ....


Bunları öğrendiğimiz iyi oldu sence bizler ak partiye oy vermemeliyiz peki zat-i aliniz sizce hangi partiye ne gibi güzelliklerden ötürü oy vermeli derin siyasi bilgi ve ilminizle bizleri bu konuda da aytınlatın....lütfen...
Bir saat ilim öğrenmek, [mesela ilmihal okumak] geceyi ibadetle geçirmekten daha çok sevaptır. ( Dürr-ül-muhtar)

12

04.06.2007, 22:40

Cosmo kardeşim bu alaycı üslubunuz size yakışmamış. Aynur kardeşim fikirlerini söylemiş. Kimseyi muhatab almaksızın ortaya konuşmuş. Neden alındınız ki?

13

04.06.2007, 22:41

cosmo kardeş ben kimseye şu partiye veya bu partiye oy ver demem...
ayrıca ben gördüklerimi yazdım...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

14

04.06.2007, 22:42

Bende ortama uyayım dedim. Burda ki uslubumda kendinizi görmüşsünüz resmen.
Bir saat ilim öğrenmek, [mesela ilmihal okumak] geceyi ibadetle geçirmekten daha çok sevaptır. ( Dürr-ül-muhtar)

15

04.06.2007, 22:49

bazen susmak iyidir... cosmo kardeş bu cevabına susuyorum....
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

16

04.06.2007, 22:52

Alıntı sahibi ""cosmo""

Bende ortama uyayım dedim. Burda ki uslubumda kendinizi görmüşsünüz resmen.


Allah önce beni sonra da sizi ıslah eylesin kardeşim.... :roll:

17

04.06.2007, 22:55

:wink:


amin beni de ıslah eylesin....
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

18

04.06.2007, 22:59

Amin kardeşim ama önce inşaallah beni ıslah eylesin.

Bu arada bundan sonra siyaset taliminizi inandığınız ilkeler ışığında yapabilirsiniz. Çünkü hiç bir zaman siyasetle ilgili başlıklara yazı yazmayacağım. Zaten beceremiyorumda.

Son olarak hakkınızı helal edin...
Bir saat ilim öğrenmek, [mesela ilmihal okumak] geceyi ibadetle geçirmekten daha çok sevaptır. ( Dürr-ül-muhtar)

19

04.06.2007, 23:07

burda siyaseti becerip becermemek değil sorun... biz zeten siyaset yapmıyoruz burda... sadece siyaset hakkında düşüncelerimizi söylüyoruz. :wink:
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

20

04.06.2007, 23:35

biri bana siyaseti ögretebilir mi acaba? ya hepten ögreniyim yada artik bu basliklari okuyup aklimi hic karistirmayim! bunlarla ugrasana kadar baska seyler ögrenip risalei nura agirlik veriyim!.. Sayfalar dolusu siyaset yazilari okumak yerine ben, foruma her girdigimde yeni seyler ögrenmek istiyorum, lütfen beni yanlis anlamayin ama sizin bu tartismalariniz, konusmalariniz neyi degistiriyor?.. :roll:

“Siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım''
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir