Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Stajyer
Konum: britanya (galler bolgesinden)
Meslek: saglikci
Hobiler: okumak kamp; yazmak, seheyat etmek, muzik & ilahi ve benzeri dinlemek ve en onemlisi dinime olan sonsuz lgi ve istek.
Alıntı sahibi ""murat bedir""
Asselamunaleykum degerli gonul dostlari;
Zaman gazetesi bunu dile getirmedigi icin gercektende cok ama cok uzuldum. Ben mart ayinin sonuna kadar abone idim lakin bazi ufak tefek dusuncelerinden dolayi aboneligimi iptal ettim, lakin buda onlarin kotu oldugunu soylemiyorum sadece uzuldum.
Baki selamlar
Alıntı sahibi ""talhagenc""
Gerçek adım bu değil. Yaptığım hizmetler de yok.
Alıntı sahibi ""talhagenc""
Daha Bediüzzaman Said Nursi'nin ismini bile yazamayıp benim şahsımı veya şahsi hizmetimi sorguluyorsun. şahsımın meseleyle alakası yoktur. Meseleyi konuşamadığınızdan şahsımla uğraşmayı tercih etmeniz acziyettir.
Ben defalarca söyledim benim Zaman veya F.G. ile sorunum yok. Onları kötülemiyorum.
Ben Nurcu olamadım, üslubum da Risale-i Nur'a uygun değil ne olmuş yani? Dediklerimi, ortaya koyduğum delillleri hiçe mi indirir? Risale-i Nur'a dost biriyim ben ve ölçülerini yaşamak zorunda değilim.
Adına tedbir dediğiniz şeyin Risale-i Nur ölçülerinde yeri yok. Yukarıda alıntı var bizzat hocanızın sitesinden aldım kaynağını belirttim. Yahu siz Risale-i Nur'un neresinde gördünüz başörtüsünün hiçe sayıldığını? Bu kadar kolay fetva ver ondan sonra Nur talebesiyim diye dolaş.
Hakarete varmadım ve itham etmedim.
Burada tartıştığımız meselenin adı "Zaman grubu Risale-i Nur'daki Nur talebesi tanımına uyuyor mu yoksa uymuyor mu?"
Alıntı
Ben Nurcu olamadım, üslubum da Risale-i Nur'a uygun değil ne olmuş yani? Dediklerimi, ortaya koyduğum delillleri hiçe mi indirir? Risale-i Nur'a dost biriyim ben ve ölçülerini yaşamak zorunda değilim.
Alıntı
Bediüzzaman Said Nursi yazmış:
Nur Cemaati dost, kardeş, talebe dairelerinden müteşekkildir
Malûm olsun ki, bizi ziyaret eden ya hayat-ı dünyeviye cihetinde gelir; o kapı kapalıdır. Veya hayat-ı uhreviye cihetinde gelir; o cihette iki kapı var. Ya şahsımı mübarek ve makam sahibi zannedip gelir; o kapı dahi kapalıdır. Çünkü, ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenab-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş. ıkinci cihet, sırf Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı olduğum cihetledir. Bu kapıdan girenleri, ale'r-re'si ve'l-ayn kabul ediyonım. Onlar da üç tarzda olur: ya dost olur, ya kardeş olur, ya talebe olur.
Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen, Sözler'e ve envar-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun ve haksızlığa ve bid'alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın, kendine de istifadeye çalışsın.
Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakîki olarak Sözler'in neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.
Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözler'i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.
ışte şu üç tabaka, benim üç şahsiyetimle alakadardır. Dost, benim şahsî ve zatî şahsiyetimle münasebettar olur. Kardeş, abdiyetim ve ubûdiyet noktasındaki şahsiyetimle alakadar olur. Talebe ise, Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır.
şu görüşmenin de üç meyvesi var:
Birincisi: Dellâllık îtibariyle mücevherât-ı Kur'âniyeyi benden veya Sözler'den ders almak; velev bir ders de olsa.
ıkincisi: ıbadet îtibariyle uhrevî kazancıma hissedar olur.
Üçüncüsü: Beraber dergâh-ı ılâhiyeye müteveccih olup rabt-ı kalb ederek, Kur'ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip, tevfik ve hidayet istemek.
Eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle, bazan hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur.
Eğer kardeş ise, birkaç defa husûsi ismiyle ve sûretiyle dua ve kazancımda hazır olup, hissedar olur. Sonra umum ihvanlar içinde dahil olup, rahmet-i ıâhiyeye teslim ediyorum ki, dua vaktinde "ihvetî ve ihvanî" dediğim vakit, onlar, içinde bulunur. Ben bilmezsem, rahmet-i ılâhiye onları biliyor ve görüyor.
Eğer dost ise ve ferâizi kılar ve kebâiri terk ederse, umûmiyet-i ihvan îtibariyle duamda dahildir. Bu üç tabaka dahi, beni manevî dua ve kazançlarında dahil etmek şarttır.
Mektubat, s. 329.
Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=5472
Alıntı
Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen, Sözler'e ve envar-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun ve haksızlığa ve bid'alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın, kendine de istifadeye çalışsın.
Alıntı
Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakîki olarak Sözler'in neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.
Alıntı
Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözler'i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.
Alıntı
Atatürk resimlerinin olduğu okullarda okumakta sakınca var mı ya da yok mu bilemiyorum. Ama devlet okullarında mutlaka bu resimler var ve başka bir seçenek de dar gelirli vatandaşlar için yok. Ancak Yeni Asya mensublarının çocuklarına ve kardeşlerine Atatürk sevgisini aşılamadıklarını biliyorum.
Alıntı sahibi ""elff""
Bu madde de çok güzel
23. Kardeşlerle ıftihar ve Onları Kendine Tercih:
Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.
Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz.
Bu düsturla ilgili Hafız Ali ağabey ile ilgili üstadın bir mektubundan çok güzel bir anektot;
Adeta, herbiriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz.
Kardeşlerimizden ıslâm Köylü Hâfız Ali Efendi, kendine rakip olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti, çok kıymettar gördüğüm için size beyan ediyorum:
O zat yanıma geldi; ötekinin hattı, kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim. "O daha çok hizmet eder" dedim.
Baktım ki, Hâfız Ali kemal-i samimiyet ve ihlâsla, onun tefevvukuyla iftihar etti, telezzüz eyledi.
Hem Üstadının nazar-ı muhabbetini celb ettiği için memnun oldu.
Onun kalbine dikkat ettim, gösteriş değil, samimî olduğunu hissettim.
Cenab-ı Allah'a şükrettim ki, kardeşlerim içinde bu âli hissi taşıyanlar var.
ınşaallah bu his büyük hizmet görecek.
Elhamdü lillâh, yavaş yavaş o his bu civarımızdaki kardeşlere sirayet ediyor.
Rabbim bu yüksek hislerle hislenmeyi nasip etsin.
Alıntı
Risale-i Nur eserlerini okuyanlara “Risale-i Nur Talebesi”, kısaltılmış şekli ile “Nur Talebesi” veya “Nurcu” denilmektedir.
Diğer bir tarif ile Nurculuk:
Zamanımızda çok umumî ve tahribkâr hale gelen maddeci ve inkârcı cereyanların ifsadatının neticesi dinî düşünce ve yaşayışın tehdid altına girmesiyle bunalan insanlığa ıslâmın hidayet yolunu göstermek ve asrın ihtiyacına tam cevab vermek üzere bir Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatını okumak, anlamak ve ihtiyaç duyanlara bildirmekle dine getirilmek istenen şübheleri izale etmek, taklidî imandan tahkikî imana yükselmek, böylece şuurlu olarak ıslâmiyeti aslına ve ruhuna uygun yaşamak cehdidir. Hem cemiyet, teşkilat gibi unsurlardan mücerred, din ve hakaik-ı imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi ve hizmetidir.
Alıntı sahibi ""Fethullah Gülen""
Bediüzzaman kendi talebelerine yazdığı mektuplarda yer yer başkalarının o meseleyi değerlendireceğine bakmayarak nurcular demiş yani ci-yi, cu-yu kullanmış. Ben öteden beri değişik platformlarda nurcu, fethullahçı gibi eklerden rahatsızlık duyduğumu, bölücü bulduğumu ifade etmişimdir. Bediüzzaman da o ifadeleri kullanırken benim hazzetmediğim manada kullanmıyor aslında.
Çünkü, "Evet biz bir cemaatız, fakat her asırda 350 milyon etbaı bulunan –şimdi olsa 1.5 milyar derdi- bir cemaatın fertleriyiz, Kur'an-ı Kerim bizim rehberimizdir; efendimiz terbiyecimizdir" diyor. Onun cemaattan kastettiği Kâbe'ye yönelerek namaz kılan tüm Müslümanlardır. Bazı hususi talebelerine yazdığı mektuplarda, Nurları okumalarından dolayı onlara nurcu demişse de bence Bediüzzaman'da esas olan "ci, cu" meselesi değildir.
Alıntı sahibi ""Bediüzzaman""
........
........
Mahkeme-i Temyizden sonra lâyiha-yı tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir numunesi olarak resmen Ankara'ya yazdım ki: "Bin üç yüz elli senede, üç yüz elli milyonun kudsî bir düsturuyla daimî ve kuvvetli bir âdet-i ıslâmiyeyi ders veren ve emreden tesettür âyetini, eskide bir zındığın Kur'ân'ın bu âyetine itirazına ve medeniyetin tenkidine karşı müdafaa için üç yüz elli bin tefsirin icmâına ve hükümlerine ittibâ ederek o âyeti tefsir edip bin üç yüz elli senede geçen ecdadımızın mesleğine iktidâ eden bir adama o tefsiri için verilen ceza ve mahkûmiyeti, dünyada adalet varsa, elbette o hükmü nakz edecek ve bu acip lekeyi bu hükümet-i ıslâmiyedeki adliyeden silecek" diye lâyiha-yı tashihimde yazdım
........
........
Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1970
Alıntı sahibi ""cosmo""
Ben sizin kusurlarınıza bakmam, hizmetlerinize bakarım.
Sayın Yavuz Bahadıroğlu Rahmetli Mehmet Emin BıRıNCı den bahsederken Bediuzzaman Said-i Nursi'den bu cumleyi yazmıştı...
Hakkımı helal etmiyorum diyerek kim hissi davranıyor o da ayrı mesele...
Selamun Aleyküm
:cry: :cry: :cry:Alıntı sahibi ""MyLord""
Demek sadece Üstadımı değil Birinci ağabeyimide unutmuşlar. Bu da saflarımızı belli ediyor aslında daha fazla söze hacet yok.