Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

23.03.2007, 18:22

Alıntı sahibi ""ADEMAYAZSIN""

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Üstad, Zübeyr abiye "Bu adamın mahiyetini ortaya çıkarmak için bin şehit versek azdır." demiş.


Abdulkadir kardeş, yorma kendini. Zaman grubuna mensup olan arkadaşların tedbir dedikleri bir ezberleri vardır. Bozmazlar. Biz feda ederiz kendimizi. Siz resimlerini asıp, hizmet edin. Biz kefenimizi boynumuza asıp hizmet ederiz. Nasılsa ikisi de hizmet...

Allah herkesin hizmetini makbul eylesin... (amin)


Allah senin de hizmetini kabul etsin toy delikanlı. Dileğim Allah'tan gereksiz ve asılsız eleştiriler ahiretini berbad etmez.


Bir gün perde kalkacak. Akkoyun karakoyun meydanda olacak.

Süfyana riyakarca da olsa en ufak muhabbet besleyen şefaatten mahrum kalacak. Dost acı söylermiş, inşallah bir gün herşeyi sadece sizin bilmediğinizi anlayıp eleştirilere kulak asarsınız da ahiretiniz mahvolmaz...

42

15.11.2007, 05:02

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Üstad, Zübeyr abiye "Bu adamın mahiyetini ortaya çıkarmak için bin şehit versek azdır." demiş.

fesübhanallah...Bu ne şehamet, bu ne celadet..Ya Rabbi..bizlere de Bediüzzaman r.a. hürmetine bu hasiyetlerden nasib eyle..amin..

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

43

15.11.2007, 15:46

Alıntı sahibi ""ruhefza""

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Üstad, Zübeyr abiye "Bu adamın mahiyetini ortaya çıkarmak için bin şehit versek azdır." demiş.

fesübhanallah...Bu ne şehamet, bu ne celadet..Ya Rabbi..bizlere de Bediüzzaman r.a. hürmetine bu hasiyetlerden nasib eyle..amin..


Amin ecmain
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Laz_muraT

Stajyer

Mesajlar: 76

Konum: Günahkar Kul

Meslek: Muhasebe

Hobiler: Kastamonu Lahikası

  • Özel mesaj gönder

45

12.01.2009, 15:05

Alıntı sahibi ""insirah""

Ahmed Feyzî abi öne çıkıp, müdafaasını sunmaya başlıyor. Anlatıyor, durmuyor... Tam elindeki kağıtları, notları cebine koyuyor, mahkeme heyeti "Oh be!" dediği anda diğer bir cebinden yenisini çıkarıyor, şevkle, iştiyakla, ateşle anlatıyor... Sonra iyice coşuyor, Üstad "Artık yeter, yavaşla" anlamında çekiyor arkadan eteğini. Ahmed Feyzî abi devam anlıyor, iyice devam ediyor, Üstad çekiyor, Ahmed Feyzî abi coşuyor. En sonunda da duvardaki portreyi gösterip "ışte Deccâaaal" , Üstad'a dönüp işaretle "ışte Mehdîiiiii" diyor... Tabi daha sonra -sanırım- 6 ay hapis cezası veriyorlar, o ayrı.

Doğru söze ne denir;)


bu nasıl bir iman.yarab bizide bunların hürmetine affeyle.gözlerim doldu.
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme''

46

12.01.2009, 19:55

S.A

Aslinda mesle kamuoyuna geldikce,"Mustafa"nin mahiyetide daha iyi anlasiliyor.Ki bilinenler buz daginin gorunen kismi.Tahribat cok buyuk.Her meselede maya tutmaz bir hale gelmemizin sebepleri nelerdir acaba?
Velhasil ekleyecegim makaleyi iki yonden onemli buluyorum;
1-Bilgiler kaynaklara dayali olarak veriliyor;sadirdan degil satirdan...
2-Ulusal bir gazetede bunlarin yazilabilecegini ispat ediyor.Hemde 40 yildan beri...
Yazandan vesile olandan Rabbim razi olsun.Bu cesaretin kaynagindan icebilmeyi milletimize ve onun ediplerine nasip eylesin..

..........



"Mustafa"nın mahiyeti
Yazar: M. Latif Salihoğlu
12.11.2008
Bundan iki hafta kadar önce vizyona giren belgesel "Mustafa" filminin, yaklaşık 800 bin kişi tarafından seyredildiği belirtiliyor.

Bu arada filmin yapımcısı Can Dündar ile de çeşitli medya organlarında röportaj üzerine röportajlar yapılıyor.

Ne var ki, bu röportajların önemli bir bölümü, adeta birer "itirafnâme" niteliğini taşıyor. Okuyanların, dinleyenlerin şaşkınlığı yüzlerinden okunuyor.

Bu itirafnâmelerin en can alıcı noktasını ise, Mustafa Kemal'in gerçek mahiyetinin anlaşılmasına, onun semavî dinler ve bilhassa ıslâm dini hakkındaki düşünce ve kanaatlerinin, hedef ve icraatlerinin neler olduğuna dair ifadelerin, bilgi ve belgelerin ortaya dökülmesi, meydana serilmesi teşkil ediyor.

Hürriyet'ten Ayşe Arman'a "Atatürk’ün asıl mücadelesi, iktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesidir" diyen Can Dündar, bu çarpıcı gerçeği yeterince belgesele yansıtamadığı ve filme yediremediği itirafında bulunuyor.

Bunun sebebini soran/sorgulayan Ayşe Arman'a ise, şu katmerli itiraflarla karşılık veriyor: "Haklısın. Belki de tamamen bunun üzerine (dinin hayattan tamamen silinmesi çabasıyla ilgili) bir film yapmalıydım. Ama sen de kabul et ki, bu kolay bir mesaj değil."

Can Dündar'ın, "Mustafa" filmine hakkıyla yansıtamadığı, ancak "Mustafa Kemal'in mahiyeti"ne dair yaptığı tesbitler ve kendisinde hasıl olan kanaatleri yansıtan şu satırları da lütfen dikkatle ve nazar–ı ibretle okuyunuz:

"Atatük'ün özel hayatını anlattığımız söyleniyor; ama aslında film onu anlatmıyor. Başka bir mücadele var Atatürk’ün hayatında, ben onu fark ettim. Asıl mücadele ne Yunanlılara, ne asi Kürtlere, ne de gericilere karşı veriliyor. Atatürk’ün asıl mücadelesi, 'iktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesi.' Ben bütün mücadelesini topyekûn elden geçirdiğimde bunu gördüm. Üstelik yapmaya çalıştığı çok özel bir şey var: Sadece Türkiye’yi değil, bütün insanlığı ilgilendiriyor. Bütün insanlığı dönüştürebilecek bir şeyden söz ediyor. Bunu insanlık tarihinde söyleyebilecek başka bir lider bilmiyoruz.

"Diyor ki Atatürk: 'Biz ilhamlarımızı gökten değil, yeryüzünden alıyoruz. Bizim ilkelerimiz gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır.' Burada sadece ıslâm da söz konusu değil; bütün dinlere bir gönderme var...

"Atatürk, bunu sereserpe Meclis kürsüsünden söyleyebiliyor; biz üzerinden 70 yıl geçtikten sonra bile henüz o cesarette değiliz... Bütün insanlık tarihinde dinin tamamen siyasal ve toplumsal hayattan silinmesinden söz ediyor. Bu kadar radikal bir lider!

"Bazıları da 'Atatürk bir din adamıydı aslında' diyor. Öyle bir Atatürk anlatıyorlar ki, ellerini duâya açmış, sürekli dininde, imanında... Günah ya... Bütün hayatı dinle mücadeleyle geçmiş bir insan...

"Evet, ciddîbir sansür var Atatürk’ün üzerinde. 'Nasıl olabilir? Kim cüret edebilir?' diye düşünüyorsun. Cüret edenlerin bazıları onun en yakınları.

"Birçok insan gelip bana 'Medenî Bilgiler diye bir kitap varmış bu ne?' diye sormaya başladı. Medenî Bilgiler, Atatürk’ün okullarda okutulsun diye Afet ınan’a dikte ettirdiği, hatta oturup bizzat yazdığı bir kitap. Bir lider düşünün ki, 'Ben bir kitap yazdırıyorum, alın bunu okullarda okutun" diyor. Onu okullarda okutmayı bırak, şu anda piyasaya çıkaramıyorsun. Bahsetmeye kalktığında başın belâya giriyor. Nasıl böyle bir duruma gelmiş olabiliriz ki biz? Kitabın Tarih Kurumu’nca basılan versiyonunda bazı yerler çıkarılmış. Kim, neye göre karar vermiş? Neye göre çıkarmış bilemiyorsun. şaşırarak gördüm ki, önemli ölçüde sansürlenen bir Atatürk var.

"Meselâ diyor ki Atatürk: 'Türkler, ıslâm’ı kabul etmeden evvel de büyük milletti. ıslâm’ın kabulü, bizi diğer Müslüman toplumlarıyla bir araya getirmeye yardımcı olmadığı gibi, bizim millî hislerimizi uyuşturdu. Millî bağlarımızı gevşetti.'" (Hürriyet, 10 Kasım 2008)

Bu öyle bir hadisedir ki...

Can Dündar'ın "itirafnâme"sinden derlediğimiz bu ifadeler, bize Bediüzzaman Said Nursî'nin aynı meseleye taalluk eden bir mektubunu tahattur ettirdi.

1944'te yazılan ve "Denizli Mektupları" arasında yer alan bu mektupta, mahiyeti mutlaka bilinmesi gereken bir şahıstan bahsediliyor. Ayrıca, bu mahiyet meselenin son derece ehemmiyetli olduğunu öyle bir tarzda nazara veriyor ki, bunun bilinmesi için başka hiçbir yerde rastlayamadığımız bedeli en ağır düşen tâbirleri sıralıyor. ışte, söz konusu mektubun ilgili kısımları:

Aziz, sıddık kardeşlerim,

"(Allah'ın, kulları için seçtiği her şeyde hayır vardır) sırrıyla, bu mes'elemizin tehiri hayırdır.

"Çünkü bütün mekteplerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem–i ıslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı.

"şimdi ihtiyarımızın haricinde, onun mahiyeti ne olduğunu, en başta ve en ziyade alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine katî hüccetler gösteren ve ispat eden Risâle–i Nur geçmesi, kemâl–i merak ve dikkatle okunması öyle bir hadisedir ki, bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din–i ıslâm cihetiyle yine ucuzdur." (şualar. S, 298–299)


Said Nursî, burada kast ettiği şahsın ismini vermiyor. Dolayısıyla, onun kim olduğunu burada sorgulayacak değiliz. Ancak, vaktiyle topluma ısrarla mal edilmeye çalışılan bir şahsın hakiki mahiyetinin bilinmemesini doğru bulmadığını, hatta bunun son derece tehlikeli olduğunu, kendi fikrine, itikadına ve üslûbuna uygun şekilde izah ediyor.

Biz de, birbirine paralellik arz eden biri tarihî, diğeri ise aktüel olan bu iki gelişmeyi değerlendirmenize sunuyoruz.

Copyright © EuroNur - www.SaidNursi.de - Kaynak gösterilerek veya izin alınarak yayınlanabilir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir