Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

28.06.2006, 14:00

Yakın olduğumuz, uzak durduğumuz komşumuz: ıran

ıran’dan davet var!” haberini aldığımda hem sevindim, hem de yeni insanlar ve çevreler tanıyacağım için heyecanlandım.
“ıran’a gidiyorum” dediğim hemen herkesin yüzünde adeta “Bu da nerden çıktı?” diyen bir tereddüdü okuyordum. Öyle ya ıran bizim için hep hakkında kulağımıza devamlı menfi mesajlar fısıldanan, uzak ve itici gördüğümüz kapı komşumuzdu. Medyamızın ıran için çizdiği tablolar bir tarafa, devlet yöneticilerimiz bile yıllardır herhangi bir dini konuda köşeye sıkıştıklarında adres olarak biz vatandaşlarına komşumuzu göstermiyor muydu? “Burayı da ıran’a çevirecekler, iyisi mi oraya gitsinler…”
Nasıl bir ülkeydi ıran? Kadınların kafesler arkasında hapsolup, her yerde orta çağ dönemlerinden kalma manzaraların hakim olduğu, baskı ve fakirliğin hüküm sürdüğü uçsuz bucaksız çöl bir ülke, bir açık hava hapishanesi miydi?..

Gözden ırak gördüğümüz komşumuz Irak’tan sonra savaşın kapısına gelip dayandığı ikinci komşumuz için söylenecek o kadar çok şey var ki… Orada yaşananları, onların düşüncelerini yok sayamayız, görmezlikten, duymazlıktan gelemeyiz. Üstelik komşumuzdaki huzursuzluk ve savaş beklentisi bizi de doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecekken…
O yüzden, farklı dergi temsilcilerinden oluşan dört kişilik bir ekip olarak 19. Uluslar arası Tahran Kitap Fuarı için bulunduğumuz 10-17 Mayıs tarihleri arasındaki izlenimlerimi hem dergimiz, hem Can Kardeş ve Genç Yaklaşım dergileri, hem de Yeni Asya gazetesinde değişik açılardan paylaşmak istedim. Çünkü izlenimler, sohbetler, fotoğraflar ve insan manzaraları sadece dergimiz sayfalarına sığmayacak kadar çok…
Kim bilir bu izlenimleri okuyunca, varsa önyargı ve hükümleriniz değişir, komşumuzu bir de siz görmek, tanımak istersiniz belki…
Ülkemizin en Batıda kalan şehirlerinden olan ıstanbul’dan uçakla sadece 2,5 saat uzaklıkta yakın bir komşumuz ıran…



Fuar izlenimleri
Komşuda yayın dünyası çok renkli ve hareketli.
Elimize verilen minik krokiden fuarın çok geniş bir alan üzerine kurulu, parkları, büyük camisi, dinlenme ve yemek alanları, fuarı gezerken çocuklarınızı bırakabileceğiniz bakım birimleriyle, adeta bir “neşriyat kasabası” hüviyetinde olduğunu anlıyoruz.
Ülkenin dört bir yanından fuar için gelen otobüslerin tıkadığı trafiği yavaş yavaş aşarak çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ziyaretçilerle birlikte fuar alanına giriyoruz. Alan ikişer katlı binlerce kişi alabilecek kapasitede yaklaşık on ayrı binadan oluşuyor. Yabancı neşriyat, dini yayınlar, dergiler, kitaplar, çocuk yayınları, engellilere hitap eden yayınlar, görüntülü sesli neşriyat… Bunların hepsi müstakil, ayrı ikişer katlı binalarda yüzlerce standla okuyucuyla buluşuyor… Dünyanın dört bir yanından gelmiş, yerli ve yabancı toplam iki bine yakın yayınevinin bulunduğu bir ortam…
Manzara karşısında şimdiye kadar gördüğüm en büyük kitap fuarı olan TÜYAP‘ın bunun yanında çok küçük ve yetersiz kaldığını düşünüyorum.
Ekipten çevirmenliğimizi de yapan Hakkı Uygur Beyin izahlarıyla, fuarda gördüğümüz yayınların çeşitliliği ve halkın özellikle de gençlerin katılımı daha ilk günden şu intibaı uyandırıyor: ıran eğitime, düşünceye, gençlerine değer veren bir ülke…



Kadın dergileri
ıran’da neredeyse hemen her sivil toplum kuruluşunun, gazetenin, yayınevinin kadın, çocuk ve gençlere hitap eden, ayrıca akademik seviyede de yayın yapan fikir dergileri mevcut.
Bunlardan; Spor, mizah, yemek, dekorasyon, el sanatları dergilerini hariç tutuyorum.
Kadın ve aileye hitap eden dergilerin bir elin parmağı kadar bile olmadığı, olsa da fazla yaşayamadığı ülkemizi düşününce, ıran’daki aylık ve haftalık yayın yapan ondan fazla kadın dergisinin varlığı açıkçası beni şaşırtıyor.
Üstelik bunların bir kısmı feminist ekolden dergiler… Sözgelimi, geçtiğimiz aylarda Tahran’da 100.000 kişilik bir stat yetersiz gelmeye başlayınca, yığılmalardan dolayı kadınların maçları izlemeye gelmesi yasaklanmış. Kadın dergileri, maçları izleme hakkı için okuyucuları eşliğinde gösteri yürüyüşleri yapıp, yayınlarıyla bu konuda ülke gündemine girmişler…
Yeri gelmişken ıranlı kadınların spora büyük önem verdiğini belirtelim. Tanıştığımız bir kadın dergisi idarecisi, aynı zamanda ıran’da kız voleybol takımlarından birinin antrenörüydü…
ıran’ın bayan futbol takımı Ürdün uluslar arası futbol karşılaşmalarını ikinci olarak bitirdi.
Bilardo dalında uluslar arası hakem seçilen 19 kişiden 6’sı da kadın…Bilardoda 21 yaş altı kadın katılımcıların özel turnuvaları bile var…
Karate, binicilik, golf dalları da kadınların boy gösterdiği alanlardan birkaçı…




Kadınlar her yerde…Kadınlara hitap eden yayınları incelediğinizde, kadınların düşünce dünyasının zenginliğini de fark ediyorsunuz. Çocuk eğitimi, sanat, psikoloji, çalışma hayatı, spor… başlıca konular arasında.
Eğitim, sağlık, çalışma, sosyal güvenlik, müzik, grafik, sinema, tiyatro, görsel-işitsel- yazılı basında, hatta ulaşım sektöründe kadınları görmek mümkün. Tahran Senfoni Orkestrasında tesettürlü bayanlar da mevcut.
Tahran’da kadınlar aklınıza gelebilecek her yerde, erkeklerle birlikte çalışmakta.
Gezi boyunca görüştüğümüz tüm yetkililer, son istatistiklere göre üniversite gençliğinin 1.600.000 kişiden oluştuğunu ve bunun % 62’sinin kızlardan oluştuğunu altını çizerek, iftiharla ifade ettiler.



Kadının sosyal güvenlik haklarıÇalışma hayatında aynı işi yapan kadın ve erkek eşit ücret almakta. Kadınlar doğum öncesi bir müddet izne ayrılmakta. Doğum sonrası 6 ay boyunca ücretli izin almakta ve 2 yıl boyunca mesai saatleri içinde, emzirme hakkını kullanmakta. Çocuk yuvaya verilmek istenirse, iş yeri yuva masrafının bir bölümünü karşılamakta. Bunların hepsi iş hukukunda yeri olan haklar…
Bu hakların genel uygulamaya ne ölçüde yansıdığını tespit etmek tabii ki zor. Ama en azından Tahran’da gezdiğimiz kurumlarda, kadınlar son derece huzurlu, hallerinden memnun görünüyorlar…
Eğitim
Anaokulundan başlayarak liseye kadar kız erkek ayrı eğitiliyor. Yabancı dil öğrenimine büyük önem veriliyor. Çok az ücretle, yaygın bir dil kursu sistemi var.
Üniversitede karma eğitim yapılıyor. Üniversiteye seçme sınavıyla öğrenci alınıyor. Bizdeki öğrencilerden istenen ve açıkça haraç olan “harç sistemi” onlarda yok. Özel üniversiteler ise cüzi bir para alıyor. Yaygın bir burs sistemi var.
Devlet evli üniversite öğrencilerine donanımlı ev, yiyecek ve para yardımı yapıyor.




Ve hicab…Bizde yaygın şekilde “tesettür” kelimesi kullanılmasına karşın, onlar “hicab” sözcüğünü tercih ediyorlar… ıran’da kadınlar, kanunen başlarını örtmek zorundalar. Yabancı ülke temsilcilikleri, Hıristiyanlar, Yahudiler kim olursa olsun tüm kadınlar örtünmeye mecbur. Bu mecburiyet öylesine ilginç örtünme şekilleri ortaya çıkarmış ki, gördüğünüzde şaşırıyorsunuz…
ıstemediği halde mecbur kaldığı için örtünenlerle, inandığı için örtünenleri ilk bakışta fark edebilirsiniz. Birinde örtü “aksesuar” amaçlı, diğerindeyse “tesettür” amaçlı kullanılmakta.



Bu gezi sırasında hangi konuda, ne şekilde olursa olsun baskının her çeşidinin nelere yol açtığını mukayese etme imkanım oldu.
Örtü konusunda bakın ortak noktalarımız neler:

Tesettür meselesinde ülkemde de baskı var, ıran’da da…
ıkisinde de baskı kitabına uydurulmuş…
Ve kadınların bir kısmı iki ülkede de huzursuz… Ülkemde hem başını örtüp, hem kamusal alanda yer almak isteyen kadına “Evinde ne yaparsan yap, ama dışarıda başını aç!” deniliyor.
ıran’da da “Evinde ve dış ülkelerde ne yaparsan yap, ama dışarıda örtün!” deniliyor…
Ve ilginçtir yeri gelip de tesettür konusunda devletin baskı uygulamaması gerektiğini görüştüğünüz yetkililere söylediğinizde, her iki ülkede de nihai söylem şu: “Ne yapalım kanun böyle diyor. Bu bizim iç işimiz…”
Neticede acı ama iki ülke de, kendi vatandaşını iki yüzlü olmaya zorluyor…
ıran’a giderken Yeşilköy havalimanında daracık pantolonlu, bol makyajları kadınların çantalarından yüzlerini buruşturarak çıkardıkları tıkılmış eşarpları başlarına nasıl lakayt bir şekilde doladıklarını gördüm.
ıran’dan gelirken yine Yeşilköy havalimanında kadınların nasıl sevinçle örtülerini açtıklarını gördüm. Ama ne açılma…
Anlayacağınız ıran kadınlarıyla ortak noktalarımız çok…
Çözümse, kalplerde gönüllerde kök salacak taklide değil, araştırmaya dayalı imani bir inkılapta şüphesiz… Yoksa bizim çok bilmiş siyasilerimizin dediği gibi ıran’a ya da Arabistan’a gitmekte değil…
Allah herkesi kendi öz vatanında mesut etsin ve idarecilere de basiret, sağduyu ihsan eylesin!..


[/i]

Haziran Bizim aile sayısından Yasemin Güleçyüz

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir