şu an bende başladığı gibi. Hiç anlayamıyorum kendimi. Herşeyim yolundayken günde 10-20-30 hata bazı günler 50-100' e çıkardım. şimde en fazla 5 sayfa okuyabiliyorum. Bu münafıklık emaresinden kurtulmam için önce Allah'ın lütfuna duaya ve gayrete muhtacım.
Sizin bu satirlarinizi okudugumuzda aklimiza bu kissa geldi :
Bir genç, hâfızlığını ikmal ederken hemen her gün sabahlara kadar uyumayıp Kur’ân-ı Kerim’i hatmediyor.
Ertesi gün de tabii olarak hocasının karşısına rengi solmuş, benzi sararmış olarak çıkıyor. Hem maddî hem de mânevî açıdan kendisine mürşid olabilecek kapasitede olan hocası, bu durumun sebebini onun ders arkadaşlarına soruyor. Onlar cevaben, “Üstadımız, bu talebeniz hemen her gün sabahlara kadar uyumayıp, Kur’an-ı Kerim’i hatmedip duruyor.” diyorlar.
Üstad, talebesinin Kur’ân-ı Kerim’i böyle okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alıyor ve
“Evlâdım! Kur’ân indiği gibi okunmalıdır. Bugünden itibaren sen Kur’ân’ı, şu ana kadar okuduğun gibi değil de beni karşında farz ederek, dersini bana anlatıyormuşsun gibi oku.” der. Genç gider, hocasının tavsiyeleri çerçevesinde o gece Kur’ân-ı Kerim’i okur ve sabah hocasının huzuruna geldiğinde,
“Efendim bu gece ancak Kurân-ı Kerim’i yarısına kadar okuyabildim.” der.
Üstad,
‘Pekâlâ, bu gece de Kur’ân- Kerim’i doğrudan doğruya Resûl-ü Ekrem’in (sas) huzurunda okuyor gibi oku!’ emrini verir. Talebe
“Kendisine Kur’ân nazil olan Zât’ın huzurundayım, doğru okumalıyım” düşüncesiyle o gece Kur’an’ı daha dikkatli tilavet eder. Ertesi gün üstadına Kur’ân-ı Kerim’in ancak dörtte birini okuyabildiğini belirtir.
Üstadı talebesindeki ilerlemeyi görünce,
“Bugün o emin melek, Cebrail’in Resûl-ü Ekrem (sas)’e tebliğ ettiği anda dinliyor gibi oku!” der. Talebe ertesi gün:
“Vallâhi üstadım, bugün ancak bir sûre okuyabildim.” der.
Üstad son adımı atar: ‘Evlâdım! şimdi de onu, binlerce perdenin verasında bulunan Cenab-ı Hakk’ın huzurunda okuyor gibi oku! Düşün ki, okuduğunu Allah (cc) dinliyor, senin için indirdiği Kur’an’ını senin ile mukâbele ediyor, okuyor.’ Talebesi ertesi gün ağlayarak üstadının karşısına gelir:
‘Üstadım, “Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Errahmânirrahim. Mâliki yevmi’d-dîn” dedim. Ama “ıyyake na’büdü” demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü “Sadece Sana kulluk yaparım” diyeceğim; diyeceğim ama ben o kadar çok şeye kulluk yapıyorum ve o kadar çok şey karşısında eğiliyorum ki, O’nun karşımda her zaman hâzır ve nâzır olduğunu düşününce ‘iyyake na’büdü’yü aşamadım.’ der.
Tembelligi ayri tutuyoruz.
Basta cok okuyor olabiliriz ama simdi bir satir da olsa, onu hissederek okudugumuz icin daha cok makbule geciyor olabilir. Hissederek okumak icin daha fazla azim gostermeliyiz insa Allah... :wink:
Vesselam...