Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""kimyagerus""
Selamun aleykum Kardeşler.Bizim bir zamanlar desteklediğimiz Süleyman Demirel bunadı mı?
Alıntı sahibi ""Zafer Akgül""
Anlaşılmayan adam
Türk siyaset hayatında en çok tartışılan, en çok eleştirilen, en çok övülen ve sözleriyle çıkışlarıyla hem normal dönemlerde, hem de anormal ve olağanüstü dönemlerdeki siyasî taktikleriyle tartışılan bir adamdır Demirel.
Bir-iki hafta önce “Demirel’i anlayamamak” başlıklı bir yazı yazmıştık. Ancak kamuoyu “Nerden icab etti bu Demirel yazısı?” diye zamansız ve zeminsiz bir yazı gözüyle değerlendirir ve “yine bir Demirel propagandası ve hayranlığı yazısı” şeklinde bakar düşüncesiyle kendiliğimizden yazının gerisini getirmemiştik. Biraz da araya sıcak gündem maddeleri girdiği için bu konudaki değerlendirmelerimizi ileriki bir tarihe ertelemiştik. Ne var ki son “Vahdettin Tartışması” alevlenince Demirel bir anda Türkiye gündeminin birinci maddesine yerleşti. Tabiî olaya Demirel alerjisiyle yaklaşanlar meseleye balıklama dalarak şeytan taşlamaya başladılar. Demirel’i şöyle veya böyle tanıyanlar da olaya temkinli bir yaklaşım içinde oldular. Bize göre bu konuda gözü kapalı hareket etmek ve yorum yapmak yanlış ve erken. Çünkü alan siyaset arenasında gerçekleşiyor. Akademik ortamda değil. Perde gerisinde hangi hesaplardan dolayı pozisyon değişikliği yapıldı tam bilemiyoruz.
Demirel siyaset tarihinde hem sağdan, hem de soldan daima hücum altında bırakılan bir şahsiyet. Sol tandanslı kaynaklar muhtemel bir CHP iktidarını her türlü zorluklara ve entrikalara rağmen önleyen ve bu günlere getiren Demirel’e zaten doğası icabı karşı ve muhalif. ılginç olanı milliyetçi, muhafazakâr ve demokrat camianın onca olumlu katkısına ve kadro oluşumuna zemin hazırlamasına rağmen her hal ü kârda Demirel’e muhalefet etmesi ve hatta—moda oldu ya—ihanet etmesidir.
Demirel muhafazakâr kesime hiç yaranamamıştır. Yüzlerce imam hatip lisesi açmasına rağmen, onlarca cami, Kur’ân kursu açılışına zemin hazırlamasına rağmen, inançlı kadroların yetişmesi için alt yapı oluşturmasına rağmen Demirel sağ ve dindar kesimden hep eleştiri almıştır. 12 Eylül ve sonrasında bile Demirel müthiş bir demokrasi, insan hakları mücadelesi verirken bile kendi yetiştirdiği kadrolardan hep darbe yemiştir. Hem askerî, hem de sivil cenahtan bu kadar darbe yiyen ve ihanet sayılmasa da ona eşdeğer vefasızlıktan yana bu kadar yüzgeri edilen ikinci bir adam belki de yakın tarihimizde hiç yoktur diyebiliriz. Kalkınma hızına, enflasyon düşüklüğüne, yatırım oranlarına ve gelir düzeyinin düzelmesine rağmen iktidardan düşürülen bir adamdır.
12 Mart ve 12 Eylül anarşisinde ve ihtilâllerinde bütün suç kendisininmiş gibi suçlanan ve terk edilen bir adamdır. Seçim ve parti dışındaki fikir ve düşünce dünyalarında da Demirel hep yalnız bırakılmıştır ve zamansız, umulmayan beklenmeyen kişilerce zor duruma düşürülmüştür. Yıllar önce başörtüsü konusunu ilahiyatçılara bırakalım, dediğinde bir hocaefendi “Başörtüsü teferruattır” fetvasını verince Demirel kabuğuna çekilmek zorunda kalmıştır. Geçenlerde “Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olması için kanun yoksa neye göre tavır konuluyor?” tartışmasını açtıktan sonra en çok tepkiyi iktidardaki AKP’den alması gibi. 70’li yıllarda o günkü adı AET olan AB’ye girmeye ramak kalmışken Ecevit’in ve Erbakan’ın daha doğrusu solun ve dindar sağın engel olmasıyla Demirel bir büyük projesinin daha suya düşürüldüğünü bizzat yaşamıştır. 12 Eylülden önce CHP ve MSP koalisyonunun anarşistleri affettikten sonra ortalığı fitne ateşi yakmış ve fatura yine Demirel’e çıkarılmıştır. Üstelik “Anarşiyi önle dedik önleyemedi” diye en çok destek verdiği ve destek aldığı kesimler bile kendisini terk edebilmişlerdir. Kısaca Demirel, daima anlaşılmaz biçimde hep suçlu görülmüş ve itham altında bırakılmıştır. Söylediği sözler de önce alayla karşılanmış sonra da herkes tarafından uygulanmış olsa bile meselâ “Dün dündür bu gün bu gündür” sözünü hemen herkes en azından Demirel’i eleştirmek için ve alay etmek için dillerine doladıkları halde o günden bu güne hemen herkes ve her hareket bu sözdeki hükmün masadaki olmaktan kurtulamamıştır.
Dün anlaşılamayan Demirel bu gün hiç anlaşılamayacak tabiî ki..
Zafer Akgül
28.07.2005 - Yeni Asya
Alıntı sahibi ""Zafer Akgül""
Demirel'i anlayamamak
Türk siyasî hayatına damgasını vuran, hemen her kuşağa ve her kesime şöyle veya böyle etki eden bir siyaset adamı. Çok tartışıldı, çok eleştirildi, çok övüldü, çok devrildi ve çok iktidara geldi. Çok bilinmeyenli bir denklem...
Kimileri ona Çoban Sülü dedi. Kimileri Morrison Süleyman... Kimileri Mason birader... Kimileri Nurlu Süleyman... Kimileri Muhteşem Süleyman... Velhâsılı kelâm Sultan II. Abdülhamid’i kimileri Ulu Sultan Abdülhamid Han, Büyük Hakan Abdulhamid Han gibi payelerle yükseltirken, kimilerinin de Kızıl Sultan, müstebit, istibdatçı, evham hastası, şizofreni hastası gibi alçaltıcı, hor görücü sıfatlarla andığı gibi Süleyman Demirel’i de yükselten yükseltti, alçaltan alçalttı kendi bakış zaviyesine göre...
Demirel hakkında çoktan beri yazı yazmayı düşünüyordum. Bunun zorluğunun farkındaydım ve hâlâ da farkındayım. Aslında bu yazacaklarım onu anlamaya yönelik değil, belki anlaşılmazlığını anlamaya yönelik, anlaşılamayışını anlamaya dönük bir yazı sayılmalıdır.
Onu anlamak ve anlatmaktan ziyade Demirel’in anlaşılmazlığını anlamak, anlatmak sanırım daha kısa yol olur. Ne ki derdimiz kısa yol değil, Türk siyasî hayatında anlaşılanları bile bazen anlaşılmaz bırakmanın gereğidir.
Türk siyasetinin duayeni ve ombudsmanı da addedilen Demirel’i yazmak gerçekten netameli ve zahmetli bir iş. şairin dediği gibi;
“Âsûde olam der isen eğer gelme cihane
Meydâne düşen kurtulmaz seng-i kazadan”
Rahatınız bozulmasın isterseniz, rahat olayım derseniz bu cihana gelmeyeceksiniz. Gelirseniz ve bu imtihan meydanına düşerseniz kaza taşlarından, kaza oklarından kendinizi kurtaramazsınız. Tıpkı buna benziyor Demirel’den bahsetmek. Demirel’i eğer pozitif anlamda ele alacaksanız ve bu konuda bir yazı veya yazılar serisi yazacaksanız eleştiri oklarına hazır olmanız gerekir. Zira siyasette Demirel kadar tartışılan kişi çok çok az.
Bir çok siyasetçi hayattayken veya ölümünden sonra yayınlanması kaydıyla hatıralarını yazmış, en azından bir takım kamuoyu nezdine sır olarak kalmış gizli bölümleri ifşa eder. En azından ifşa özellikli değil de anı, macera özellikli olsa bile yine de karakter tahlilinde bir takım ip uçları verir. Ama gelin görün ki bu Demirel’de yoktur. Demirel’in şu ana kadar en çok tartışılan ve eleştirilen belki de en zayıf karın boşluğu sayılan masonluğu konusu bile hâlâ bir kesinliğe kavuşmuş değildir.
Demirel hatıra yazmaz, yazamaz. Evet ya-za-maz... Çünkü çok şey biliyor Türkiye’de ve Türk siyasî hayatında. Çok şey bilmek bilirsiniz ki tehlikelidir, netamelidir, risklidir. Dengeler, mengeler bozulmasın diye neyi ne kadar bildiğin kadar bilmediğinin dozu da önemlidir. Demirel hatıralarını bunun için de olsa yazmaz. Kendini yazmaktan çekinen, korkan ya da sakınan bir Demirel’i yazmak zor. Kendileri daha önceki yıllarda “Bir çok sır benimle beraber mezara girecektir” demiştir. Bunun en yakın şahidi belki Yavuz Donat, belki Taha Akyol, belki Rauf Tamer belki ne bileyim en çok demeç verdiği, röportaj yaptığı meşhur yazarlarımızdır. Ne var ki Demirel’in beynindeki her kıvrımı avucumun içi gibi bilirim diyen nice usta yazarlar ve onun yakın plan dostları ve sohbet arkadaşları bile Demirel’in maalesef öyle beynindeki her kıvrımı bilemezler. Çünkü Demirel siyaset adamıdır. Sırdaşı yoktur. O sadece sadede göre ve ortama ve kişinin algılamadaki yaklaşım biçimine göre konuşur.
Yakup Kadri’nin “Politikacı, çok konuşan fakat konuştuğunda aslında hiç bir şey söylemeyen, söylediklerinde de çok önemli mesajlar verendir” tanımına ve tiplemesine çok uyan bir şahsiyettir Demirel.
ışte böyle bir Demirel’i anlamak çok zor. Demeçleri siyasetteki ortam ve dengeler gereği iki ucu açıktır daima. Binaenaleyh varsa vardır, yoksa yoktur. Hem vardır, hem yoktur. Ne vardır, ne yoktur.
Gelin anlayın bakalım...
Zafer Akgül
30.06.2005 - Yeni Asya
Alıntı sahibi ""Risale Okuyorum""
Sonrasında Yeni Asya gazetesinden yaptığım alıntıların okunmaması veya dikkate alınmamış olması beni düşündürüyor... :?