Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

21.03.2005, 23:42

Gelsin Sıradaki Gün Nevruz

Gelsin Sıradaki Gün “Nevruz”


Türkiye son bir kaç gündür ''Kadınlar Gününü'' konuşuyor. Köşe yazarları mevzuyu haliyle köşelerine misafir ediyorlar. Gazeteler boy boy buldukları bu malzemeleri, çarşaf çarşaf seriyorlar cümle alemin önüne. Bir gazete başbakanla alakalı manşet atıyor, öyle yada böyle ülkemizi dünyada temsil eden, halkın seçtiği başbakan bu başbakan. Başbakanın fotoğrafının yanında''Barut Gibi''. Manşete bak çay demle. Bu manşet atılsa atılsa Öcalan ve benzeri şahıslar hakkında atılabilirdi. Mevzu ile alakalı bir diğer gazete bakın nasıl manşet atıyor. ''Kadın Döven Ülkeye gitmem'' diyor ünlü Fransız oyuncu. şu haberin ne anlam taşıdığına biraz muhakeme ile baksanız nasıl bir rezalet olduğunu anlarsınız. Yani ne anlatılmak isteniyor bu haberle. Haberi yazan, yapan, taşıyan gazete sanki Fransız. Sanki bu gazete Fransada neşrediliyor. Aman ne büyük bir hadise. Fransız oyuncu, 24. Uluslararsı ıstanbul Film Festivali açılışına gelmedi ya bir tarafımız koptu gitti. Meselelere medyanın yaklaşımı o kadar yıpratıcı, o kadar yıkıcı, o kadar fırsat kollayıcı ki bunu görmemek mümkün değil. Hükümet hata yapabilir. Emniyet hata yapabilir. Herkes hata yapabilir. Ama hiçbir hata ''bizim medyanın'' tavırları ile düzelmedi, düzelmiyor, düzelmeyecek.

Medya, Sayın Erdoğan'ın üzerine bu kadar gideceğine, Kadınlar Günü yürüyüşünü organize eden derneklere bir bakma lutfunda bulunsalardı belki gerçekler biraz objektif olarak gün yüzüne çıkardı. Fakat öyle olmadı olmuyor. Biz yıllarca ülkemizde dövülen itilen kakılan polisler gördük. Vatan evlatları polisler, dövenler kim? kimliksizler, provakakörler, tezgahtarlar, tıpkı Kadınlar Gününde olduğu gibi. Gazete(ci)ler şunu iyi bilmeliler ki, Türkiye öyle bir deneme tahtası ki, yıllardır denenmedik malzeme kalmadı. Her türlü malzeme bolluğunun hakim olduğu bir ülke. 1. Türkiye üzerine bir senaryo yazılıyor. 2.Türkiyede bir sahne kuruluyor 3. Sahnede rol alacak aktörler belirleniyor. 4. Malzemeler tayin ve tespit ediliyot. 5.Sahnede bir kukla oynatılıyor. Ve vakti zamanı gelince sahne, kukla, malzeme, tezgah hepsi çöp oluyor. Derken yeni tezgah ve aktörler...

ışte hadise bu, Türk medyasinda çığırtkanlık yapmak kolay, yaygarayı koparmak çocuk işi, birilerini yerin dibine batırmak çok basit. Önemli olan bu kukları kim oynatıyor bu sahnede, bu tezgah kime çalışıyor, kime ne fayda sağlıyor işte ona bakmalı. Ama yok bu tezgahlar birtakım medyacıları mutlu ediyorsa o ayrı mesele, hatta derin mesele...

Bu ifadelerimle birilerini temize çıkarmak, birilerini de yerin dibine batırmak gibi bir niyetim yok. Ama şunun çok iyi biliyorum ki, Türkiye'de medya eskiden olduğu gibi şimdilerde de hadiselere çoğu zaman çıkarcı, tek taraflı, maksatlı, spekülasyon edalı, subjektif bakmıştır.Yapılan haberler, yazılan çizilenler neden hep karalamaya matuf, yerin dibine batırmaya yönelik, leke atmaya dayalı, evet neden? Kime ne fayda sağlıyor bütün bunlar. Kimin ekmeğine yağ sürülüyor. Neden ülke yararına anlamlı, muhtevalı, alternatif, yapıcı, teklif, plan, program haber ve yazılar sunulmaz şu bizim medyada. Yoksa bütün medya seferber olmuş da ben mi habersizim.

Neyse, belli ki kadınlar günü de bir tezgah olarak tarihe geçti. Kadınlar Günü ayrıca tahlili yapılması gereken bir mevzu. Benim kişisel görüşüme göre kadınların herhangi bir güne ihtiyaçları yok. Çünkü kadın yaşadığı müddetçe her gün onun günüdür. Ama dünyanın muhtelif yerlerinde, bir eşya gibi kullanılan, yeri yurdu, yuvası ailesi belli olmayan, kadınlar için Kadınlar Günü bir ihtiyaç olmuş olabilir. Mesela erkeklerin bir günü yoktur. Neden çünkü her yılın 365 günü kendilerine aittir de ondan. Kadın hakları diyenler, bir şeyi gözden kaçırıyorlar. 8 Martı kadınlara tahsis ederek, koca bir yılı ellerinden alıyorlar. Asıl haksızlık bu olsa gerek. Bence kimsenin hakkı yok kadınları bir güne sıkıştırmaya. Neyse biraz şaka yollu oldu ama, gerçeklik payı çok.

Türkiye bundan böyle her güne dikkat etmeli. Çünkü, Türkiye'de havayı bulandırmak isteyen bulanık bakışlılar, günden güne öylesine acizleşiyorlar ki Kadınlar Gününden medet arıyorlar. Sırada ki gün, Nevruz mu, 1 Mayıs mı bekleyin ve görün. şimdiden senaryosu yazılmıştır. Sadece düğmeye basılacak o kadar. Ama işin aslı o ki, önceden her köşeye tezgah atanlar, her sokak başını tutanlar, istedikleri an dereyi bulandıranlar, artık nefes almakta güçlük çekmeye başladılar. Nefes hortumları sanki daralmaya durdu. ışte onun için bir takım günlerden medet ummmaya başladılar. Ama nafile, bu da geçer. Türkiye'nin Avrupa Birliğinden tarih alma gayreti bile bazılarını ciddi rahatsız etti. Demek ki Türkiye Birliğe kabul edilse ki mümkün değil, birileri yemeye başlamış oldukları kafalarını yutuverecekler.

Evet, Sinekten yağ çıkarma misali, Türkiye'de günlerden medet umanlar her zaman olduğu gibi elleriyle kurdukarı tezgahın enkazı altında kaldılar. Yarın Nevruz bayramı geliyor bakalım Nevruz'la alakalı nasıl bir senaryo sunulacak. Öyle ya koca Nevruz bayramı. şöyle şanına uygun bir şekilde bütün Güney Doğu başta olmak üzere (tabii ki ıstanbul Ankara'sız olmaz), bir kutlansın bizde şöyle bir izleyelim. Evet merak ediyorum, Nevruz kutlamalarını, sizde edin, ve yaygaracı medyamızı takip edin, göreceksiniz ne tezgahlar çıkacak, ne malzemeler boy boy takdim edilecek. Türkiye darbe dönemlerini yaşadığı dönemlerde asker elbisesi giymiş, polis elbisesi giymiş silahı kuşanmış, vatan evladını birbirine düşüren, Ali'yi Hasan'a, Mehmet'i Ahmed'e vurduran tezgahtarları da gördü. Kimbilir polisi döven kadınlar sonradan polisten yiyecekleri dayağa mukabil kaç para aldılar veya hangi vaadlere kurban gittiler. Kimbilir...


M. Halid şener

20.03.2005 © RAVDA.net
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir