Dershaneler, AKP ve Siyaset
İş çığırından çıktı.
Dershane kapatma meselesi, tahrip meselesine dönüştü.
Sayın Başbakan köprüleri yıkmış:
“Ne olursa olsun kapatacağım bu kurumları” diyor.
Mesele göründüğü gibi değil, derin...
Bir o kadar da sırlı ve perdeli...
Muhterem Fethullah Hocama ve camiasına karşı çapraz bir operasyon yapılıyor.
Ağır ithamlar da cabası...
Hatta belden aşağı vurmalar da var...
Bir kesimin ithamlarını anlamak mümkün.
Ancak muhafazakar görüntüdeki bazılarına ne oluyor?
Akıl almaz iftiralar ile ağır laflar ediliyor.
Nerede merhamet, nerede şefkat...
Fethullah Hocam ve camiasına bu son yapılanlar büyük bir haksızlık.
Hatta büyük bir zulüm.
Evet, beğenmediğiniz bir durumu tenkit edebilirsiniz...
İkaz ve uyarı da yapabilirsiniz.
Ancak edep dairesinde, nazik bir dille ve kavl-i leyyin ile.
Evet, bizlerin de meslek ve meşrep noktasında ittifak etmediğimiz durumlar var.
Yazılarımızdan görüyorsunuz;
Ama asla saygı ve hürmetimizi ihmal etmiyoruz.
Hatta bazen yanlış anlaşılmaktan bile korkuyoruz, yazı yazarken.
Ama bazılarında hiç ölçü yok.
Hakaret etmeye başladıklarında vicdanlarını çıkarıp masanın üstüne koyuyorlar.
İnsaf, af, merhamet, şefkat, kardeşlik gibi duyguların yanına uğramıyorlar.
Peki kim sorumlu bu noktada?
Bizce siyasi iktidar.
Geri planda bir çok odağı harekete geçiriyor.
Bazıları körü körüne muhabbetten, bazıları da korkudan saldırıya geçiyor.
Önceden de yazdık.
Siyasi kurum kendisine itaat etmeyene yapacağını yapıyor.
İşte bu siyasilerin demokrasi anlayışı bu.
İtaat demokrasisi...
Ülke artık bu sorunu aşmalı.
Siyaseti gerçek demokratlara teslim etmeli.
Hep söylüyoruz:
Siyasette Demokratlar işi ele almaz ise ülke siyasi yönden rahata kavuşmaz.
Bunun anlaşılması lazım.
Bilhassa da muhafazakar kesim tarafından...
Not: “Fethullah Hocaefendi, AKP ve Kader” adlı yazımızda bu hadiselerin şefkat tokadı olabileceği konusunda, haddimizi aşmamaya dikkat ederek, bir fikir beyanında bulunmuştuk. 28 Kasım 2013 tarihinde Muhterem Fethullah Hocam da, bir makalede, benzeri bir fikir beyanında bulundu. Bu mühim makaleden o bölümü nazarlara sunuyoruz:
"ŞAMARI BAŞKASI DEĞİL, BİZ YİYORUZ"
* “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir” diyor Hazreti Pir. Birinin o ölçüde sevgiye, takdire, tayine, desteklenmeye hakkı yoksa şayet, siz o mevzuda aşırı gittiğinizden dolayı, Allah, “Onların hakkı o kadar değildi!” diye sizi tokatlayabilir. Ben yediğim tokatları bundan biliyorum. Şimdiye kadar hiç kimseye yapmadığımız şeyleri yaptık; “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir”, Allah tarafından tokat yiyorum, Allah affetsin. (…) Zira kâmet-i kıymetinin üstünde, o ölçüde liyakati olmayan insanlara değer atfetme mevzuu, hakikati alt üst etme demektir. Kader, “Öyle değil bu mesele; alın siz ağzınızın payını!” dedi ve bize tokat üstüne tokat indirdi. Şamarı bir başkası değil, biz yiyoruz.(28. 11. 2013 tarihli internet siteleri)
Ahmet Said AKGÜL / EuroNur
http://www.saidnursi.de/yazarlar/ahmet-s…ve-siyaset.html