Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "Sükrü Bulut" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Sükrü Bulut"

Mesajlar: 60

Konum: Köln / İstanbul

Meslek: Eğitimci - Yazar

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

1

30.12.2004, 19:34

Tsunami veya Ölüm Dalgası

“Kader konuşunca cüz-i ihtiyarî susar”mış… Bu hafta ışık denizindeki güzel Avrupa´yı anlatacaktım. Almanya´nın Weihnacht´larını (Noellerini), geçen seneden de ihtimamla hazırlandıkları mukaddes bayramlarını… “Mukaddes gecede” (24 Aralık) kiliseleri dolduran milyonlarca insanın “Hakk Dini” arayışlarını, intizar ve bekleyişlerini sizinle paylaşacaktık. Gördüğünüz gibi gündemi tayin etmek bize ait değilmiş. Her şeyin dizgini elinde olan Rabbimizin askerleri celâlle harekete geçince gaflet sisleri dağılıyor ve “asıl gündem” tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Serkeşliğiyle isyan ve bozgun vaadilerinde koşmak iseteyen insanın dizlerinin bağı çözülüyor. Gurur, kibir ve riyanın yerini acz ve fakr kaplıyor.

Tsunami… Japonca liman dalgası veya sahil dalgası… Haddini bilmeyen Allah´ı ve Ahireti tanımayan beşer daima isim ve sloganların arkasına saklanıp durdu. Tsunami denilince 8000 km´lik mesafedeki insanları yutan “dev dalgaların” mahiyeti anlaşılmış mı oldu… Java´dan Kenya´ya saatte 800km´lik hızla yol almış bir yolcu uçağı süratinde… 40km´lik derinlerde patlamalar olmuş. Denizin dibi yarılmış, yerin merkezin de dürülmüş cehennem çığlıklarını bu defa okyanuslar yutmuş, ateşinin şerarelerini ise (kıvılcımlarını) sular… Gafletimizin kalınlığı artık rahatımıza yardım edemeyecek. ıhtiyar Dünyamızın sancıları ölüm belirtileri olsa gerek. Oturduğumuz yerin ne kadar emniyetli olduğunu üzerinde koşuşturduğumuz mağmalar ve tufanlar gibi üzerimize koşan tsunamiler gösteriyor. Allah´a ve Ahiret´e inanmayanlara ilmî inkişaflar her gün yeni bir “kara haber” getiriyor. Düdüklü tencere gibi sıkışan dünyamız “soluk mandallarında” nefes oldıkça yeni – yeni faylar oluşuyormuş. Bu da ihtiyar Dünyamızın yeni lerzelerine… Yerin şehirleri içine çekecek hareketlerine veya Akdeniz´i tüm sahilleriyle yutacak tsunami´lere işaret ediyormuş.

ıkinci Avrupa “Güneydoğu Asyayı” keşfedince, Srilanka, Maldiv, Tayland ve Java coğrafyalarının sahilleri işgale uğradı. Sefihler yazın Akdeniz sahillerini, kışın da bu yeni coğrafya´yı kirleteceklerdi… Avrupa medyası “tufan sahasını” Kuzey Yarımkürenin “Tatil beldesi” olarak niteliyor. En az elli bin batılının kışın soğuğundan bu cennetî coğrafyaya uçtuğunu yazıyorlar. Yani bizim Ege ve Akdeniz sahillerimiz gibi… Dinî bayramlardan kaçarak “turizm beldelerine” sığınan bu insanların en büyük hedefi eğlenmek… Akdeniz sahillerinin onlarca defa tsunamilere ve zelzelelere maruz kaldığını tarih yazıyor. Tsunami´yi öğrenen insanımız Ege´deki tarihî kara – deniz yer değişimini biraz daha iyi anlayabilecek.

Güneydoğu Asya halklarına musallat olmuş dinazorlar, onları yıllardır fakr u zarurete sürükleyince başta Tayland olmak üzere birçok bölge coğrafyası sefihlerce işgal edilmişti. ıspanya´nın mücadele ettiği ahlaksızlar da; Patong, Phi Phi ve Kao Lak gibi adalara yönelmişlerdi. Avrupa ve Amerika´da ömür boyu hapis cezasını gerektiren rezaletlere burada kimse ses çıkarmayınca, Phuket´e uçmalar o kadar çoğaldı ki… Evet; ahlaksızlık, zulüm ve sefahati buralarda yaygınlaştıranlar sayıca çok değildi, fakat o az olan tahribâtçıların şerleri dünyanın her tarafında duyuldu. Tsunami ile doğru – yanlış bir sayfanın yazıları tamamen silindi. Eseri yılları alacak bir süpürme…

Avrupa basını Tsunami´ye “ölüm dalgası” adını vermiş. Yüzbinleri birkaç saatte yutan bu dalganın şoku belki ülfet perdesini insanların gözlerinden iyice kaldırır… Hergün “ecel” fırtınasıyla sahillerimize otuzbinlerce cenazeyi taşıyan daimi dalgaları görmemize vesile olur… 17 Ağustos´tan insanımızın ders almasını istemeyen zındıkların çıkardıkları patırtı – gürültüleri hatırlarsınız. 28 şubat sürecine bedel global 11 Eylül sürecinin de bu global felâketten ders çıkarmamıza mani olma hareketleri başlayabilir. Gerçi Avrupa medyası insaları acz ve zaafını anlamaya çağırıyor. Ama “Doğa”ya karşı… Yöre halkının kum tepeciklerinden yaptıkları tapınak ve heykelleriyle istihza eden ıkinci Avrupa´lıların tağut ve heykelleri daha da maskara görünüyor kanaatindeyiz… Tsunami felsefenin tapınaklarını da ilâhlarıyla birlikte çöle çevirdi. Almanya basını; yüksek teknoloji, erken uyarı sistemleri ve diğer önlemlerin bu hadiseler karşısında bir kıymet ifade etmediği görülmüştür, diyor. Bu arada inananlar, hadiseyi ıncil´deki “Nuh Tufanı” tasvirleriyle izaha çalışıyolar. Bir çoğu “Nuh´un Gemisini beklemeye” başladığını itiraf ediyor.

Nuh Tufanının kapladığı alanın bu tufanın alanından daha büyük olduğunu henüz kimse iddia etmezken, globallaşen dünyadaki felaketlerin de globalleştiğini müşahade ediyoruz. Bir avuç dünyadaki şu hadiseler karşısında tir – tir titreyen insanın kaçıp – kurtulacağı başka mekan da olmadığına göre teslim olmaktan başka çaremiz yok.… Nuh (a.s.)´ın oğlu gibi ölüm dalgalarının önü sıra kaçmanın ne mânâsı olabilir ki… Tsunami´ler gafletin hissiyatımızı iptaline müsaade etmeyeceği kanaatindeyiz. Fakat bildiğiniz gibi insanlık felaketler karşısında inançsızlığın verdiği ümitsizlikle inim – inim inliyor. Tsunami´den bir adım ötesinin serapa mucize olduğunu… Yani gayb perdesinin tamamen açılacağını göstermiyor mu…
Şükrü Bulut

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir