Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

14.01.2011, 09:51

ATEİST DÜŞÜNCELER RESMî AĞIZLARDA

ATEİST DÜŞÜNCELER RESMî AĞIZLARDA
14.01.2011












“Filmde Nursî'nin
bağımsızlık mücadelesindeki başarılarının takdir gördüğü ve Ankara'ya M.
Kemal tarafından davet edildiği anlatılıyor. Nursî, bu ziyaretinde
ateist ve din dışı düşüncelerin resmî ağızlarca dillendirildiğine şahit
oluyor. Bu çerçevede Nursî'nin bu tehlikeye karşı hemen karşıt eserler
kaleme aldığı ve başarılı bir etki bıraktığı görülüyor.”







[b]MODERN ÇAĞ İNSANINA İMAN HAKİKATLERİ

[/b]


“Fertlerin gelişim ve kurtuluşuna sosyal ve siyasî girişimlerden
daha çok önem atfeden Nursî'nin başyapıtı Risale-i Nur, onun
ıztıraplarının, sürgünlerinin, hapislerinin ve yalnızlığının meyvesidir.
Bu eserler modern çağ insanına Kur'an ve iman hakikatlerini açıklamak
ve materyalist Batılı felsefenin iddialarını çürütmek üzere kaleme
alınmıştır.”




[b]HÜR ADAM: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSî[/b]



“HÜR Adam: Bediüzzaman Said Nursî” filmi sinemalarda gösterilmeye
başlandı. Filmin metaforu ise Said Nursî’nin meşhur sözü: “Ekmeksiz
yaşarım, hürriyetsiz yaşamam”... Aslında bu cümle onun hayatının bir
özeti.
Sinemaya gitmek benim için hep hava alanlarında bulunmak
gibidir, tabii insanların hallerini izlemeyi seviyorsanız. Şüphesiz
uçak indiği zaman herkesin deli gibi alkış tuttuğu bir uçuşta muhakkak
bulunmuşsunuzdur. İşte bu filmi izlediğimde de hayatımda ilk defa film
bittiğinde insanların alkışladığına şahit oldum. Film hakkında o kadar
çok şey duymuştum ki, bu sebeple gidip izlemem gerektiğine kanaat
getirdim. Orada kendini adamışlığı ve bireylerin benimsediği yüksek
değerleri görebilir ve onların bu değerleri korumak uğruna neleri feda
edebileceklerine şahit olabilirsiniz. Filmde beni etkileyen unsurların
en başında ise verilmek istenen birlik ve beraberlik şuuruydu.
Toplumsal
ve bireysel ilişkiler Türklerin hayatında her zaman önemli bir yere
sahiptir. Bireyler arası dayanışma her zaman en üst düzeydedir. Bu
hakikatin günlük hayattaki önemli rolünü, filmde de görmek mümkün. Bu
halihazırda da Türk toplumu için geçerli olup, bazı dairelerde ise
diğerlerine nazaran daha yaygındır. Filmde Kürt toplumunun da bazı
özelliklerini görmek mümkün; sözgelimi onların inanç insanı oldukları ve
karşılıklı bağlılık ve dayanışmanın güçlü olduğunu
gözlemleyebilirsiniz.
Türkiye’de seyahat ederken muhakkak şu özdeyişlerle yolunuz kesişmiştir:
“Bir birdir, iki ise bir güçtür
Tek çiçekle bahar gelmez
Tek bir elden ses çıkmaz
Her kuş kendi sürüsüyle uçar”
Ayrıca
filmde dikkat çeken bir şey de, yüzyüze görüşmelerin sıradan bir mektup
yahut telefon görüşmesine nazaran nasıl daha etkili olduğudur. Aslında
günümüzde bile iş yaparken bu hakikat geçerlidir. Bunun yanı sıra
Nursî’nin seyahatlerinde bir ziyaretin her ne kadar çok vakit ve efor
gerektirse de, ilişkiler kurmak bakımından ne kadar hayatî olduğunu da
görüyoruz. Güneydoğu’da yine sıkça kullanılan bir deyiş aslında bir
ziyaretin ne denli önemli olduğunu çok güzel yansıtıyor: “Göz, gözden
haya edermiş...” Bu film 1876 yılında Türkiye’nin doğusunda dünyaya
gelen saygıdeğer Kürt asıllı bir İslâm âlimi hakkında... Onun hayatı
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına, I. Dünya Savaşı’nın kaos dolu
zamanlarına, yeni Cumhuriyetin kurulduğu yıllara ve İslâm dini
karşısında sert inkılaplar yapılan zorlu yıllara rastlar.
Filmin ilk
bölümlerinde Nursî’nin Kafkas cephesinde işgalci Ruslara karşı
oluşturduğu milis alayına kumandanlık etmesi işleniyor. Bu hizmetinden
dolayı sonradan onurlandırıldığı anlatılıyor. Ayrıca Nursî’nin Mart
1916’da esir düştüğü ve Rusya’da iki yıl esaret hayatı da anlatılıyor.
Bu esaretten sonra uzun bir yol katederek, Avrupa’nın bazı bölgelerini
ziyaret etmek suretiyle İstanbul’a geri dönmüş. Film 19. yüzyılın başı
ve 20. yüzyılın ilk yıllarını konu ediniyor. Öyle bir zaman ki, Avrupa,
İslâm dünyası üzerinde hegemonyasını kurmuş ve Kur’an’a ve İslam’a bilim
ve aydınlanma silâhlarıyla saldırarak bu hegemonyasını güçlendirmek
istiyor. Nursî ise bu tehlikenin farkındadır ve hayatını inançları adına
direnmeye ve Batı medeniyeti ve felsefesinin yanlış yolda olduğunu
ispat etmeye adamıştır.
Filmde ayrıca Nursî’nin bağımsızlık
mücadelesindeki başarılarının takdir gördüğü ve Ankara’ya Mustafa Kemal
(Atatürk) tarafından dâvet edildiği anlatılıyor. Nursî, bu ziyaretinde
Ankara’da bir takım ateist ve din dışı düşüncelerin resmi ağızlar
tarafından dillendirildiğine şahit oluyor. Bu çerçevede Nursî’nin bu
tehlike karşısında hemen karşıt eserler kaleme aldığı ve başarılı bir
etki bıraktığı görülüyor.
Eğer bir yabancı iseniz ve yeterli
derecede de Türkçe biliyorsanız, bu film sayesinde Türk tarihi, kültürü
ve toplumu hakkında bir çok şey öğrenebilirsiniz. Müslümanlar devletin
gittiği istikamet konusunda endişeliydiler. Filmde sekülerleşme ve
İslâm’ın etkisi ve gücünü azaltma adına devlet tarafından yapılan ilk
icraatleri yansıtıyor. 1925 yılına gelindiğinde, doğuda Bediüzzaman’ın
hiç iştirak etmediği bir ayaklanma başlıyor. Fakat buna rağmen
Bediüzzaman da yüzlerce kişi ile birlikte Anadolu’nun batı bölgelerine
sürgün edilmekten kurtulamıyor. Bu noktada Nursî’nin etrafında gelişen
bütün olaylarda ne denli etkili bir mizacı ve yapısı olduğunu
görebiliyorsunuz. Ayrıca Nursî’nin fertlerin gelişimi ve kurtuluşuna,
doğrudan sosyal ve siyasal girişimlerden daha çok önem atfettiğini
görüyoruz. Bir dindar olarak, modernite çağında çektiği sıkıntı ve
ıztıraplar üzerine eserlerini kaleme alıyor. Onun başyapıtı “Risâle-i
Nur” aslında onun ıztıraplarının, sürgünlerinin, hapislerinin ve
yalnızlığının meyvesidir. Bu eserler modern çağın insanına Kur’ân’ın ve
imanın hakikatlerini açıklamak ve materyalist Batılı felsefenin
iddialarını çürütmek üzere kaleme alınmıştır.
“Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi, hikmet-i İlâhiyeyi itham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkittir.” Said Nursî
[b]Charlotte McPherson
“Culture Smart: Turkey, 2005” kitabının yazarı
Today's Zaman , 12.1.2011 (Tercüme: Umut Yavuz)
[/b]
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir