Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

07.01.2011, 09:44

O tartışmaya bir belge daha

O tartışmaya bir belge daha














Alıntı


O TARTIŞMAYA BİR BELGE DAHA 07.01.2011

Hatıra defterinde, 25 Kasım 2922 Cumartesi günü akşam namazı
sıralarında Meclis dağılırken 'Divan-ı Riyaset Odasında Kemal Paşa ile
Bediüzzaman Molla Said</acronym>-i Kürdî
arasında bir mübâhase'ye şahit olduğunu ve bir saat devam eden
konuşmaları kendisinin de dinlediğini anlatan Tönük, tartışmanın
Bediüzzaman'ın yazdığı mektup üzerine başladığını belirtiyor.




[b]PAŞA BEDİÜZZAMAN'I BEĞENMEDİ[/b]



Said</acronym>
Nursî'nin "İslâmı kurtardınız. Kur'ân'ı omuzunuza kaldırdınız. Kur'ân
ise, her sahifesinde salât (namaz) ile emrediyor. Mâdem ki Kur'ân'ı
böyle muhafaza ettiniz, onun emri olan salâta da Müslümanlar arasında
devam edilmesi için teşebbüs etmeniz lâzımdır" dediğini aktaran Tönük,
'Bir ara Bediüzzaman dışarı çıktı, Kemal Paşa Bediüzzaman'ı
beğenmediğini söyledi' diye yazıyor.




[b]Said</acronym> Nursî Büyük Millet Meclisinde (1922-23)[/b]



[b]GİRİŞ[/b]



Bugün vizyona girecek olan ve Bediüzzaman Said</acronym>
Nursî'nin hayatını anlatan 'Hür Adam' filmi, beraberinde pek çok
tartışmayı yeniden alevlendirdi. Kişiliğini, eserlerini ve
faaliyetlerini tehdit unsuru olarak algılayan resmî ideoloji
taraftarları başta olmak üzere; onu tanımayan ya da yanlış tanıyan
kesimlerin 'itiraz'larıyla 1 başlayan tartışma Habertürk gazetesinin 4
Ocak 2011 tarihinde yayınladığı arşiv belgesiyle yeni bir boyut
kazandı.

25 Haziran 1918 tarihli Tanin gazetesinin haberine göre Bediüzzaman,
yaklaşık 2 buçuk yıl süren Rusya esaretinden firarla İstanbul'a döndü.
Ankara'ya gidinceye kadar geçen zaman zarfında
Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'ye öğretim üyesi olarak atandı ve 'mahreç'
payesi aldı. Yeşilay'ın kuruluşuna ve çalışmalarına katıldı. Muhtelif,
ilmî konularda risaleler telif etti. Mondros Mütarekesinin ardından
Mart 1920'de İngilizler İstanbul'u işgal ettiklerinde antiemperyalist
karakteri gereği son derece sert bir metinle (Hutuvat-ı Sitte) o
tarihte yeryüzündeki fesadın kaynağı olarak gördüğü İngiliz siyasetine
karşı mücadele içine girmiştir. Esasında içtimâî bir konu olmakla
birlikte, metnin muhtevası kuvve-i mâneviyeyi güçlendirecek unsurlardan
oluşuyordu. Ve son olarak Anadolu�daki mücadelenin meşrûiyetine dair
verdiği fetvayla bağımsızlık savaşını destekliyordu. Demek istediğimiz
şu ki: Bediüzzaman, Yeni Said</acronym> dönemine geçmişti ve faaliyetlerini bu dönemin karakterine uygun bir düzlemde sürdürüyordu.

9 Kasım 1922 tarihli Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesindeki kayıtlarda Said</acronym>
Nursî'nin Ankara'da, Mecliste olduğunu görüyoruz. İşte bugün öne çıkan
tartışmalar da bu aşamada başlıyor. Şimdi maddeler halinde itirazları
inceleyelim.2


1. İtiraz: Said</acronym> Nursî Ankara'da bulunmamıştır.

Cevap:

a. 9 Kasım 1922 tarihli BMM Zabıt Ceridesi.3

b. 23 Kasım 1922 tarihinde M. Kemal'e yazdığı mektup.4

c. Birinci dönem milletvekillerinin şehadetleri5 Said</acronym>
Nursi'nin 9 Kasım 1922-17 Nisan 19236 tarihleri arasında en az 5 ay
boyunca Ankara'da olduğunu kesin olarak ispat etmekle birlikte; yine
bazı kaynaklara göre Ankara'ya geliş tarihi Ağustos ayının başlarına
tekabül etmektedir.7

d. İlgili Zabıt Ceridesine göre Bediüzzaman'ın 'hoşamedi' ile
karşılanması için verilen önerge kabul edilmiş ve kendisi duâ etmesi
için kürsüye dâvet edilmiştir. Ancak devamı için bir kayıt yoktur.
Dolayısıyla Meclis'e hitap ettiğini ispat edecek belge mevcut değildir.


2. İtiraz: Said</acronym> Nursî Ankara'ya M. Kemal'in dâvetiyle değil, kendi isteğiyle gelmiştir.

Cevap:

a. Üç defa Ankara'ya dâvet edilen Said</acronym>
Nursî İstanbul'da kalmakta ısrar etmiştir.8 Ancak Eski Van Valisi, o
sırada milletvekili olan Tahsin Bey araya girince Ankara�ya gitmeye
karar vermiştir.9

b. Ankara'ya gitmek hususunda kendisiyle istişare ettiği eski dostu
Osman Nuri Efendi de muhtelif şahıslardan 18'den10 fazla dâvet aldığını
ifade etmektedir.11 Ancak bu dâvet sahiplerinin kim olduğu
belirtilmemektedir.

c. Her ne kadar davet sahibinin Ankara Hükûmeti, dolayısıyla M. Kemal
olduğuna dair belge olmasa da, şu üç karîne Bediüzzaman'ın iddiasını
ispat edebilecek durumdadır.

i. Said</acronym> Nursî İstanbu'da
geçirdiği yaklaşık dört yıl boyunca yeni bir döneme geçiş yapmış,
siyaseti terk etmiştir. Ankara ona, içtimâî hayatın içinde yaşadığı
yıllarda dahi teveccüh etmediği dünya nimetlerinden12 başka bir şey
vermeyecektir. Dolayısıyla Ankara'ya gitmek gibi bir isteğinin olması
akla yakın değildir.

Aşağıda tafsilatı verilecek olan Bediüzzaman-M. Kemal tartışmasında
M. Kemal söze 'Seni buraya çağırdık ki' diye başlamaktadır.

Bediüzzaman, o dönemin sıradan insanlarından değildir. Burada
tafsilatına giremeyeceğimiz 42 yıllık hayat serüveni hem Şarkta, hem de
İstanbul'da tanınan ve saygı duyulan biri olmasını netice vermiştir.
Özellikle İstanbul'daki son iki eylemi (Hutuvat-ı Sitte ve Millî
Mücadele'yi meşrû ilân etmesi) Ankara hükümetinin dikkatini çekmiş ve
Bediüzzaman Ankara'ya dâvet edilmiştir. Nüfuzuna Ankara'nın ih'dan
çıkarılıp, yolu bile olmayan bir köye (Barla) nefyedilmesi yeterlidir.


3. İtiraz: M. Kemal-Said</acronym> Nursî görüşmesi olmamıştır.

Cevap:

1. Aralarındaki diyalog iki şekilde gerçekleşmiştir.


a. Mektup

i. Habertürk Gazetesinde yayınlanan belge13 açıkça ortaya koymaktadır ki Said</acronym>
Nursî, M. Kemal'e on maddelik bir mektup yazmıştır. Tarihçe-i Hayat'ta
Kâzım Karabekir'in M. Kemal'e okuduğu iddia edilen mektubun bu olduğu
anlaşılmaktadır. Yani mektubu M. Kemal'e K. Karabekir götürmüştür.
Çünkü Nursî'nin Meclis'e gelişinden sadece 14 gün sonra kaleme alınan
bu mektup, daha sonra baş kısmındaki hitap cümleleri çıkarılarak14
tabettirilen ve milletvekillerine dağıtılan beyannâmenin ilk hâlidir.
Bu beyanname daha sonra birkaç küçük tashihle 19 Ocak 1923�te el ilânı
olarak; bundan kısa bir süre sonra da Hubab Risâlesine dercedilerek
neşredilmiştir.15




[b]b. Yüz yüze görüşme

i. Yukarıda ifade ettiğimiz şekilde dâvet üzerine Ankara'ya gelen, Meclis oturumlarını izleyen Said</acronym> Nursî gibi bir şahsiyetin dönemin Meclis Başkanıyla karşılaşmamış ya da konuşmamış olması akla uygun değildir.

ii. Bu görüşmelerle ilgili resmî bir kayda/belgeye henüz
ulaşılamamıştır. Ancak görüşmelere şahit olan kişilerin hatıraları
şimdilik bu iddiâyı ispat edecek güçtedir. Zira aynı hadise birkaç
farklı kaynak tarafından hemen hemen aynı biçimde nakledilmektedir.

iii. Üç farklı görüşmeden bahsedilmektedir. Bu görüşmelerin tamamı
yukarıda bahsi geçen mektuptan sonra gerçekleşmiştir. Çünkü: a)
mektuptan önce bir görüşme olsaydı mektuba ihtiyaç kalmazdı. b) M.
Kemal'in tepkisi, mektubu okuduğunu ve muhtevadan rahatsızlık duyduğunu
göstermektedir.

iv. İlk görüşme 25 Kasım 1922'de,16 ikinci görüşme ertesi gün yani 26 Kasım 1922'de gerçekleşmiştir. Üçüncü görüşme ise Said</acronym> Nursî'nin Ankara'dan ayrılacağı gün tren garında yapılmıştır.17

v. Meclisteki görüşmelerin şahitleri şunlardır: Siverek Mebusu
Abdülgani Ensari, İstanbul eski müftülerinden A. Fikri Yavuz, Erzurum
Mebusu M. Salih Yeşiloğlu, Erzincan Mebusu Hüseyin Aksu ve Van
Defterdarı Tevfik Demiroğlu'dur.18

vi. Bu tartışmanın gün yüzüne çıkan ve belki de en ikna edici şahidi
ise Şebinkarahisar Mebusu Ali Süruri Tönük'tür. I. ve II. Dönem
Şebinkarahisar milletvekilliği ve TBMM başkan vekilliği yapan Ali
Süruri19 hatıralarında Bediüzzaman-M. Kemal tartışması ile ilgili
şunları söylemektedir (25 Kasım 1922): "Takrîben akşam namâzı
sıralarında Meclis dağılırken baktım, Dîvan-ı Riyaset Odasında Kemal
Paşa ile Bediüzzaman Molla Saîd-i Kürdî arasında bir mübâhase var. Ben
de dinledim. Bir saat kadar imtidad etti. Mübâhasenin ibtidâsı;
Bedîüzzamân'ın Kemâl Paşa'ya ve dahâ ba'zı arkadaşlara yazdığı mektubda,
namaz kılmalarını tavsiye etmesinden' Kemâl Paşa, meâl-i mektûbun
siyâsete derkâr olan mahâzîrinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine
yazılsa idi bu mahzûrun o kadar vârid olmayacağından bahisle
Bedîüzzamân'a darıldı. Bedîüzzaman da bu mahzûru düşünemediğini i'tirâf
etdi. Bedîüzzamân da, evvelce biraz haşînce söylüyor idiyse de sonra
te'vil ve tehaffüf etdi. Ve aralarındaki kırgınlık zâhiren zâil oldu
gibi ise de herhâlde iki taraf da birbirine muğber kaldılar zan ederim."
20[/b]


4. İtiraz: Said</acronym> Nursî M. Kemal'e iddia edildiği kadar şiddetli karşılık veremez.

Cevap:

a. Kronolojiye baktığımızda henüz M. Kemal'in 'Atatürk' olmadığı bir
dönemden bahsedilmektedir. Cumhuriyet ilân edilmemiştir. Türkiye'nin
bugüne kadar gördüğü en demokratik anayasası yürürlüktedir ve en
çoğulcu meclisi iş başındadır. M. Kemal'in bütün ipleri eline aldığı
günler henüz başlamamıştır.

b. Said</acronym> Nursî'nin hayat
hikâyesi bu türden şecaat örnekleriyle doludur. Detaylara girmeyeceğiz
ama; daha çocuk yaşta medrese hocalarına, Hamidiye Alaylarının en
gaddar paşası Miran Aşiret reisi Mustafa Paşa'ya, ilk İstanbul
seyahatinde (1907-9) payitahta ve Divan-ı Harp Reisine, esaret
günlerinde Rus Ordusu komutanına ve işgal altındaki İstanbul'da
İngilizlere karşı gösterdiği şecaat göstermektedir ki, Bediüzzaman için
�'akkın hatırı âlîdir.'21




[b]Said</acronym>
Nursî ile Mustafa Kemal'in Birinci Meclis'teki görüşmelerine şahitlik
eden 1. ve 2. dönem milletvekillerinden Ali Sürûrî TÖNÜK'ün hâtıra
defterinden ilgili satırların yer aldığı bölümler. Hâtıra Defteri,
Ankara'da Millî Kütüphânede, 06 mil YZA 9487'de kayıtlıdır
.[/b]


















[b]Said</acronym>
Nursî'nin ilk Büyük Millet Meclisi'nde alkışlarla karşılandığını,
kürsiye dâvet edilerek Türk ordusunun zaferi için duâ ettiğini bildiren
"Zabıt Ceridesi"nin aslı.
[/b]










[b]Bediüzzaman'ın Meclis'te, mebuslara hitaben yaptığı 10 Maddelik konuşması. Bu beyannameyi daha sonra Meclis'te dağıtmıştır.[/b]









[b]SONUÇ[/b]



Bediüzzaman'ın M. Kemal'le olan mücadelesi kişisel bir mücadele
değildir. Bir fikir, inanç, medeniyet mücadelesidir. Bu sebeple
tartışmaları bu merkezde sürdürmek gerekmektedir.

Gerçeklerin ortaya çıkması için devletin, Genelkurmay arşivi başta
olmak üzere bütün arşivleri, araştırmacıların istifadesine şartsız
olarak açması ve belgeler üzerindeki karartmayı kaldırması
gerekmektedir.

Bütün bu tartışmaların ya bizzat veya neticesi itibariyle hayra vesile olacağına inancımız tamdır.




[b]DİPNOTLAR[/b]



1- Bu itirazları yapan kesimler resmî ideolojinin
memurları tarafından isnat edilen birkaç iftirayı tekrarlamakta ve
ortaya yeni bir şey koyamamaktadırlar. En önemlisi de davaları reaktif
(=tepkisel=menfî) olmakla maluldür.

2- Bu konular hakkında Said</acronym>
Nursî'nin otobiyografisi hükmünde olan Tarihçe-i Hayat eserinde
anlattıkları bizim için yeterli olmakla birlikte muterizlerin ikna
edilebilmesi için mümkün olduğunca tarafsız kaynaklara müracaat
edilecektir.

3- Abdülkadir Badıllı, BSN. Mufassal Tarihçe-i Hayatı, C. 1, İttihat Yay. İst. 1998, s. 538.

4- Habertürk Gazetesi, 4 Ocak 2011.

5- Badıllı, s. 557.

6- Nursî'nin Ankara'dan Gebze istikametine aldığı tren bileti bu
tarihte düzenlenmiştir ve 21 Nisan'a kadar geçerlidir. Dolayısıyla
yolculuğun bu 5 gün içinde başlamış olması gerekmektedir.

7- Badıllı, s. 539. Abdülkadir Badıllı, Abdülgani Efendi'nin
hatıralarından hareketle Bediüzzaman'ın Ankara'ya Kurban Bayramından
hemen önce geldiğini ifade etmektedir. Ancak tarih çevirmedeki hata
dolayısıyla Kasım ayında geldiğini iddiâ etmektedir. Hâlbuki Milâdî
1922 yılının Kurban Bayramı 4 Ağustos tarihindedir. (Bkz. TTK'nun tarih
çevirme kılavuzu.)

8- Bu dâvetlerin telgrafla yapıldığı ifade edilmekle birlikte henüz bu telgraflara ulaşılamamıştır.

9- Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said</acronym> Nursî, Yeni Asya Yayınları, İst. 1988, s. 239.

10- Bu sayının abartılı olduğu kanaatindeyiz. Nursî'nin verdiği üç sayısını doğru kabul ediyoruz.

11- Şahiner, s. 240.

12- Makam, servet ve şöhret. Ki, zaten M. Kemal'de onu ikna için bunları teklif etmiştir, ama red cevabı almıştır.

13- 4 Ocak 2011.

14- Mektupta Nursî, M. Kemal'e 'İslâm âleminin kahramanı [İslâm
kahramanı değil!]' olarak hitap etmektedir. Bu hitap o gün için normal
karşılanması gereken bir hitaptır. Çünkü henüz aralarında bir diyalog
geçmemiştir; Said</acronym> Nursî
muhatabının mahiyetini bilmemektedir. Ancak Ankara'da kaldığı 5 aylık
zaman zarfında M. Kemal ile olan konuşmalarından ve gözlemlerinden
hareketle muhatabının kim olduğunu fark etmiş ve onunla siyaset yoluyla
mücadelenin imkânsızlığını' hadis</acronym>-i
şerif'in işaretiyle 'görerek Ankara'yı terk etmiştir. Mektubun esas
muhtevası, baştaki hitap cümleleri çıkarılarak 'çünkü artık a) genele
hitap etmektedir, b) M. Kemal'in İslam âleminin kahramanı olmak gibi bir
derdi olmadığını görmüştür' neşredilmiştir.

15- Şahiner, s. 247-249.

16- Bkz. Ali Süruri'nin günlüğü. (Bedîüzzaman/M. Kemâl Görüşmesi (BELGE))

17- Şahiner, s. 250.

18- Badıllı, s. 557.

19- Bugüne kadar bu konuda ortaya çıkan belgeler arasında en dikkate
değer olan Ali Süruri�nin hatıratıdır. Çünkü a) Süruri II. Dönem de
milletvekilliği yaptığına göre M. Kemal'in tarafında yer alan bir
kişidir, b) 1926'da vefat eden Süruri sonraki tarihlerde Bediüzzaman'la
rejim arasındaki mücadelenin farkında olmadan yani herhangi bir
ideolojik angajmana girmeden şahit olduklarını kaleme almıştır.

20- Bedîüzzaman/M. Kemâl Görüşmesi (BELGE)



21- Bediüzzaman Said</acronym> Nursî, Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İst. 2008, s. 421, 422.



"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir