Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

04.01.2011, 11:58

Hani Türkiye demokratikleşmişti? Cevher İLHAN

Cevher İLHAN

Hani Türkiye demokratikleşmişti?



2010'u geride bırakırken, kamuoyu demokratikleşmeden özgürlüklere,
siyasetten sosyal gelişime, büyümeden ekonomiye ciddî bir çarpıtmayla
karşı karşıya.

Her defasında uluslararası kurumların raporlarını ve anketlerini
'başarı'nın göstergesi olarak sunan siyasî iktidar, son demde ne garip
ki bunları 'teğet' geçiyor; kendinden menkul içte eğilip bükülerek
saptırılan rakamlara sığınıyor. Bakanlar Kurulu kararıyla, 2011 yılı
programında yer alan 'Fert Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya ilişkin
'düzeltme'yle, millî gelirin bir gecede 2.500 dolar arttırılarak 15 bin
dolar olarak ilân edilmesi gibi'



İşin gerçeğine bakılırsa, 1.6 milyon tiraja sahip ekonomi dergisinin
dünya çapında iki yılda bir yaptığı demokrasi endeksi araştırmasına
göre, Türkiye'nin 'tam demokrasiler' bir yana 'kusurlu demokrasiler'in
bile arasında yer alamaması ibret verici.

167 ülkeyi kapsayan araştırmada, Türkiye'nin iki yıl önce olduğu gibi
'hibrit (melez) rejimler' kategorisinde yer alması, akamete uğrayan
'açılımlar' ortasında demokrasi ve özgürlüklerdeki hal-i pürmelâlini
ortaya koyuyor. Zira sözkonusu araştırmada ülkeler, seçim süreci ile
çoğulculuk, sivil özgürlükler, hükümetlerin işlevi, siyasal katılım ve
siyasal kültür dikkate alınarak dört ana kategoride sıralanıyor.

Birinci kategori olan 'tam demokrasiler' bölümünde 26. sırada bulunan
Türkiye'nin ikinci kategori 'kusurlu demokrasiler'in de altına düşüp,
-2008'de 5.69 puanla 87. sıradayken- 10 üzerinden 5.73 ortalama ile
Honduras'ın ardından 89 puanla Nikaragua ile aynı, Zambia, Tanzanya,
Uganda, Sierra Leone, Haiti gibi 'karma rejimler' sırasında gerilemesi,
gerçeği açığa çıkarıyor.



NİKARAGUA İLE AYNI SIRADA

Bunun sebebi, öncelikle Türkiye'nin 'medya özgürlüğü' alanında da kötüye
gittiğinin belirtilmesi, düşünce ve ifâde özgürlüğü'nde hâlâ kusurlu
kalması. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS), 'herkesin düşünce,
vicdan ve din özgürlüğüne sahip olması' gereğinin uygulamada yerine
getirilmemesi

Türkiye'nin 'sivil özgürlükler'de 132. sıradaki Kazakistan'ın gerisinde
kalması ise çarpıcı. AİHS'nin, 'herkesin görüşlerini açıklama ve anlatım
özgürlüğüne sahip olmasını, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin
müdahâlesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma
ve verme hak ve hürriyeti'ni taahhüd altına almasına mukabil,
Türkiye'de vatandaşlar hâlâ fikirlerinden dolayı soruşturuluyor,
cezaevine giriyor.

Türkiye'de hâlen hapiste 50 gazeteci bulunuyor. Yeni Asya gazetesi
yazarlarına açılan 'İlâhî ikaz' davalarında olduğu gibi, hâlen sırf dinî
inanç ve düşüncelerinden dolayı gazetciler ve yazarlar yargılanıp ceza
alıyor.

Bu arada Türkiye'nin 'seçim süreci değerlendirmesi'nde gerilerde kalıp
ancak Sri Lanka'yı geçebilmesi, 'hükümet işlevi'nde pek iyi olmaması,
'siyasî gelenek'te Latin ülkeleri geride bırakmasına karşı bilhassa
'siyasî katılım kategorisi'nde 3.89 puanla 'otoriter rejimler
kulvarı'nda kalması, dikkat çekici. Kısacası Türkriye'nin 89'uncu sıraya
inen ileri demokrasimiz Nikaragua'ya denk.

Diğer noksanlıklar bir yana, siyasî iktidar, AB ile müzâkere sürecindeki
'Türkiye ilerleme raporları'nda siyaseti demokratikleştirmenin birinci
şartı olarak iletilen siyasî partiler ve seçim sisteminin
düzeltilmesine yanaşmıyor.

Başbakan Erdoğan'ın AKP Genel Başkanı sıfatıyla ilk AKP hükûmetinin
kurulduğu gün olan 16 Kasım 2002'de açıkladığı 'Âcil Eylem Plânı'nda söz
verdiği 2820 sayılı 'siyasî partiler ve seçim kanunu'nu ele alınması
sürekli öteleniyor. Sekiz yıldır, seçim beyannâmelerinde vaat
edilmesine, hükûmet programlarında deklâre edilmesine rağmen,
savsaklanıyor



"HİBRİT (MELEZ) REJİM"

Doğrusu, hiçbir demokratik ülkede benzerine rastlanmayan yüzde 10'luk
'seçim barajı'yla başta iktidar partisi olmak üzere, Meclis'teki
muhalefet partileri almadıkları, hak etmedikleri oyların üzerinde
oturuyor. AKP'nin birinci dönemde yüzde 35'le, ikinci dönemde yüzde 47
ile Meclis'in yüzde 65'ini doldurması, yüzde 40'lara, 45'lere varan
vatandaşların oylarının temsil edilmeyip Meclis dışında kalması, "siyasî
katılım kategorisi'ndeki vaziyeti ortaya çıkarıyor.

Şimdiki vaziyete göre 550 milletvekilinin bütününü partilerin genel
merkezleri, genel başkanları seçiyor. Oysa gerçek bir demokratik seçimle
seçmenin istediğini seçmesi için yargı denetiminde tesbit edilen parti
üyelerinin hâkim nezâretinde önseçimle sıraladığı aday listelerindeki
'tercihli sistem'le bunun önü alınabilecekken, siyasî iktidarın bigâne
kalışı, çarpıcı"

"Alevi açılımı'ndan 'Romen açılımı'na, peşpeşe bir dizi 'açılım'ı açan,
'demokratik açılım'dan dem vuran Erdoğan ve iktidar partisi
sözcülerinin, siyasî sistemin demokratikleşmesinin asgari şartı olan
yüksek 'seçim barajı'nın indirilmesine, siyasî partiler ve seçim kanunun
düzeltilmesine 'Türkiye'yi hazır bulmaması' ise 'hibrit rejim'in bir
diğer göstergesi"



04.01.2011 cevher@yeniasya.com.tr

http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=305



"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir