Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

11.12.2010, 08:55

Türkiye Çoktan Ab Üyesi Olmuştu

TÜRKİYE ÇOKTAN AB ÜYESİ OLMUŞTU



Alman gençlik hareketlerinin önde gelen isimlerinden biri olan ve
Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren makalesiyle gündeme gelen Michael
Sendker, Bediüzzaman’ın görüşleri doğrultusunda hareket eden bir
Türkiye’nin uzun yıllar öncesinde Avrupa ülkeleri seviyesine
gelebileceğini ifade etti. Sorularımızı cevaplayan Sendker şunları
söyledi:

DİNSİZ MODERNLEŞMEYE KARŞIYDI

“Diyebilirim ki, eğer Türkiye’de Mustafa Kemal’in görüşleri, yani
Kemalizm ideolojisi yerine, Said Nursî’nin görüşleri kabul görseydi,
Türkiye şimdiye kadar çoktan Avrupa Birliği düzeyinde bir ülke olabilir,
daha kısa zamanda çağ atlayabilirdi. Çağdaşı olan Mustafa Kemal’in
aksine, Said Nursî dinî değerlerden arındırılmış bir modernizasyona
karşıydı.”

BEDİÜZZAMAN “AVRUPA İKİDİR” DİYOR

Bediüzzaman'ın Avrupa ile ilgili tesbitlerine de dikkat çeken
Sendker şöyle konuştu: “Eserlerinin bir yerinde Nursî’nin Avrupa’yı iki
kısma ayırdığına şahit oluyoruz. 1930’larda kaleme aldığı bir eserinde
Nursî, bir iyi, bir de kötü Avrupa’dan bahsediyor. Kötü Avrupa’nın
neticesinde ateizm ve dinsizliğin ortaya çıktığını söyleyebiliriz.”

BEDİÜZZAMAN’IN GÖRÜŞLERİ TÜRKİYE’YE ÇAĞ ATLATIR

Alman gençlik hareketlerinin önde gelen

isimlerinden biri olan ve Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren
makalesiyle gündeme gelen Michael Sendker, Bediüzzaman’ın görüşleri
doğrultusunda hareket eden bir Türkiye’nin uzun yıllar öncesinde Avrupa
ülkeleri seviyesine gelebileceğini ifade etti.

ALMANYA’DA yayınlanan Ayasofya adlı dergi için Türkiye’nin AB
serüveni ile ilgili bir yazı kaleme alan ve bu yazısında Bediüzzaman
Said Nursî’nin görüşlerinden bahseden Almanya Gençler Birliği Yöneticisi
Michael Sendker, Yeni Asya gazetesinin sorularını cevapladı. Sendker,
geçen gün “Türkiye’nin AB üyeliği fırsat mı, yoksa büyük tehlike mi?”
başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu yazı Alman yayın organı Xtranews
tarafından da iktibas edilmişti.

Yazısında referans olarak kullandığı Bediüzzaman Said Nursî ile
alâkalı sorularımızı cevaplayan Sendker, “Politik olmaktan ziyade,
teolojik bir bakış açısıyla yazmış olduğum makalemde Bediüzzaman Said
Nursî’den bir alıntı yapma gereği duydum. Zira kendisi modernlik ve
gelenekselliği bir arada bulunduran Türkiye ile ilgili önemli ve ileri
görüşlü fikirlere sahip bir kişi. Diyebilirim ki, eğer Türkiye’de
Mustafa Kemal’in görüşleri, yani Kemalizm ideolojisi yerine, Said
Nursî’nin görüşleri kabul görseydi Türkiye şimdiye kadar çoktan Avrupa
Birliği düzeyinde bir ülke olabilir, daha kısa zamanda çağ
atlayabilirdi” dedi.

Dinsiz modernleşmeye karşıydı

Aynı zamanda Münster Üniversitesinde Katolik Dinî ve Latince
öğrenimi gören Michael Sendker, Bediüzzaman ile ilgili görüşlerine şu
cümlelerle devam etti: “Said Nursî, benim görüşüme göre, kendi yaşadığı
çağın çok önüne geçmiş, ileri görüşlü bir insandı. Özellikle, 1923’ten
önceki dönemde, Mustafa Kemal ile karşı karşıya geldiği noktada, İslâm
dininin ve geleneklerinin Batılı modern değerler ile bağdaşır olduğunu
öne sürüyordu. Çağdaşı olan Mustafa Kemal’in aksine, Said Nursî dinî
değerlerden arındırılmış bir modernizasyona ya da diğer değişle
Batılılaşmaya kesinlikle karşıydı. Katolik teoloji ve Latince eğitimimi
sürdürdüğüm Münster Üniversitesi’nde bir tez üzerinde çalışırken Said
Nursî’nin 1908 yılında yapmış olduğu bir konuşmaya rastladım. Şükran
Vahide’nin “Modern Türkiye’de İslâm” adlı kitabında rastladığım bu
konuşmada Said Nursî, meşrûtiyetin ve İngiliz işgali sonrasında elde
edilmiş bağımsızlığın temellerinin din ve ahlâk üzerine inşa edilmesi
gerektiğini savunmaktaydı.”

Dinî ve moderniteyi bir arada düşündü

Said Nursî’nin Kur’ân’a bakış açısının oldukça modern ve rasyonel
olduğunun altını çizen Sendker, sözlerine şöyle devam etti: “Nursî, din
ve modernitenin birbiriyle bağlantılı olması gerektiğini düşünüyordu.
Onun din ve modern bilimleri bir arada okutacak bir üniversite fikri bu
öngörüsünü karşılamaktaydı. Nursî, böylece geleceğin bilim ve
teknolojide olduğunu kabul ediyor, ancak bunları dinden
soyutlandırdığınız zaman tehlikeli olacağını ifade ediyordu. Hatta o
bazı konuşmalarında, kendi çağdaşı olan bazı âlimlerin adeta bir orta
çağ kalıntısı olduğunu söylemekteydi. İşte bundandır ki, Osmanlı
Devleti’nin çöküşünü başkalarının aksine İslâm dinine değil, fakirlik,
cehalet ve ihtilafa bağlıyordu.”

Nursî, medeniyetleri birleştiriyor

Alman gençlik hareketinin önemli isimlerinden olan Michael
Sendker, Bediüzzaman’ın medeniyetler barışına hizmetleri ile ilgili
olarak da şunları söyledi: “Bence Said Nursî, muhteşem bir kişiliktir.
Bazı yazılarında Hristiyanlara toleranslı yaklaşımları olduğunu
görüyoruz. Onun bu görüşleri sayesinde, dinler arası diyalog, özellikle
de Hıristiyan ve Müslümanlar arasında ittifak daha yapıcı bir şekilde
işletilebilir diye düşünüyorum.”

Bediüzzaman “Avrupa ikidir” diyor

BEDİÜZZAMAN’IN Avrupa ile ilgili tesbitlerine de dikkat çeken
Sendker şöyle konuştu: “Eserlerinin bir yerinde Nursî’nin Avrupa’yı iki
kısma ayırdığına şahit oluyoruz. 1930’larda kaleme aldığı bu eserinde
Nursî, bir iyi, bir de kötü Avrupa’dan bahsediyor. Kötü Avrupa’nın
neticesinde ateizm ve dinsizliğin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu
husus, Hıristiyanların da eleştirdiği bir gerçek. Kötü Avrupa’nın
karakteri olan dinsizlik ve sekülarizm, aynı zamanda Papa VI. Paul ve
Jesuits, Bonhoeffer v.s. gibi bir çok Avrupalı Hıristiyan tarafından da
eleştirilmekte, kınanmaktadır. Şimdiki Avrupa da, bir çok yönden,
oldukça modern ve sekülerdir. Şimdilerde Pazar günleri kiliseye gitmek,
bilhassa son 20 yıldır iyice demode hale geldi. Benim kanaatimce, bunun
önemli bir sebebi “refah ve Aydınlanmadır”. Ancak olumlu mânâdaki “refah
ve Aydınlanma”dan bahsetmiyorum, Said Nursî’nin de altını çizdiği
“olumsuz” mânâdaki refah ve Aydınlanmadır bu. Şimdi ise ekonomik
krizlerin ve istikrarsız finans sistemlerinin çağında dinin tekrar daha
popüler hale geldiğine şahit olmaktayız.”

UMUT YAVUZ yavuz@yeniasya.com.tr







11.12.2010













"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

2

11.12.2010, 12:29

Kaynak Risale-i nur olunca tespitler doğru ve yerinde oluyor.İnşaAllah bu doğruktuda kararlar alınır. ülkemizin selameti için buna ihtiyacı var

Bu konuyu değerlendir