Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

27.10.2010, 08:20

“YÖK’ün yönergeleri” çözüm mü?

Cevher İLHAN



“YÖK’ün yönergeleri” çözüm mü?
















Türkiye’de gündem savrulması var. Peşpeşe ortaya atılan gündemlerle kamuoyu gündem karmaşasına kurban ediliyor.

Oysa Türkiye’nin gündemini enine boyuna tartışması gerekmekte.
Bunların başında “kamusal alan” ve resepsiyon polemiklerine boğdurulan
başörtüsü tartışmaları gelmekte.

Tıpkı yasadışı yasağa gerekçe gösterilen “yasal yasak” çarpıtması
ve hükûmetin Strasbourg’a gönderdiği savunmayla şaşırtılan AİHM’in
“Türkiye’deki yasalara uygun görmesi”yle yasakçıların eline kozlar
verilmesi misali yanlışlar yapılmakta. Bu hususta içine düşülen
vartalardan biri de YÖK’ün “yönerge” ve “tâlimatları” gelmekte. Türkiye
Cumhuriyeti mevzuatında kadınların kılık ve kıyafetlerine dair hiçbir
kanun yokken, YÖK’ün bir zamanlar “genelge” ve “yazılar”la yasağı
tepeden dayatması benzeri gereksizlikler, “yasağın yasallaşması”na âlet
edilmekte.

Türkiye’nin başörtüsünü bütün yoğunluğuyla konuştuğu bir süreçte
ve özellikle başta siyasette ve geniş çevrelerde, tamamen bir hak ve
özgürlük meselesi olan bu dinî vecibe yasağının ancak mutâbakat ve
demokratik anlayışla aşılacağın deklâre edilmesine karşı, hâlâ anayasal
ve yasal değişikliklerden bahsedilmekte, “mevzuat”a müracaat edilmekte.

“GEREKSİZ İŞ…”

Bilindiği gibi, YÖK önce “yasak”la karşılaşan başörtülüler
hakkında “tutanak tutulması”na dair yazı gönderdi. Ardından YÖK Başkanı
Prof. Özcan, derse alınmayan başörtülülerin şikâyetlerini kendilerine
iletmesini istedi. Sanki Türkiye’de hâlâ birçok üniversitede devam eden
başörtüsü yasağı yokmuş gibi, “başı açıkların güvencesi olduğunu”
söyledi. “Başörtülü olmayanların kefili benim” dedi.

Bunun üzerine, öteden beri başörtüsü yasağına karşı olan ve temel
hak ve özgürlükler ekseninde başörtüsü hakkını savunan çevreler bunu
“işgüzârlık” olarak yorumlayıp tepki gösterdiler. Başörtüsü yasağı
sorununun fiilî olarak çözüldüğünü ve son bir yıldır çok sayıda
üniversitede öğrencilerin başlarını açmadan derslere girdiğini belirten
öğretim üyeleri, “Üniversitelerde her türlü ideolojinin ifade edilmesi
serbest bırakılırken, giyim kuşamın yasaklanması doğru değil.
Serbestliği savunuyoruz, ama YÖK’ün bu tür yazılarına gerek yok.
Siyasetçilerin bir kere bu meseleye karışmaması gerekiyor. Ama bu iş
siyasetçilere bırakıldı, üniversiteler susuyor. YÖK yazısı ile bunu
provoke etmiş, kışkırtmış oldu. Bu başkan iki yıl önce Anayasa
değişikliğine kadar götürdü bu işi, şimdi ikinci yanlışı yapıyor. Bu iş
kendiliğinden zaten çözülmüş gibiydi. İş yaygaraya dönüşünce siyasal
partiler başta iktidar partisi olmak üzere bunu kullanıyorlar. Temel
yanlış burada” diye yakındılar. YÖK’ü gereksiz iş yaparak, ortalığı
karıştırmakla suçladılar.

Daha bu tartışmalar bitmeden, YÖK Başkanı Özcan, gazetecilere
“Tüm sınavlarda başörtüsü serbest” bilgisini verdi. İlkbahar dönemi
Akademik Personel Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) kılavuzunda yer
alan, “başı açık” şartı ibâresinin bundan sonraki sınav kılavuzlarında
da yer almayacağını bildirdi. Aynı uygulamanın KPSS ve üniversite
sınavları için de geçerli olacağını açıkladı. Peşinden de, bir
gazetecinin ‘’ALES kılavuzunda yapılan değişikliği sendikalar yargıya
taşıyacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusuna, “Dâvâ
açabilirler. Orada hiçbir şey yok. Onu engelleyen bir durum da yoktu
zaten” cevabını verdi…

“YARGIYA İNTİKAL”İN AKIBETİ…

Ve mesele yargıya intikal etti. Eğitim ve Bilim İş Görenleri
Sendikası (Eğitim-İş) ALES Sonbahar Dönemi Kılavuzu’nda yer alan
yürürlükteki kılık-kıyafet düzenlemesinde yürütmesinin durdurulması ve
iptali talebiyle Danıştay’a başvurdu. Anayasa Mahkemesi’nin
“gerekçesi”nin, Danıştay’ın hiçbir yasal dayanağı olmayan kararının ve
AİHM kararının uygulanmasını talep etti. Şimdi Danıştay’ın kararı
bekleniyor…

Hatırlanacağı üzere, Yükseköğretim Kanunu’ndaki “meslekî ve
teknik okulların üniversite giriş sınavlarında katsayı uygulanması”
uçurumunu daraltan YÖK’ün bütün düzenlemeleri, Danıştay’ca iptal
edilmişti. Peşpeşe iptaller sonucu, başta imam hatip mezunları olmak
üzere milyonlarca meslek lisesi mezununun hak gasbı ve mağduriyeti devam
ediyor. Ve gelinen noktada, öğrenciler yeniden bir iptalle karşı
karşıya kalabilir. YÖK Başkanı, “Artık başörtüsü ile ilgili
konuşmayacağım, mesele yargıya intikal etti” diye işin içinden çıkmaya
çalışıyor. Lâkin öğrenciler, Prof. Yarımağan döneminde başörtülüleri
dışlayan sınav yönergesinin değiştirilmesine dair Eğitim-Sen’in
Danıştay’a başvurup yasakçı uygulamayı geri getirmesi gibi bir durumla
karşı karşıya.

Bu hususta, “Kurumların başındaki bürokratların pat-küt
açıklamalar yapmalarını doğru bulmam, YÖK Başkanı niçin böyle bir
gereklilik görmüş bilmiyorum” mesajını veren Millî Eğitim eski Bakanı ve
AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik’in, “Belki orada hemen birisi devreye
girer, Danıştay’a götürüp belgeyi iptal etmeye çalışır” cümlesi,
dikkate değer.

Gerçekten, daha evvel olduğu gibi, Danıştay sözkonusu yönergeyi
iptal etse, iş daha da çıkmaza girip yasakçılara yeni bir “yasallık”
gerekçesi ve malzemesi olmaz mı?



27.10.2010

"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir