Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

19.10.2010, 07:15

Teşekkürler Türkiye

TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE




Türkiye'yi adım adım dolaşan BEDİÜZZAMAN tanıtım ve hizmet tırını
en güzel şekilde karşılayan ve nice fedakarlıklar göstererek çalışan
Nur sevdalılarına gönülden TEŞEKKÜRLERİMİZİ sunuyoruz.

Üstadım, İzmir’e hoş geldin

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin 1925 yılında, sürgün
hayatının başlarında Burdur’a giderken İzmir’e uğrayıp, şimdi yıkılıp
yerine otopark yapılan Mezarlıkbaşı semtindeki Abdülkadir Paşa Otelinde
kaldığını duyunca; gençliğimizde devam ettiğimiz otelin çayhanesinden
tanıdığım arkadaştan bu eski kayıtları istedim. Kendisi bu kayıtların
olduğunu, fakat yıkım hazırlığı sırasında kaybolduğunu ifade etti.

Bediüzzaman Hizmet TIR’ı Tire’den geçerken Rasin Tekeli ağabey
“Üstad ‘İzmir’e geleceğim’ dedi ve hizmet TIR’ıyla geldi” deyince, bazı
hatıralar resmi geçit yapmaya başladı. Bunlardan birisi de, Ahmet Feyzi
Kul ağabeyin vefatında kabrinin başında muhterem Sungur Ağabeyin
anlattıklarıdır.

Sungur Ağabeyin bizzat Üstad Hazretlerinden duyduğunu ifade
ettiği şu cümleler elbette çok manidardır: “Kardeşim, benim Ege’ye ve
İzmir’e mutlaka gelmem lâzımdı; fakat orada bir Nur görüyordum ki, benim
gelmeme ihtiyaç bırakmadı. İşte o Ahmet Feyzi’dir.”

Üstad’ın hem Ege ve İzmir’e verdiği önemi, hem de Ahmet Feyzi
ağabeyin Üstad’ın yanındaki değerini ifade etmesi bakımından önemli bir
hâtıra olarak hafızamda yer etmiş.

Hz. Üstad, vefatından elli yıl sonra Bediüzzaman Hizmet TIR’ı ile
yine İzmir’e muhteşem bir şekilde geldi, İzmir’i fethetti. Ve İzmir onu
bağrına bastı. Alkışlar, duâlar ve gözyaşlarıyla karşılandı ve
uğurlandı.

Bu vesileyle muazzez Üstadıma şiirimle “hoş geldin” demek istiyorum.

Ey felâket ve helâket asrının adamı

Dâvân için basit gördün sürgünleri, idâmı

Durmayıp haykırdın, âlem duydu sedânı

Devrin istikbalini ferâsetinle bildin

Ey şanlı büyük Üstad, İzmir’e hoş geldin

Hayâtın baştan sona nurlu bir hece

Hikmetle bakmayana Nurlar bilmece

Büyük bilinenler yanında kaldı cüce

Zulmet penceresini açan nurlu bir eldin

Ey mübarek Üstad İzmir’e hoş geldin

Açılırken yepyeni bir devre-i zulüm

Bu güzel beldeye uğramıştı yolun

Kırılmak istenirken kanadın kolun

Küfrün kalelerini Nurunla yıkıverdin

Ey şanlı misafir, güzel İzmir’e hoş geldin

Tekniğe meydan okudu kuvvet-i îman

Bin kalemle yazılmış bu tefsir-i Kur’ân

Hizmet fedaileri olan nice kahraman

Yükseldiler tâ arşa, sen de yükseldin

Ey müfessir-i Kur’ân, İzmir’e hoş geldin

HASAN ŞEN

Bediüzzaman geliyor

ABDİL YILDIRIM

Ufukta belirdi muhteşem bir TIR,

Belli ki çok uzaklardan geliyor.

Üzerinde garip bir yolcu taşır,

Sanki Asr-ı Saadet’ten geliyor.

Bu yolcu kimsesizlerin kimsesi,

Sözler’i ruhlara hayat bûsesi,

Melek dinler, semek dinler bu sesi,

Kulak ver, Dellâl-ı Kur’ân geliyor.

İşte karşımızda nurlu bir sîma,

Bakışları güven verir daima,

O’na gıpta eder zemin ve semâ,

Nur’a gark olmuş bir insan geliyor.

Sevgisini tâ yürekten duyalım,

Yollarına başımızı koyalım,

Hoşâmedî ile karşılayalım,

Zira gönüllere Sultan geliyor.

Hizmet aşkı ile yollara düşmüş,

Acıyla yoğrulmuş, çileyle pişmiş,

Hakikat söylemiş, ne hayal ne düş,

Kalbe iman, akla irfan geliyor.

Devâsı ondadır şu mâriz asrın,

Bu hasta unsurun, şu alil uzvun,

Sahipsiz devletin, şanlı milletin,

Bütün dertlerine derman geliyor.

Onunla nurlanır devirler çağlar,

Gezdiği iklimde hep huzur çağlar,

Yol verin ovalar, eğilin dağlar,

Müceddid-i âhir zaman geliyor.

Sadece Kur’ân’ın kapısını çalmış,

Başka kapılara lüzum kalmamış,

Resul-ü Ekrem’den icazet almış,

Elinde bir nurlu ferman geliyor.

Cefa çekmiş hep hayatı boyunca,

Zindan, sürgün, acı, zulüm işkence,

Istırap deyince, çile deyince,

Aklıma BEDİÜZZAMAN geliyor.

Nice serden geçmişler

HASAN YEŞİLKAYA

Nice serden geçmişler, nura olmuş pervane,

Serkeş nefis, neden olmuşsun divane?

Şeyda bülbül bile, gül için gelmiş figâne,

Cihan şümul dâvâya kalınır mı hiç bigâne?

Üstadın “Dünyaya değişmem” dediği Zübeyr'i,

Bayram’ı, Sungur’u, Hulusi’si, mutlu Tahir’i,

Sıddık Süleyman, Hasan Feyzi şâiri,

Ahirete göçmüşler saff-ı evvelin kahiri,

Fırıncı, Birinci, Av. Berk’i, Mehmet Kutlular,

Her biri bu âlî dâvâda gayet mutlular,

Hizmet yoluna bir çok şeyleri yuttular,

Haksızlığı yerip, hakka taraf olup tuttular,

İşte dün Bediüzzaman TIR’ı Anadolu’da dolaştı,

Risâle-i Nurları tanımayanlara gitti ulaştı,

Hasretle gönül dostları hep kucaklaştı

Bayram havasıyla meydanlar dolup taştı,

Hakikat nuru, Kur’ân tefsirini bulmak,

Cuşû hurûşa gelip, nurlarla dolmak,

Hüsrandır, bu yüce dâvâda bigâne kalmak

Üstad Bediüzzaman’ın talebesi olmak,

Son Beyazid’de bu âlî görev buldu hitam,

Can dostları mutlu, ne güzel bir ortam,

Tekrarını nasip eylesin Rabim budur duâm,

Yeni Asya’ya kucak dolusu olsun selâm,

Bediüzzaman

TIR’ının ardından ağlıyorum

NAZMİYE KESELİ

—TIR’ın gidişi anısına—

Bediüzzaman TIR’ı şehrimi terk ettiğinde;

Sulanmamış çiçeğe döndüm soldum hemen

Çocuğun oyuncağı elinden alındığı zaman;

Nasıl olursa ben öyle oldum. Dondum.

Siz bunu biliyor musunuz?

Hatıralarım canlandı, acılarım tazelendi.

20 yaşımda 27 günlük lohusa iken;

Bir sabah erken, eşim tutuklanıp giderken;

Polislere, “Kelepçe takmayın” diye yalvardığımı;

Pencereden dışarıya bakıp nasıl ağladığımı;

Onun geriye dönüp bana nasıl baktığını;

O ateşin o gün beni nasıl yaktığını;

Sizler biliyor musunuz?

Üstadım bugün şehrimize geldiyse;

Vardır bunda bir lütuf, bir hikmet.

Hizmetimizde kusur etmeyelim

Yapmayalım bu güzel lütfa nikmet.

İştah kabartıyordu hazırladığımız kermesler

Kulaklarımdan gitmiyor TIR’ımdan gelen sesler

Heyecandan kesildi o anda bütün nefesler

Görseydiniz burada kuruldu sanki bir meşher

Bizler hizmet erleriyiz, muhabbet fedaileriyiz

Husumet etmeye hiç vaktimiz olmaz

Olmaz bizim olduğumuz yerlerde şer

TIR gelince gönül yarama derman geldi

Dertlerime nur iksirinin şifasını verdi

Bediüzzaman TIR’ı gidince ben tekrar soldum

Siz bunu biliyor musunuz?

Üzülüyordum hediyelerimi veremedim diye

Anladınız mı?

Tire’de çiçekleri verdim niye,

Çünkü bugün buraya Üstadım geldi

Açan çiçekleri dermeye diye

Siz bunu biliyor musunuz?

Ben bugün kederlenip ağlıyorsam;

Kim bilir?

Üstadım oradan oraya sürgüne giderken;

Talebeleri nasıl figân ediyordu?

Gam çekenler kervanına ben de eklendim

Siz bunu biliyor musunuz?

Üstadım hep demokrasi yanlısıdır

Bizden zarar gelmez bu vatana

Hürmet edelim toprak altında yatana

Bırakın. Bugün demokrasi bayramı olsun.

Sokaklar TIR’dan saçılan sevgiyle dolsun

Bugün şehrimde bayram olsun. Mutluyuz.

Siz bunu biliyor musunuz?

TIR gece misafirimiz olacaktı;

Tire’den Ödemiş sapağına saptı

Özkan kardeşim onu bizden kaptı





19.10.2010












"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

2

19.10.2010, 07:46

''Siz biliyor musunuz ''???... Elbette biliyoruz Nazmiye Keseli kardeşim. Biz bu acılarla büyüdük. Biz Üstadımız Hz.leri'ne ( R.A ) yapılan eziyetlerin , mahrumiyetlerin hepisini iliklerimzide hissettik. Ehl-i ilhadın onu sürgünlere göndermesi yetmiyormuş gibi , birde suret-i haktan görünenlerin , O 'nu Risale-i Nurlar'dan soyutlayarak nasıl sürgüne göndermeye çalıştıklarınada şahit olarak ; O'na var gücümüzle sahip çıktığımızı bu anlamlı tır organizasyonunda ortaya koyduk. Ve biz senin göz yaşlarında hep olduk , müsterih ol kardeşim.Bu duygu dolu şiirinle de maziyi tekrar hatırlattığın için Allah razı olsun.Hizmette diri olmamız ve diri kalmamız adına teşekkürler.

3

19.10.2010, 14:30

Nazmiye Keseli'nin şiîrini okuyup da gözyaşı dökmemek mümkün değil! Allah kendisinden ebeden râzı olsun. Çok çileler çektiler ve bugün o çektiklerinin meyvelerini topluyorlar "huzûr" olarak. Rabbim Cennetinde de mükâfatlarını bol eylesin.
O hârika şiirine küçük bir mukàbele de osmanoğlundan olsun; kıymet ifâde ederse.

Ey! Ey yirmi yaşında yirmi günlük loğusa,
Ve ey erken saatte kelepçe takılan eş!
Eğer insanoğlunda insaf ve vicdan varsa
Gün gelir anlar elbet; kim kime neden kardeş
Ve bu yolun yolcusu neden böyle çilekeş.

Ey firâk elemiyle gözyaşı döken bacım!
Ogün döktüğün yaşlar bugün iftihârındır.
Ben de tıpkı sen gibi ağlamaya muhtâcım;
O gün kışı yaşadın; bugünse bahârındır.
Dilerim; Cennet senin hakîkî diyârındır!
Cemil Arıkan
Asya'nın Bahtının Miftahı Meşveret ve şuradır.

"Nurculuk, bütün fenleri müslümanlaştırma hareketidir" M. KUTLULAR

4

20.10.2010, 07:12

Osmanoğlu harikasın.Eyvallah.Ne güzel söylettirilmiş.Dillerine sağlık.Allah razı olsun.

Bu konuyu değerlendir