Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

15.10.2010, 12:39

Şili dersleri





Şili dersleri












A+ | A-




Yakın zamanlara kadar, komşusu diğer Güney Amerika ülkeleri
gibi, askerî darbelerle ve cunta dönemlerindeki katliamlar, işkenceler,
faili meçhul cinayetler, kayıp oğullarını arayan annelerle anılan bir
ülkeydi Şili.

Ve cunta lideri Augusto Pinochet ile.

1973’de CIA desteğiyle Allende’yi devirip katlettiği kanlı
darbenin ardından 1990’a kadar 17 yıl boyunca ülkeyi askerî rejimle
yöneten Pinochet, bilâhare bizdeki 27 Mayısçılar gibi tabiî senatör
olarak dokunulmazlık zırhının korumasında hayatını sürdürmüş, ama son
dönemlerinde hem ülkesinde, hem dünyanın her tarafında “insan hakları
suçlusu” muamelesi görmüş, hattâ bir İngiltere gezisinde tutuklanmıştı.

2006 Ocak’ındaki ölümünden önce, ülkesinde de üç bin kişinin
katli, işkence ve sürgünlerden sorumlu tutularak yargılanması gündeme
gelmiş, hattâ ev hapsine alınmıştı. Ama mahkeme önüne çıkamadan, 91
yaşında asıl hesap yerine gitti.

Lahey Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanırken hücresinde ölü bulunan Miloseviç gibi.

Şili’nin imrenilecek en önemli başarılarından biri, 1990’a kadar
cunta rejimiyle yönetilmesine ve ondan sonra da yıllarca cunta
kalıntılarının devletteki varlığı ile direnişinin devam etmesine rağmen,
demokratikleşme sürecini ilerletmesi.

Meselâ, sonuçlandıramasa bile, cunta rejiminin bir numaralı
sorumlusu hakkında, onu koruyan dokunulmaz zırhlarına rağmen hukuk
zemininde hesap sorma sürecini başlatabilmesi.

Ve demokratikleşmenin getirdiği kazanımları hayatın diğer alanlarına da taşımayı başarması.

Üstelik bunu, Türkiye örneğinde demokratikleşme için pozitif
anlamda itici ve sürükleyici bir etken olan AB gibi bir faktör olmadan,
büyük ölçüde kendi iç dinamikleriyle yapabilmesi.

Yakın zamanda bunun iki örneğini gördük.

Biri, tarihin en büyük depremlerine maruz kalan ve defalarca
yerle bir olan bir ülke olarak, geçtiğimiz Ocak’taki Haiti depreminden
bir ay sonra, Şubat sonunda yine 8.8’lik bir zelzele ile sarsılmasına
rağmen, bu depremin yol açtığı kayıpların ve tahribatın bizdeki 17
Ağustos’la kıyaslandığında çok düşük seviyelerde kalması.

Bu, gerek altyapı, gerekse arama-kurtarma ve tekrar yapılanma
konularında Şili’nin bizden çok daha ileride ve başarılı oduğunu
gösteriyor.

İkinci örnek, 69 gün boyunca göçük altında kaldıktan sonra sağ
salim kurtarılan 33 madenci olayı. Gerekli tedbirler alınmadığı için sık
sık yaşanan maden kazalarında birçok evlâdını kurban vermiş ve vermeye
de devam eden ülkemizin özellikle ders alması gereken bir olay bu.

Hele geçen Mayıs’ta Zonguldak-Karadon’daki kömür işletmesinde
göçük altında kalan iki madencinin cenazesine beş aydır ulaşılamadığı,
sırf bu iş için uluslararası bir ihale açıldığı ve onun da henüz
gerçekleşmemiş olduğu hatırlanırsa...

Uzmanlar, bu konuda Şili ile aramızdaki temel farkın “insana
bakış açısı ve insana verilen değer” noktasında ortaya çıktığını
söylüyorlar.

Ve bu konuda da niçin Şili’nin gerisinde kaldığımızı çok iyi irdeleyip tahlil etmemiz lâzım.

1995 ilkbaharında dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in Güney Amerika
gezisi kapsamında bu ülkeye de uğramış; çoğu orijinal İspanyol
mimarîsiyle inşa edilen tarihî binaların süslediği başkent Santiago’da, o
zaman genç bir Mısırlı imamın görev yaptığı minareli şirin camide Cuma
namazı kılmış ve okyanus kıyısındaki meşhur sahil şehri Valparaiso’yu da
ziyaret etmiştik.

O seyahat esnasında, bu ülkeden hem demokratikleşme; hem
geçmişteki cunta dönemiyle hesaplaşarak bu rejimin tahribatından arınıp
kurtulma ve darbe izlerini temizleme; hem de felâket, musibet ve
kazalara karşı “insana verilen değer” ekseninde güçlü sistem ve
mekanizmalar oluşturma gibi konularda almamız gereken çok önemli dersler
olabileceğini hiç hatırımıza getirmemiştik. Ve şimdi görüyoruz ki,
varmış...

Ders Şili’de de olsa almak lâzım, değil mi?
Kazım GÜLEÇYÜZ

15.10.2010

"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir