Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

13.10.2010, 08:41

Türkiye İsrail’in OECD’sine katılıyor! 1-2

Cevher İLHAN


Türkiye İsrail’in OECD’sine katılıyor!
(1)

...

Türkiye’nin terörle mücadele yurtdışına asker göndermesi ve
Kuzey Irak operasyonlarına dair “hükûmet tezkeresi”nin Meclis’te
görüşüldüğü sırada, dış politikada gârip gelişmeler olmakta.
Referandum sürecinde söz verilen ve ardından bizzat Başbakan
Erdoğan’ın ikrarıyla rafa kaldırılıp ötelenen “yeni anayasa” ve
“başörtüsü yasağı” tartışmaları ortasında, bütün tumturaklı söylemlerin
aksine İsrail’le işbirliği tam gaz sürmekte. AKP hükûmeti, İsrail’i bir
defa daha ödüllendirmekte. Davos’taki “One minute” çıkışı ve özellikle
dokuz vatandaşın katledildiği Mavi Marmara baskını akabinde yoğun iç
gündemle perdelenen ve göz ardı edilen garâbetlerden biri de, İsrail’in
Kudüs’te ısrar ettiği Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD)
toplantısına Türkiye’nin katılacak olması.
Bilindiği gibi, öncelikle başta Filistin olmak üzere İslâm
dünyasının ve insan hakları alanında çalışan birçok sivil toplum
kuruluşunun, İsrail’in Gazze’deki insan hak ve özgürlükleri ihlâllerini
nazara verip itirazlarına rağmen, Müslüman bir ülke olan Türkiye
İsrail’in OECD’ye girmesini onaylamıştı.
Gelinen noktada, İsrail askerlerinin uluslararası sularda el
koyduğu ve yüzlerce vatandaşı tutuklanıp günlerce maddî ve psikolojik
işkenceye tabi tutan İsrail’in bu gasbını “haydutluk” ve “korsanlık”
olarak niteleyen Ankara, Telaviv’e bir “kıyak” daha yapmakta…

“KUDÜS, İSRAİL’İN BAŞKENTİ” İLÂNI
İç ve dış kamuoyu, “One minute”den ve bilhassa Mavi Marmara
küstahlığından sonra İsrail’in hiçbir hak ve hukuk tanımayan ve en son
Yahudi yerleşim birimlerini serbest bırakan işgal politikalarını,
OECD’nin tek Müslüman üye ülkesi olan Türkiye’nin reddetmesi
bekleniyordu.
Bunun içindir ki bölgenin tek nükleer silâha sahip İsrail’in OECD
üyeliğindeki rolünün stratejik önemine Türkiye’nin açık tavrını
göstermesi ve en azından “Filistin sorunu çözülene kadar “hayır”
demesinin gerektiği uyarısı yapıldı.
Ne var ki AKP hükûmeti, bu fırsatı değerlendirmedi; bu husustaki
ikazların hiçbirini nazara almadı. İsrail’i ikaz etmek ve gaddarâne
zulmünden caydırmak bir yana, işgal, zulüm ve saldırıyı mükâfatlandırdı.

Telaviv’e şart koştuğu “saldırıdan dolayı özür dilemesi”,
“maktullerin âilelerine tazminat ödenmesi” ve “BM komisyonunu kabul
etmesi” şartlarından hiçbirini kabul etmemesine karşı, Kudüs’ün fiilen
İsrail’in başkenti ilânı anlamına gelen, OECD toplantısının katılmasına
karar verdi. Üstelik İsrail’in üstelik delik deşik ettiği Mavi Marmara
gemisini ancak 73 gün sonra ancak iâde etmesinin peşinden…
Özetle AKP hükûmeti, “Kudüs’ün fiilen İsrail’in başkenti olarak
tanınmasına yol açacağı” için OECD’de krize yol açan, hatta boykot
edilen İsrail’in 20-22 Ekim tarihli konferansına katılacak.
Oysa OECD toplantısının Kudüs’te yapılmasının “Kudüs’ün İsrail’in
başkenti anlamına geldiği” bir yorum değil, İsrail’in resmen iddiası.
“Bütün Filistinlilerin imhası”nı isteyen aşırı Siyonist İsrail
Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın “Evimiz İsrail” partisinden olan
İsrail Turizm Bakanı Stas Misezhnikov, açık açık, “Toplantı, plânlandığı
gibi Kudüs’te gerçekleştirilecek. Bu konferans, başkentinin Kudüs
olduğu resmî bir şeklide tanınan bir ülkeye sahip olduğumuz gerçeğini
mühürlü bir onaylama ve maksatlı bir deklarasyon olacak” diyor.

AB, BM KARŞI, ANKARA KAYITSIZ!
Keza İsrail parlamentosu Knesset, BM’nin 1947 tarihli kararına
rağmen 30 Temmuz 1980’de Kudüs’ü tek taraflı olarak başkenti ilan
etmişti. “Kudüs Yasası” olarak bilinen bu “temel yasa”da, Kudüs’ün
“bütün ve birleşik olarak” İsrail’in başkenti olduğunu belirtiliyor.
Halbuki Kudüs, Birleşmiş Milletler Paylaşım Plânı uyarınca
“corpus separatum”, yani bölünmüş gövde statüsünde. Bu sebeble BM,
İsrail’in kararı için “geçersizdir, kanunî bağlayıcılığı yok ve vakit
kaybetmeden iptal edilmesi gerekmektedir” diyor.
Budandır ki BM, bütün üye devletlere İsrail’e yaptırım uygulamak
amacıyla Kudüs’teki büyükelçiliklerini çekmelerini talep ediyor. Bu
sebeple bugün Kudüs’te hemen hiçbir ülkenin büyükelçiliği yok.
Yine bundandır ki başta İngiltere ve İspanya olmak üzere bazı AB
ve Batılı ülkeler toplantıya katılmıyor, çoğu Latin Amerika ülkelerinin
sırf “Kudüs’ün İsrail’in başkenti” anlamına geldiği için delege
göndermeme kararı alıp itirazla boykot ediyorlar.
Bu açıdan ilk defa Paris’in dışında yapılacak olan Kudüs’teki İsrail toplantısına Ankara’nın itirazsız iştiraki, dikkat çekici.
OECD Sekreteryası bile duruma müdahil olup en azından toplantının
Kudüs’ün Batı yakasında yapıldığı konusunda güvence isterken; ve Doğu
Kudüs’e geçmedikçe toplantının Kudüs’te yapılması İsrail’in başkenti
olma statüsünün tanınması anlamına geldiğini yazılı bir açıklamayla ikaz
edip toplantının iptalini gündeme getirirken, Ankara’nın bu hususa
kayıtsız kalışı ibret verici…

12.10.2010
E-Posta:
cevher@yeniasya.com.tr
*******************
Cevher İLHAN


Türkiye, İsrail’in OECD’sine katılıyor! (2)

Kudüs’ün İsrail’in başşehri olmadığı, uluslar arası yasalarla
ortada. Buna mukabil, şimdiye kadar BM’nin Filistin sorununa dair bütün
kararlarını saygısızca çiğneyen İsrail, “başşehir ilânı” anlamıyla OECD
toplantısını İslâm’ın ilk kıblesi Kudüs’te yapıyor.Telaviv’in en
yetkili ağızlarından, pervâsızca menhus maksat deşifre ediliyor. İsrail
Turizm Bakanı Stas Misezhnikov, toplantıyı “Kudüs’ün İsrail’in başşehri
olduğunun resmen tanınmasının mühürlü bir onay damgası ve niyet beyânı”
diye duyuruyor. İsrailli Bakan bununla da kalmıyor; “OECD yetkilileri,
konferansı Telaviv’e taşımamızı istediler, ama ‘Telaviv teklifi’ni
reddetmeyi kararlaştırdık” restini çekiyor. Üstelik konferansın
plânlandığı gibi Kudüs’te yapılacağını vurgulayarak katılmaktan vazgeçen
ülkeleri, “tehditlere boyun eğen devletler” yakıştırmasıyla aşağılayıp
“kuvvetle kınıyor.”
OECD yöneticileri ise, konferansın inadına Kudüs’te yapılmasının
İsrail’in uluslar arası kanunlarına saygı göstermediğinin bir delili
olarak gösteriyor. OECD Genel Sekreteri Angel Guirra, “İsrail’in
konferansın yerini Kudüs olarak seçmesi, Birleşmiş Milletler’in 478 nolu
kararını hiçe sayması anlamına geliyor” diye açıkça itiraz ediyor.
Misezhnikov’un Haaretz Gazetesi’ne, “toplantının ‘Kudüs’ün
İsrail’in başşehri olduğunun kabulü” iddiasına sert tepki vererek, “bu
algının düzeltmemesi durumunda toplantının boykot, hatta iptal
edilebileceği ve bir daha İsrail’de yapılmayacağı” uyarısını iletiyor.
Ancak Telaviv yine takmıyor…

İSRAİL’E “KUDÜS DESTEĞİ”!
Gerçek şu ki, pek çok ülkenin Doğu ya da Batı Kudüs’te
konsolosluklarının bulunmasına karşılık, hiçbir ülkenin büyükelçiliği
yok. Daha önce Kudüs’te elçilik açan bazı Latin Amerika ülkeleri de daha
sonra bu elçiliklerini Telaviv’e taşımışlar. Türkiye’nin ise Doğu
Kudüs’teki Başkonsolosluğu hâlen büyükelçilik statüsünde.
Sonuçta uluslar arası arenada İsrail’i kayıtsız şartsız
destekleyen ABD başta olmak üzere hiçbir Batılı ülke Kudüs’ü İsrail’in
başşehri olarak tanımıyor. Amerikan Kongresi’nin 1995’te Amerikan
Elçiliğinin Telaviv’den Kudüs’e taşınması kararı, Amerikan başkanlarınca
uygulanmamış.
Çarpıklık şurada; İngiltere ve İspanya’nın başını çektiği bazı
Avrupa ülkeleri bile konferansı boykot ederken, OECD’deki tek Müslüman
ülke Türkiye, “İsrail’in başşehri Kudüs” mesajlı konferansa katılıyor!
Davos’ta “one minute”yle başlayan, Telaviv’de Türk Büyükelçisine
“alçak koltuk krizi”yle tırmanan “derin kriz” henüz aşılmazken, dokuz
vatandaşın hunharca katledildiği “Mavi Marmara gemisine kanlı
saldırı”dan dolayı İsrail’den “özür” bekleyen Türkiye, bu defa İsrail’e
“Kudüs desteği”ni sunuyor…
Bu arada, son Suriye ziyaretinde Mavi Marmara saldırısının
“insanlık suçu” olduğunu, İsrail’in hâlâ “özür dilemediğini ve tazminat
ödemeye yanaşmadığını” belirten Başbakan Erdoğan’ın, bu hususu teğet
geçmesi ise dikkat çekici. Şam’da “Türkiye-İsrail ilişkileri” hakkındaki
bir soruya Erdoğan, “Ya durağan hale gelenler var; ya da bazı
ilişkilerimizi kesiyoruz veya durduruyoruz” diye cevap veriyor; lâkin
baskının akabinde bir tek iptal edilen “ortak askerî tatbikat”ın dışında
örnek veremiyor…

VE İSRAİL’E BİR “OECD JESTİ” DAHA…
Kısacası, bizzat Millî Savunma Bakanı’nın ikrarıyla İsrail’le son
casus uçağı Heronların ihâlesi dahil bütün siyasî, ekonomik, askerî
anlaşmalar, savunma sanayii ihâleleri, sulamadan enerjiye, tarımdan
telekomünikasyona geniş işbirlikleri her yönüyle yürürlükte. Erdoğan’ın
açık ifâdesiyle AKP iktidarı döneminde “İsrail’le daha geniş çok yönlü
işbirliği ve ilişkiler resmen ve hukuken aynen devam ediyor.”
İsrail’e tank ve silâh ihâleleri veren, helikopter ve uçak satın
alan AKP hükûmeti, bizzat Millî Savunma Bakanı Gönül’ün tesbitiyle,
sayıları 60’a varan anlaşmaların bir tekini dahi iptal etmiş değil.
İsrail’le tam kapasite her türlü “stratejik işbirliği”ni sürdürüyor.
Bu süreçte bütün “veto” çağrılarına rağmen 11 Mayıs’ta İsrail’in
OECD’ye alınmasını kabul eden Ankara, şimdi de İsrail’e bir “OECD jesti”
daha yapıyor. Oysa İsrail’in OECD üyeliğini engellemeye Türkiye’nin tek
bir “hayır”ı yetiyordu. İsrail’le sorunu olmayan İngiltere ve İspanya
gibi “OECD Kudüs toplantısı”nı en basit diplomatik tepkiyle boykot
edebilirdi. Ancak Ankara, garip bir biçimde İsrail’den yana tavır
koymakta. Belli ki AKP hükûmeti, İsrail’e karşı çelişkili samimiyetsiz
politikalar girdabında. Yoksa “one minute”, “alçak koltuk krizi” ve hele
Mavi Marmara kanlı saldırısından sonra İsrail’le hâlâ derin ilişkileri
ve yoğun işbirliğini tam gaz devam ettirmezdi.
Sâdece infiâl içindeki kamuoyunun gazını alan, avutan ve oyalayan
“sert demeçler”le ve hiçbir yaptırımı olmayan sahte “kuru kınamalar”la
geçiştirmez; en azından bu son emr-i vakiye tavır koyar; “Kudüs’ün
İsrail’in başşehri tanınmasının mühürlü onayına destek anlamındaki
toplantı”ya katılmazdı.
Meydanlarda millete atılan nutukların ve söylemlerin aksine
tezatlı ikiyüzlü politikalarla onaylıyor ve katılıyorsa işin içinde
başka “iş” var demektir. Peki, işin içindeki “iş” nedir?

13.10.2010
E-Posta:
cevher@yeniasya.com.tr


"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

14.10.2010, 19:59

Menfaat üzere dönen siyaset canavardir. Siyaset zor hele bu zamanda demokrat olmayana takiye sart..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Bu konuyu değerlendir