Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

13.10.2010, 07:58

Üniversiteler niye geri kaldı

ÜNİVERSİTELER NİYE GERİ KALDI?



Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Selahattin Turan “Türkiye'de yüksek öğretim topluma yön veren
bir kuruluş olamadı. Daha çok bütün tartışmaların merkezinde yer alan
bir kuruma dönüştü'' dedi. Turan yüksek öğretimin “zihniyet sorunu”
yüzünden işlevini yerine getiremediğini söyledi.

AKADEMİSYENLER MAAŞLI MEMUR
“Öğretim üyelerinin çok azı çalışkan ve entelektüel birikimi var.
Akademisyenler bilimsel üretim yerine idarî görevlere ilgi duyuyor.
Herkes dekan ve rektör olmak istiyor. Türkiye'deki akademisyenlerin
yüzde 15'i Batılı anlamda entelektüeldir. Gerisi maaş alan devlet
memurudur” diyen Turan, yüksek öğretimin kendisini en kısa zamanda
yeniden yapılandırması gerektiğini vurguladı.


Yüksek öğretimin “zihniyet sorunu” var


Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Müdürü Prof. Dr. Selahattin Turan, yüksek öğretimin “zihniyet sorunu”
yüzünden işlevini yerine getiremediğini söyledi.
Prof. Dr. Turan, yaptığı açıklamada, yüksek öğretimin Türkiye’de ve
dünyada her zaman tartışmalı bir alan olduğunu belirterek,
üniversitelerde yaşanan herhangi bir sorunun tüm topluma sirayet
ettiğini söyledi. Üniversitelerin toplumun gelecek vizyonunu belirleyen,
geleceğini tasarlayan ve karşılaştığı siyasal, kültürel ve ekonomik
sorunlarına çözüm üreten merkezler olduğunu dile getiren Prof. Dr.
Turan, ‘’Türkiye’de yüksek öğretim topluma yön veren bir kuruluş
olamadı. Daha çok bütün tartışmaların merkezinde yer alan bir kuruma
dönüştü’’ dedi. Soğuk savaş sonrasında her ülke kendi var olma
stratejisini yeniden gözden geçirerek, bilimsel ve akademik çalışmaları
ön plana çıkaran bir strateji belirlediğine işaret eden Selahattin
Turan, sözlerine şöyle devam etti:

Türkiye bilimsel araştırma önceliklerini belirlemiş bir yüksek
öğretime sahip değil. 1950’lerden sonra yüksek öğretimdeki talebi
göremedi, kurgulayamadı. Türkiye’deki üniversitelerin çok ciddî temel
sorunları var. Sorunları yönetimsel ve akademisyenlerin niteliğine
ilişkin iki ana grupta toplayabiliriz. Yönetimsel sorunlar; nitelikli,
formasyon ve iyi eğitim almış profesyonel kişilerin yüksek öğretimi
yönetememesinden kaynaklanıyor. Yüksek öğretimin finansmanıyla ilgili
sorunlar da var. Akademisyenin özgürce hareket edebilmesi, özgürce
dışardan finansal destek bulabilmelerinin önünde çok ciddî yasal
engeller var.’’‘

’AKADEMİSYEN DEVLET

MEMURU KÜLTÜRÜYLE

YETİŞMİŞ’’

Prof. Dr. Selahattin Turan, üniversitedeki kaynakların etkin
kullanımı konusunda da sıkıntı yaşandığını belirterek, ‘’Türk yüksek
öğretiminde para ve insan var ama bunların etkin kullanımı söz konusu
değil’’ dedi. Türkiye’de akademisyenlerin bölümlere adil bir şekilde
dağıtılmadığını savunan Turan, şöyle devam etti:

‘’Aynı öğrenci sayısına sahip bir bölümde 50, diğerinde 10
öğretim üyesi görev yaparken ötekinde hiç öğretim üyesi yok. Batı’daki
bazı üniversitelerde bizdeki kadar öğretim üyesi yok. Önemini kaybeden
bazı bölümler, anabilim dalları kapatılmalı. 40 yıldır aynı anabilim
dalı olmaz. Klasik bilimin sonu geldi. Biyoteknoloji, mikro elektronik,
yeni malzeme bilimi, robot ve sivil havacılık gibi yeni alanlar
açılmalı. Türk yüksek öğretimi işlevini yerine getirmekten uzak. Türk
yüksek öğretiminde finansal sorun yok, zihniyet sorunu var. Öğretim
üyelerinin çok azının çalışkan ve entelektüel birikimi var. Akademisyen
çok yönlü olmalı. Türkiye’de bu maalesef yok. Saat 08.00’de üniversiteye
gelip, 17.00’te evine giden akademisyen tipi çok tehlikeledir.
Kampüsler 24 saat açık, gece gündüz çalışan platformlar olmalı. Bunu
devlet memurluğuna dönüştürürseniz, bu toplumun beynini sakatlar ve tüm
topluma sirayet eder. Üniversiteler diploma değil, beceri kazandırmalı.
Türkiye’nin sosyal sorunlarına çözüm üreten akademisyen yok. Üreten
insan gerekçe üretmez. Türkiye’de akademisyenliğe giriş ve akademik
terbiyenin alınış sürecinde sorun vardır. Araştırma görevlisi olarak
alınan kişi ikinci gün devlet memuru algısına giriyor. Akademisyen
devlet memuru kültürüyle yetişmiş. Sabah 08.00’de gelip, akşam 17.00’de
ayrılıyor.’’

“HERKES DEKAN VE REKTÖR OLMAK İSTİYOR’’

Prof. Dr. Turan, kampüslerin 24 saat yaşanılan alanlara
dönüştürülmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: ‘’Kampüs
içindeki kütüphaneler bile belli bir saatten sonra kapanıyor. Bir kişi
bile kullanacaksa kütüphaneler 24 saat açık kalmalı. Birey ve
yaratıcılığı artık çok önemli. Türkiye’de güzel kampüsler yapılıyor,
ancak fiziki mekân çok önemli değil. Harvard’ın kampüsü bizim bir çok
üniversitemizin kampüsünden kötüdür. Önemli olan öğretim üyesinini ve
öğrencinin kalitesidir. Türkiye’de üretilen bilimsel bilginin büyük bir
kısmı yardımcı doçentler tarafından yapılıyor. Türkiye’de profesör
olduktan sonra hiçbir şey yapmak zorunda değilsiniz. Böyle bir şey
dünyada yok. Türkiye’de akademisyenler bilimin zirvesinde idari
görevlere ilgi duyuyor. Rektörlük için onlarca kişi başvuruyor. Gelişmiş
ülkelerde bölüm başkanı bile zor bulunuyor. Bizde ise herkes dekan ve
rektör olmak istiyor. Türkiye’deki akademisyenlerin yüzde 15’i batılı
anlamda akademisyendir, dünya çapında entelektüeldir. Gerisi maaş alan
devlet memurudur. Yüksek öğretim en kısa zamanda kendini yeniden
yapılandırmalı.’’





13.10.2010

"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir