Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.10.2010, 15:01

Barla'dan doğan güneş dünyayı sardı

Barla'dan doğan güneş dünyayı sardı
Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı Barla ve Isparta'ya vardı. Barla'dan doğan Bediüzzaman güneşi bütün dünyayı aydınlattıktan sonra yeniden Barla ve Isparta'ya geri dönmüştü.

Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı Konya'da yapılan programın ardından Isparta'ya doğru yola çıktı. Önceki günlerde Adana'da yakıcı güneşin altında program yapan tırımız Konya'da yağmurla tanışırken, Beyşehir civarında ise mevsimin ilk karına şahit oldu. Böylece Bediüzzaman Hizmet Tırı dört mevsime de şahitlik etmiş oldu. Urfa'dan bu yanadır Bediüzzaman Said Nursi'nin Isparta'da başlayıp Urfa'da sona eren veda yolculuğunun tam tersi istikamette hareket ediyorduk. Bediüzzaman Urfa'ya doğru vefatına doğru gidiyordu. Şimdi ise bu tersine gidiş bir nevi diriliş yolculuğu olmaktaydı. Bediüzzaman'ın hayatını vakfettiği hakikatleri anlatma ve tanıtma görevini üzerine alan Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı bir nevi diriliş hareketi başlatarak, gittiği yerlerde uyanışlara ve şevke sebep oluyordu.
Çam Dağı yüzünü gösterdi

Tırımız ilk olarak Bediüzzaman'ın Barla Denizi diye isimlendirdiği Eğirdir Gölü ile Gelincik Dağı ve Çam Dağı'yla kucaklaştı. Bu buluşma tırımız ile göl ve dağların aynı karede buluşmasıyla ölümsüzleşti. Çam Dağı ilk etapta yüzünü gizliyordu. Zira başı dumanlıydı. Ancak aradan geçen dakikalar neticesinde dumanlar dağılıyor ve Çam Dağı bize gülümsüyordu. Bu hal bizleri oldukça şaşırttı. Adeta biz gelene kadar yüzünü örten Çam Dağı, Üstad'ın şahsı manevisinin bu ziyaretiyle hicabını kaldırmış ve yüzünü göstermekteydi. Biz de bu şahane manzarayı seyre daldık. Beyşehir'de serpiştiren karla karışık yağmur yerini berrak, güneşli ama serin bir havaya bırakmıştı. Her taraf cıvıl cıvıldı, adeta bir bayram havası taşıyordu.
Barla Denizi'ne aksimiz düştü

Barla Denizi'ni dolaşarak, Barla'ya giden yola saptık. Barla'ya yaklaştıkça etraf bir başka renkleniyor, kainat bambaşka hallere bürünüyordu. Ve nihayet nurların tohumunun atıldığı, bir güneşin ilk olarak tulu ettiği Barla'ya varıyorduk. Barla bizi öğle ezanıyla karşıladı. Bu güzel beldeye girerken Allahu Ekber sesleri yükselmeye başladı. Hemen durarak belde girişindeki camide namaz kılmaya karar verildi. Böylece Barla'ya namazlarımızı kılarak giriş yapmış olduk. Bediüzzaman'ın sürekli yaptığı tesbihatların hala yapılmaya devam edildiği bu camilerde, neredeyse herkes Bediüzzaman ismini biliyordu. Zira Barla Bediüzzaman demekti.. Bediüzzaman da Barla demekti... Camiden çıkan iki küçük çocuğa "Bediüzzaman kimdir?" diye sorduk... Aldığımız cevap bizi tebessüm ettirdi: "O bizim Üstadımızdır"...
Meğer Salih ve Ömer Kavalcı adlı bu kardeşler tırımızı Merzifon'da da görmüşler.. Babalarıyla bir akraba ziyareti için geldikleri Barla'da yine tırımızla karşılaşmışlar... Kader Merzifon'da ve Barla'da bizi iki defa karşılaştırmıştı bu çocuklarla... Öte yandan Isparta yolunda yakıt almak için durduğumuz bir tesiste de Van-Isparta arasında otobüs şoförlüğü yapan bir adam da otobüsünden inip koşa koşa yanımıza gelmiş, "Ben size Van'da yetişmek istedim ama o gün seferdeydim. Programınıza yetişemedim. Şimdi yolda görünce çok sevindim hemen durdum. Lütfen bana da şu dağıttığınız broşür ve kitaplardan verin" dedi. Bu zat da Van'da kavuşamadığı tırımıza Isparta yolunda tevafuken kavuşmuştu...
Nihayet Barla'dayız

Nihayet Barla'ya giriş yapıyorduk artık... Bediüzzaman'ı Barla'ya sürerken dönemin müstebid hükümeti onu ademe ve yokluğa mahkum etmek istiyordu. Zira Barla'ya o zaman şimdi tırımızla rahatlıkla geçtiğimiz bu asfalt yollarla gidilmiyordu. Hatta 1926 Barla'sına kara yolu bile yoktu. Eğirdir'den bizim de ziyaret ettiğimiz noktadan sandalla geçmişti Bediüzzaman bu küçük köye... Tek parti iktidarı kara yolu bağlantısı bile olmayan bu yerlere Bediüzzaman'ı sürerek onun orada yalnız başına ölüp unutulacağını hesap etmişti.. Ancak hiç de hesap ettikleri gibi olmadı. Zira Risale-i Nur'un ilk filizlendiği yer Barla olmuştu ve buradan büyük fedakarlıklar ve gayretlerle bugün bütün dünyaya, milyonlarca insana ulaşmıştı. Öte yandan Barla o kadar harika bir tabiata sahip ki, kader Risale-i Nur müellifini buraya sanki özellikle göndermişti. Zira Bediüzzaman fıtrat itibariyle tefekkürü, uzleti, inzivayı ve tabiatı seven bir zattı. Dağlar, göller, ağaçlar, çiçekler onun için bir nevi cennetti. Zira kendi tabiriyle Barla ve civarını kastederek, "Ben bu menzilleri Yıldız Sarayı'na değişmem" diyordu... İşte şimdi tırımız Bediüzzaman'ın sürgün olarak geldiği Barla'da kaldığı o mütevazi ve münzevi eviyle selamlaşıyordu. Önce cennet Bahçesi kucakladı tırımızı sonra da üstad'ın eviyle karşılaştık. Sokakların darlığından dolayı evin tam altına girilemediyse de, ikisini aynı karede buluşturmayı başardık. Bu arada tırımızı Barla Belediye Başkanı Mehmet Sert de "hoşgeldin" nidalarıyla karşıladı...


Barla'dan yükselen ses

Kuş uçmaz, kervan geçmez Barla'dan yükselen Bediüzzaman'ın sesi, bütün dünyadan yankılanıp 80 küsür yıl sonra tekrar Barla'ya dönüyordu. Hem de bu ses oldukça gürdü... Tırımız gibi dev cüsseliydi... Tıpkı Bediüzzaman'ın dediği "en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacak" hakikatinin bir nüvesiydi belki...
Isparta bizi bekliyor

Bu duygularla Barla'dan Isparta'ya doğru yola çıktık. Isparta'da Bediüzzaman'ın kaldığı evin yakınından geçerek ve şehir turu atarak tanıtım programının yapılacağı IyaşPark önüne gelindi. Ispartalılar Bediüzzaman Hizmet Tırı'na oldukça yoğun bir ilgi gösterdi. Bilhassa Ispartalı şefkat kahramanı hanımların ilgisi üst düzeydi. Tabii ki bunda Alanya ve Antalyalı şefkat kahramanlarının da payı büyüktü. Zira Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın uğramadığı Antalya ve Alanya'dan kocaman bir yolcu otobüsü ve bir minübüs dolusu insan Isparta'ya akın etmişti. Bu kalabalığın huzurunda tanıtım programı başladı. Ispartalılar çiçeklerle karşıladığı tırımızı ziyaret edenlere gül lokumu ve gül suyu ikram ettiler. Kitap, broşür ve gazete dağıtımı yapılırken, hafta sonu olması itibariyle Isparta'nın en büyük alışveriş merkezi olan IyaşPark'a gelen Ispartalılar da hem tırımızın programına katılıyor hem de dağıtılan broşür ve gazetelerden alma fırsatı yakalıyordu.
Melih Atom'un sunduğu programda açılış konuşmasını Hizmet Tırı koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş yaptı. Eraçıkbaş Ispartalılara seslendiği konuşmasında tırımızın gayesinin Bediüzzaman'ı Türkiye'ye tanıtmak olduğunu ve bu amaçla Isparta'da bulunduklarını ifade etti. Eraçıkbaş'ın ardından sözü devralan yazarımız islam Yaşar şöyle <img alt="" src="http://www.sentezhaber.com/images/upload/islam-yasar-isparta.jpg" align="left" />konuştu: "Bediüzzaman Isparta'ya ilk olarak sürgüne getirildi. Elleri kelepçeli ve iki tarafında jandarma vardı. Ama huzurluydu ve mesrurdu... Zira "Vatan-ı aslime gidiyorum" diyordu... Asıl vatanına gittiğinin farkındaydı. Buraya geldiği zaman insanlar etrafına yaklaşamazlardı. Yaklaştıkları zaman karakola götürülme, hesaba çekilme, dövülme ihtimali vardı. Fakat o bütün bu eziyete tahammül etti. Beddua bile etmedi, şefkatiyle herkesi kuşattı. Yalnız o zamanı değil, bugünü de kucakladı. Şu anda aramızda bulunan sizlerin ekseriyeti Bediüzzaman şehrinize geldiğinde daha dünyada yoktunuz. Siz geldiğinizde de o gitmişti. Dolayısıyla eğer biz bugün burada Bediüzzaman Hizmet Tırı etrafında toplandıysak, demek ki o bizim için de yaşamış ve bizim içimizde de yaşıyor. Bizden sonra gelecekler de onun nurundan istifade edecektir."
Bediüzzaman hep Isparta'daydı

Yaşar'dan sonra sözü Isparta temsilciliği adına İlahiyatçı Hüseyin Kıymık aldı. Kıymık şunları söyledi: "Tırımızın gelmesiyle Bediüzzaman Isparta'ya geldi diyoruz. Ama esasında şunu sormak gerekir: Bediüzzaman <img alt="" src="http://www.sentezhaber.com/images/upload/ilahiyatci-huseyin-kiymik.jpg" align="right" />Isparta'dan ne zaman gitti ki? Hayır o hiç gitmedi zaten. Hep buradaydı. Evi burada.. Ana vatanı da burasıdır. Ben üç cihetle Ispartalıyım diyordu.. O Isparta'dan hala yaşıyor. Her tarafına yaşıyor. Cihan şumül olan Risale-i Nur'a dikkat çekmek istiyorum. Dünya Risale-i Nur'u arıyor. Zira çağımızın anlayışına en uygun tefsir Risale-i Nur'dur. Bediüzzaman'ın hizmetleri Isparta'dan başlamıştır. Bir zamanlar Isparta'daki Sav köyünün tarlalarından Risale-i Nur çıkıyordu. Tarladan hiç Risale-i Nur çıkar mı? İnsanlar baskı ve zulümler sebebiyle tarlaya gömmüşler zamanında... Tarladan Sözler çıkıyor, Lemalar çıkıyor, Mektubat çıkıyor.. İşte Isparta bütün bunları yaşamıştır. Biz de Ispartalılar olarak bunun farkındayız. Biz Üstad ile beraber kainata bu hakikatleri haykırıyoruz. Üstadımızı Edirne'den Ardahan'a kadar bu tırımız tanıtırken, bizim de göğsümüz kabarıyor. Bu bağlamda bu hizmeti yapanları tebrik ediyoruz. Allah razı olsun diyoruz."
Isparta Bediüzzaman'ı güllerle karşıladı

Konuşmaların ardından Ispartalılar adına Hüseyin Kıymık İslam Yaşar'a bir çiçek takdiminde bulundu. Yaşar da teşekkür ederek bu çiçeği tırımızı ziyaret eden minik bir bebeğe hediye etti. Tam bu sırada Ispartalılar tarafından tırımızın üstünden güller serpilmeye başlandı. Bu durum, "Isparta Bediüzzaman'ı güllerle karşıladı", "Bediüzzaman'ın yollarına güller serpildi" şeklinde yorumlara sebep oldu.
Daha sonra Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon gösterimi yapılırken, tırımızın önünde de hatıra fotoğrafı çekildi.
Yeni Asya Neşriyat standı da ilgiden nasibini alırken, İslam Yaşar program sonunda uzun süre okuyucularıyla buluşup, kitaplarını imzaladı.
Minik Ahsen: Üstad'ı seviyorum

Isparta'da tırımızı ziyaret eden minik ziyaretçi Ahsen ise bir başka renk katmıştı programa. Ahsen elinde Bediüzzaman'ın resmi olduğu halde, "Üstad, Üstad" deyip duruyordu. "Üstad'ı seviyor musun?" diye sorduğumuzda da "Evet" dedi... Büyüyünce Risale-i Nur okuyup okumayacağını sorduğumuzda "Evet okuyacağım" diye cevaplıyordu o tatlı diliyle... Hemen bize poz verdi sevimli gülümsemesiyle... Biz de bu güzel kareyi hemen fotoğrafladık...
Samanyolu bizlere gülümsedi

Geceyi Yeni Asya Barla Sosyal Tesisleri'nde geçiren tır ekibimiz sabah saatlerinde Sav köyünü de ziyaret ederek, Burdur'a doğru yola çıktı. Gece Barla'ya giderken gökyüzünde bulut olmaması ve karanlık olması sebebiyle Samanyolu bütün ihtişamıyla bizleri selamlıyordu. Binlerce, onbinlerce yıldızın ve Samanyolu'nun izinin apaçık ortaya çıktığı bu gecede adeta ehli sema bu hizmeti tebrik ediyor ve yerde gezinen nur, gökyüzünden de aksederek alkışlanıyordu...

"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir