Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.09.2010, 12:13

Yeni anayasa ve AB

Yeni anayasa ve AB


Referandumda sandıktan çıkan sonuçla ilgili yorumlar devam ederken, özellikle şu iki noktanın altını çizmek gerekiyor:

Bunlardan biri, pakete verilen yüzde 58 evet’le, yeni, sivil ve demokratik bir anayasa talebinin artık daha fazla ertelenemez bir âciliyetle gündeme gelmiş olduğu. Yaygın ve ortak kanaat bu yönde.

Bunun anlamı, Türkiye’yi, maddelerinin neredeyse yarısında yapılan değişikliklerle yamalı bohçaya dönmüş, ama özündeki darbeci ruh hâlâ devam etmekte olan ihtilâl anayasasının defterini dürüp, yerine sivil ve demokratik yeni bir anayasayı ikame etmek için bir fırsatın daha doğduğu.

Bilindiği gibi, 2002 ve 2007 seçimlerinde de aynı fırsat ele geçmiş, ama maalesef değerlendirilememişti. Hattâ Cumhurbaşkanı Gül de 2007 sonrası için bilâhare yaptığı açıklamalarda, fırsatın kaçırıldığını hayıflanarak ve esefle ifade etmişti. Şimdi bu hata bir defa daha tekrarlanmamalı ve Türkiye artık anayasasını yenilemeyi başarmalı.

12 Eylül 2010 akşamı oluşan ve akabinde verilen mesajlarla pekiştirilen olumlu atmosfer, köklü bir anayasa reformu için güçlü bir toplum talebi ve aynı yönde sağlam bir kamuoyu desteği ortaya çıktığını açık şekilde gözler önüne seriyor.

Yani, Türkiye tarihî bir fırsatla daha karşı karşıya. Temennîmiz, bu fırsatın da heba edilmemesi.

Bunun için, süreç, hele şu ortamda gündeme getirilmesi pek isabetli görünmeyen başkanlık sistemi gibi konuları öne çıkarmadan götürülmeli.

“Evet” oylarını, başkanlık sistemine geçiş için bir sıçrama tahtası olarak kullanma hesabı yapılıyorsa, yeniden uyarıyoruz, bu hesap ters tepebilir.

Elbette ki, Türkiye başkanlık sistemini de tartışabilir. Nitekim geçmişte de zaman zaman tartışıldı. Ama defaatle gündeme getirildiği halde hayata geçirilemedi, çünkü şartlar müsaade etmedi.

Peki, şimdi ortamın buna uygun hale geldiğini söylemek mümkün mü? Referandum sonuçlarını bir zafer psikolojisi içinde yorumlayıp “Artık bizi kimse tutamaz” tesbitiyle yola devam etmek isteyenler açısından bu sualin cevabı “evet” olabilir.

Referandumu yorumlayan bir İsrail gazetesinin, Erdoğan’ı—çok hoşlandığı şekilde—“Atatürk’ten sonraki en büyük ikinci lider” olarak nitelemesi örneğinde olduğu gibi, “gaz” verenler de olabilir.

Ama gerçek durum da öyle mi? Bu sualin doğru cevabını bulabilmek için, durumu çok iyi ve gerçekçi bir tahlile tâbi tutmak ve kararı da ona göre vermek gerekiyor. Hele “vuruşarak çekilme” pozisyonunda olan statükodaki hazımsızlık psikolojisinin ve bunun tetiklediği direniş tavrının daha da derinleşip iyice tavan yaptığı bir ortamda.

Yargıtay Başsavcısının, M. Kemal’in meşhur Bursa nutkunu hatırlatan bir üslûpla yaptığı “Anayasa değişse dahi...” çıkışı gözardı edilmemeli.

Zafer sarhoşluğu ve “Artık ne yapabilirler ki?” umursamazlığı içinde girilecek bir rehavet hali ile, iyi düşünülmeden atılacak provokatif adımlar, hiç hesapta olmayan olumsuzluklara kapı açabilir.

Onun için, hele şu merhalede dikkat ve temkini elden bırakmadan, ama temkini pısırıklık ve beceriksizliğe de dönüştürmeden, topyekûn bir yeni anayasa projesini gündeme taşımak ve sonuçlandırıncaya kadar da peşini bırakmamak gerekiyor.

Referandum sonucuyla ilgili olarak yapılan bir başka yorum, yıllardır tavsamış olan AB perspektifinin bu sonuçla yeniden canlandığı yönünde.

Yeni anayasa fırsatının doğmasıyla eş ve ona paralel bir konu bu. Çünkü öncelikle anayasanın baştan sona yenilenmesi, AB reformlarının en önemli başlıklarından biri. Dolayısıyla, doğru esaslar üzerine bina edilmiş ve toplumun büyük ekseriyetince de sahiplenilen köklü bir anayasa reformunu ne kadar kısa zamanda yapabilirsek, birlik kaynaklı sebeplerle de tıkanma görüntüsü veren AB sürecinin önünü açmayı da o kadar çabuk başarmış oluruz.

Sonuç olarak, Türkiye sekiz-dokuz ay sonra seçime gidecek. Dileğimiz, seçimde partilerin anayasa projeleriyle seçmenin karşısına çıkmaları ve seçim yarışının bu projeler üzerinden yapılması.

Ve 2011’in “yeni anayasa yılı” olması.

15.09.2010
Kazım GÜLEÇYÜZ
E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Kullanılmış Etiketler

anayasa

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir