Evet Fetvacısı İş Başında!
Meclis'ten 27 maddelik Anayasa Değişiklik Paketi çıkmıştı. Referanduma götürülmesi kararı alındığı için, siyasi partiler referandum kampanyasına başlamışlardı.
İktidarda olan parti ile muhalefette bulunan partilerin, kampanyaya başlar başlamaz ağır ithamlarla birbirine saldırması, Meclis'ten çıkmış Anayasa Değişiklik Paketi'ni önemsiz etti.
Basında köşe tutmuş iktidar partisine yandaş yazarlar, anayasa değişiklik paketini hayati önemde görüyor, 12 Eylül 2010 günü yapılacak referandumda EVET oylarının baskın gelmesi için akla gelebilecek her türlü hileyi uyguluyordu.
Uygulamaya konan ilk hile, referandumda HAYIR demenin teröre-teröristlere destek olunurluk ithamı idi. Bu hile öyle etkili oluyordu ki, vatandaşların içine düşürülen korku, HAYIR diyebilme inisiyatifini bastırıyordu.
Ülke, Hatay'dan itibaren, sosyal patlamaya başlamıştı ve Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Erzurum ve İnegöl'e doğru genişliyordu. İşin berbat ve kötü tarafı şuydu ki; referandum için 12 Eylül gününe yaklaşılırken, ne iktidar mensupları, ne de muhalefettekiler, Meclis'ten çıkan değişikliğin içeriğinin ne olduğunu halka anlatmıyordu. Sadece deniyordu ki; ''Hayır demek ülkeyi geri götürmektir''; ''Evet demek, ülkeyi parçalamaktır''.
Bir kaç gün önce referandumda HAYIR demeyi 'hainlikle' eş tutan Hayrettin Karaman, bu sefer, ''Müslümanlar referanduma katılabilir mi?'' sorusuyla vatandaşlarda yeni bir kafa karışıklığı başlattı. Referanduma katılma konusunda ''din kuralları bakımından tereddüt geçirenler; bu anayasanın İslam'a aykırılığını dile getirenler'' olarak tanımladığı gruba, sözde tavsiyede bulunuyordu! Şu cümle onun: ''Laik ülkelerde müslümanlar düzeni kökten değiştirme imkanı bulamazlarsa laik kanunlar içinden İslami kurallara veya amaçlara daha uygun olanları tercih eder, bunların hayata geçmesi için çaba gösterir'' Bkz:
Soru 1- Laik ülkede yaşayan müslümanların o ülkenin düzenini kökten değiştirme görevi var mı? (Şimdi Amerika, Almanya, Fransa, Hollanda ve İtalya, ülkelerindeki müslümanlardan kaygılanacak)
Soru 2- Laik ülkede yaşayan müslümanlar, müslümanlığın ne olduğunu biliyor mu? (Ne Diyanet, ne de Hayrettin Karaman, müslümanlığı halka anlatmaya yanaşmıyor ki)
Soru 3- Okulunda dinî eğitim de aldığı bilinen kişilerin, yönetime geldiğinde, yalan vaadlerle halkı kendine cezbetmesi caiz mi? (Bu durum, dini kötü gösterecek, İmam-Hatip okullarını ve bilcümle devlette görev almışlarını sorgulanır edecektir)
Dinî eğitim aldığı bilinen zat, referandum için ortaya çıkıyor, her şeyin güzel olacağı iddiasıyla halktan EVET oyu istiyor, ama o, değişiklik paketinin içeriğinin ne olduğunu halktan saklıyor. İşin garibi, dindar bilinen yazarlar, ateist bilinen yazarlarla birlikte, bütün ülke insanlarını EVET demeye zorluyorlar.
Hayrettin Karaman, son yazısındaki yeni tavsiyesiyle, ''HAYIR demeyi hainlikle eşit tutma'' anlayışını, biraz hafifletmiş görünüyor. Önemsenecek cümlesi şu: ''(Referandumda) -Evet- demek, bir partiye oy vermek demek değildir. Vatandaşlar, Anayasa'nın değişen maddelerini okumalı, yapılan değişikliklerin kendine, ülkeye, halka faydalı mı, zararlı mı olduğuna bakmalı ve reyini buna göre kullanmalıdır''
Hatırlatma: Partilerin kendilerini halka gösterip uyduruk laflar ettiği ortamda vatandaşlar değişiklik maddelerine bakıp kendilerine faydalı mı - zararlı mı hükmünü vermeyi beceremezler. Hayrettin Karaman, bi zahmet, kendisi, değişiklikleri gözden geçirsin, anlayabildiğini okuyucularına duyursun. Kendisine yardımcı da oluveriririz nitekim!
Son söz: Hayrettin Karaman'ın ''Eğer referandumda HAYIR sonucu çıkarsa ülke en azından on yıl geriye gidecek'' hükmünü vermesi yanlışoğlu yanlıştır. Ülke, bu referandum süreciyle ülke olmaktan çıkıyor haberi yok.
İbrahim Faik Bayav
(30 Temmuz 2010 11:15)