Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.11.2004, 12:19

Kızıl Çin'de bir Ulu Camii

Kızıl Çin'de bir Ulu Camii


Kızıl Çin’de bir Ulu Cami

Çin’den yola çıkan kervanlar batıya binlerce yıl ipek ve baharat taşıdı. Çin’den Orta Asya’ya, oradan Anadolu topraklarına ve batıya uzanan ticaret koridoruna ıpek Yolu adı verildi. Müslümanı, Hıristiyanı, Yahudisi; Afganı, Hintlisi, Arabı, Acemi bu yollarda ticaret yaptı.

ış sadece ticaretle sınırlı kalmadı, kültürlerarası alış veriş ve diyalog ortamları da oluştu. Hâlâ o köklü kültürlerin izini taşıyan yolun güzergâhında belki de binlerce hikâye, anıt, cami, külliye, han, tapınak, kervansaray yaşatılıyor. Bazılarının hikâyeleri ise unutulup gitmiş. Tıpkı hikâyesi çok az insan tarafından bilenen Çin’deki 13 asırlık şian (Xian) Ulu Camiinde olduğu gibi. Çin mimarisi ve estetiğinin ıslâm sanat ve ahlâkı ile bezendiği cami Çin’deki en eski tarihî yerlerden biri.

Kime sorsanız Çin dendiğinde akıllara 1.5 milyara dayanmış nüfusu ile kalabalıklığı ve Hunların sadırılarını önlemek için inşa edilen binlerce kilometrelik Çin Seddi gelir hep. Unutulmaması gereken ancak pek de bilinmeyen bir başka gerçek ise Hz. Muhammed’in (asm) Hicret’ini takip eden 60 yıl sonunda Çin’de binlerce kişinin Müslüman olduğudur. Bugün sayıları 20 milyonla ifade edilen Müslüman toplulukların Çin topraklarında tohumlarının ilk atıldığı yer ise tarihi ıpek Yolu’nun doğudaki başşehri şian’dır.

Kayıtlara göre Çin, Arap ve Fars tüccarların ıpek Yolu vasıtasıyla gelip ticaret yapmaları sayesinde 7. yüzyılda ıslâmiyet ile tanıştı. ıslâmiyetin yayılışıyla ilgili ilk rivayetlerin arasında Sahabeler ve Tabiinin bölgedeki irşad faaliyetleri de güçlü delillerle olmamakla birlikte anılıyor. O günlerde ibadet için inşa edilen camilerden birçoğu bugün ayakta değil. Ancak Çin’in kuruluş başşehri olarak bilinen şian’da bundan bin 250 yıl önce inşa edilen “Qing Zhen Si”, yani Büyük Doğu Mescidi ya da diğer adıyla şian Ulu Camii hâlâ sapasağlam ve ibadete açık.

ÇıN MıMARıSı VE ıSLÂM

SANATIYLA SÜSLENMış

BıR KÜLLıYE

Geleneksel Çin mimarisiyle ıslâm sanatının buluştuğu muhteşem eser bölge Müslümanlarınca gözbebekleri gibi korunu-yor. şehirdeki Müslümanların sayısı çevre beldelerle birlikte 200 binlerle ifade ediliyor. Hem ibadete, hem turistik ziyaretlere açık tutulan caminin etrafında ise tarihi görkeme tezat gri renkli, eski, beton binalar yükseliyor. Civarda oturanların çoğu, fakir Müslümanlar. Bir kısmı ise camiden şehir merkezine uzanan eski çarşıda ticaretle geçimini sağlayan esnaflar.

Çin’in sırlı dünyasında yolculuğumuza başladığımızda kulağımıza çalınan sözlerin başında yiyecek ekmek bile bulunamayacağı, mutfak kültürünün Türk mutfağına uymadığıydı. Dünyanın en iyileri arasında yer alan Çin mutfağının Müslüman damak tadına pek de hitap etmemesi yüzünden Uzakdoğu’nun bu büyük ülkesine yola çıkan herkesin kulağında vardır yemek mevzuu. Çok da haksız sayılmayan bu yorum, ıstanbul’dan Çin’e uzanan tarihî ticaret koridorunun menbaında yerini huzura bırakır. Çünkü şehir meydanını süsleyen Davul Kulesi’nin yanı başındaki han kapısından girince karşınıza çıkan semt pazarı ve dükkânlar sizi dosdoğru Müslüman mahallesine götürür. Tarihî cami bütün hayal kırıklıklarını silip atar. Adeta iklim değiştirir, tarihe kısa bir yolculuk gerçekleştirirsiniz. Yolculuğunuzu uzatmak sizin elinizdedir artık. Vakit namazlarının düzenli olarak kılındığı, avlusunda sohbetlerin yapıldığı, aşevinde kazanların kaynadığı kıpır kıpır bir külliyedesinizdir artık. Hele bir de Ramazan ve bayram coşkusuna şahit olduğunuzda ömür boyu kalmak istersiniz bu beldelerde. Hicretten 60 yıl sonra sahabelerin ayaklarının dünyanın ta öteki ucundan birine ulaştığını bilmenin huzuru, ahşap ve mermer tarihî eserlerden oluşan yeşilliklerle süslü caminin avlusunda daha da pekişir.

şian şehri, ilk Çin Hanedanı Quin Shi Huang’ın da gömülü olduğu pişmiş çamur ve bronzdan yaptırılmış binlerce toprak asker heykelinin (Terra Cotta) sergilendiği mezarlarıyla tanınıyor dünyada. Geleneksel olarak imparatorların adeti üzere şehir meydanındaki Davul Kulesindeki koca davullar güneşin doğuş ve batış saatlerinde hâlâ çalınıyor. şehrin en uzak noktasından duyulacak kadar güçlü çıkıyor davulların sesi. Ezan sesi ise sadece şian Ulu Camiinin bahçesinde yankılanıyor.

BıR ULU

CENNET BAHÇESı

Dar sokaklarla çevrili Müslüman mahallesinin bulunduğu bölge Hua Jue Lane olarak adlandırılıyor. Müslüman lokantalarının yer aldığı, meyve kurularının, kuruyemişin, Çin kokorecinden gözlemeye kadar birçok şeyin satıldığı bu geniş esnaf pazarının kuzeybatısındaki uzun ince bir sokak sizi doğru tarihin bağrına taşır. ıpekler, el işlemesi tahta, seramik, bronz eşyalar, binbir çeşit kuruyemiş, kıyafetler, tütsü kokulu sokaklar...

Küçük dükkânlarla sıralı bu çarşı tam bitti sandığınızda size yeni ve muhteşem bir kapı aralanıyor. Caminin kapısından girdiğinizde karşınıza ilk çıkan şey yüksekliği 8 metreyi bulan ahşap bir kemer oluyor. Çin ahşap işçi-liğinin sergilendiği bu kemerlerden cami avlusunda daha küçük üç tane daha bulunu-yor. Beş parçaya bölünmüş külliyenin tam ortasında yine ahşaptan yapılmış üç katlı bir minare bulunuyor. Abdesthane, gasilhane, mutfak ve misafir ağırlama mekânlara güneyde; kuzeyde ise müze, medrese ve kütüphane ile imamın ders yaptığı bir mekân hâlâ işlek ve kalabalık.

Cami avlusu ve mescidin bulunduğu bölgede tamamen aritmetik bilgi ve beceriler konuşturulmuş. Mescidin beş kapısında dışarıya baktığınızda yemyeşil çatılarıyla dinlenme mekânları ve yeşillikler ilişiyor gözünüze. Namaza durduğunuzda ise duvarlara Arapça ve Çince olarak işlenmiş 6 bin 666 ayet duruyor. Ayetler yüzlerce yıl önce 30 parça üstüne işlenmiş . Sarı ahşap tahtalar üstüne yazılı Kur’ân-ı Kerim’in Arapça lâfızları mescidin içini çevreleyen ahşapların üst katlarında, Çinceleri ise alt katlarında bulunuyor. Bahçedeki oturma yerleri ile ahşap ve kerpiç mimarî eserlerin tamamı her iki dilde besmele ve “Lailahe ıllallah Muhammed Rusulullah” lâfızlarıyla, kısa sûre ve ayetlerle süslenmiş.

ıLÂHıLERı BıR DE

ÇıNCE DıNLEYıN

Ramazan boyunca ihtiyaç sahiplerine iftar ve sahur yemeği verilmiş külliyede. Hergün üç kazan, onlarca çeşit yemek pişirilip ikram edilmiş. Caminin dışındaki sıkışıklık, gürültü ve kalabalığın aksine; 13 bin metrekarelik bu alanda kardeşlik ve ıslâmî geleneklerin yaşatıldığı son damlasına kadar hissediliyor. Cami cemaatinin ortalaması her vakitte yüzden aşağı düşmüyor. Cuma ve bayram namazlarında sayı onlarla katlanıyor. ıbadet dili Arapça, sadece duâ ve ilâhiler Çince okunuyor. Günlerce ne dendiğini anlamadığınız bir topluluğun içinde cümlelerin yabancılığını, ilâhilerin ritimleriyle gideriyorsunuz. Belli ki salâvat getiriyor yüksek bir iştiyakla. Önce mescidde sonra kulaklarınızda yankılanıyor.

ÇıNCE SALÂVATLAR...

Müslüman olduğumuzu öğrenince çarşıdaki dükkânını bırakıp kolumuzdan çekiştire çekiştire bizi camiye getiren Lui amcanın (Mesud) tanımıyla bu cami tam bir cennet bahçesi. Zaten kerpiçten sütunların üstüne de böyle yazılmış. Ahşap, kerpiç ve mermerlerde çiçek motifleriyle bezeli cennet manzaraları resmedilmiş. Mescidin girişindeki duvarlarda incilerle bezeli ejderha motifleri de var. Külliyenin ortasındaki üçüncü bölüme Ay Tableti adı verilmiş, hicri ay ve günlerin

hesaplandığı eski bir takvim ve hesap yöntemini gösteren aritmetik bir tablo var. Bunun yanı başında da üç katlı minare. şian şehrinin diğer bölgelerinde pek de göremediğimiz güvercin ve kuşlar külliyenin etrafında tur atıyor. Bölgenin ağaçlık olması ve hayvanlara ikram edilen yemek artıkları onları da buraya çekiyor.

ıslâmî kültürün külliye ve çevresinde doyasıya yaşandığını anlatan ımam Muhammed You Nouise (Yunusi) Ma LiangJi, şian’da yaşayan Müslümanların sayısının 200 binleri geçtiğini aktarıyor. Çin topraklarına ıslâmiyetin girişi 651 yılında Üçüncü halife Osman bin Affan’ın, Tang ımparatoru Gao Zong’a elçi göndermesi ile başlamış. Rivayetlere göre hicretten 60 yıl sonra sahabeler Çin’e ayak basmış. Buradaki Müslümanlar kayıtlarda bin 250 yıllık gözüken caminin de o dönemlerde inşa edildiğine inanı-yor. Onlar için Qing Zen Shi, ıslâmiyet’in ilk ışıklarının parladığı mekânlardan biri olmuş. Gezici Müslüman ka-vimler buraya yerleşip, Çinli kardeşlerine tebliğ vazifelerini yerine getirmiş. ıslâmiyetin gelişmesi Ming ve Qing (Manchu) Hanedanı zamanında gerilemeye başlamış.

CAMıLER

YABANCILARA AÇILIYOR

Müslümanlar Hui, Kazak, Khalkas, Uygur, Dangxiong, Salar, Tacik, Özbek, Baoan ve Tatar milletlerinden oluşuyor. Çin’de ıslâm dini geçmişte, Hui dini, Huihui dini ve Qingzhen dini olarak adlandırılmış. 1950’li yılların başlarında bu söylem ıslâm dini olarak değiştirilmiş. 1980’li yıllardan sonra ise camiler kapılarını turistlere, diğer Müslümanlara açmaya başlamış. Türkiye’den camiyi ziyaret eden en önemli kişi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.

Tıpkı ona yaptığı gibi bizim de elimize caminin ayrıntılı planlarını anlatan ozalit haritayı tutuşturuyor You Nouise. You Nouise, Ramazanın son günlerinde görüştüğümüz cami cemaatini de gösterip Ramazan Bayramını anlatmaya başlıyor. Sonra da ekliyor: “Asıl Bayram Ramazan'dan sonra. Çünkü aramızdan hacca gidenlerin belirlenip, eğitilmelerine başlanacak. Sonra ver elini Kâbe-i Muazzama.” Yani Ramazanı ve Bayramı coşkuyla kutlayan şianlı Müslümanlar, yeni bayramlar ve vuslatlar peşinde. Ayağınız Çin’e basarsa siz de onların heyecanına ve vuslatlarına mutlaka ortak olun.

(Kaynak: Aksiyon dergisi)

20.11.2004


URL
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1

Konum: Almanya

Meslek: serbest

Hobiler: Bilgi Hersey

  • Özel mesaj gönder

2

04.12.2004, 13:36

Elestiri

Esselamü aleyküm Kardesler
Ben deniz bir Allahin kulu olarak Elestirim duyarsiz olan bütün müslümanlaradir.
Bak okuyun sitede cin de bir cami var diye arkadasimiz sevinerek gururla yazmis ne güzel bir sey Ey kardeslerim cinde bir cami var ama yanibasimizda Irakta bin Cami yikiyorlar Camileri birak Biz müslüman kardeslerimizin öldürüsünü seyrediyoruz ne esef verici birsey
birde onlar bizim kardeslerimiz bizim boyali basin basta olmak üzere hatta hatta hükümet bile kadir gecesi HZ Geylaninin türbesi Imami Azamin Türbeleri yagmalnirken bizler ne yapiyoruz kardesler gec oldu ama artik uyanma vakti geldi Müslün bu kadari gaflete dalmis olamaz
Amerikanin Arzusu orada ne kimyasal sillah Ne petrol Hedegi Islami
Yok etmek her halde Rabbim Bize Böyle caresiz otrun Kardeslerinizin ölümünü seyredin demiyor degilmi En azindan dua edelim yürüyüslerle protosto edelim bir araya gelip maddi destek verelim niye böyle bir seyler yapilmiyor yapanlara destek verilmiyor .Eger böyle pisirik suskun kalirsak Allah Bize de cok Yakinda bir bela verecek Sunu Bilinki Allahin Bizim Yaptigimiz Ibadetlere hic ihtiyaci yok Amma Irak ta Allah deyen Müslüman
Kardeslerimizin yardima ihtiyaci var Unutmayalim sonra Allah Bizi de bir gün unutur Cünkü Allahin kitabini Savas Acilmistir uyumayalim Herkes elinden gelen manen vemadden destek versin Allah Rizasi icin unut mayin
kardesler yapilan camiler veya yapilan binalar okullar insanlari koruyamaz insan olmayan yerde camiye gerek yok ama yetistirecegimiz insanlar yaptigimiz camileri ve okullari korur ney biraz kafa agritik ama
ne yapalim kanayan yaramiz cok yaralari sarmazsak tedavi etmezsek
ölüp gideriz yaptigimiz ufak tefek amellerle cennete girecez sannederiz
eger cennet bukadar ucuz ise fazla lafa gerek yok arif olan anlar
morbatak

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir