Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

27.02.2010, 08:56

Kamusal alan HÂLÂ Başörtülülere Kapalı !

KAMUSAL ALAN HÂLÂ BAŞÖRTÜLÜLERE KAPALI



Çok sayıda sivil toplum kuruluşu, 28 Şubat’ın son tortusu olan,
vahim başörtüsü yasağının ortadan kaldırılmasını talep etti. 28 Şubat
sürecinin 13. yılında AKDER çatısında bir araya gelen STK'lar,
"Kaldırın başörtüsü yasaklarını!" başlıklı ortak açıklama yaparak,
başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi. Açıklamada, 28 Şubat 1997’de
sivil siyasete inen darbe ile başını örten hanımlara "devletin alanı"
olarak ilân edilen "kamusal alan"ın kapılarının sım sıkı kapatıldığı
belirtildi.

KUR’ÂN’A YAŞ SINIRI, İHL’LİYE KATSAYI ENGELİ

Açıklamada, üniversiteler ve devlet dairelerinde katı bir
şekilde uygulanan yasağın 13 yıl içinde toplumsal her alana nüfuz
ettiği belirtildi. Darbe planlarının yargılandığı bu günlerde 28 Şubat
postmodern darbesinin tortularından olan EMASYA Protokolünün
kaldırıldığı hatırlatılarak, 28 Şubat’ın ürünü olan, “başörtüsü yasağı”
başta olmak üzere Kur’ân öğrenmede yaş sınırı, katsayı gibi yasakçı
uygulamaların hâlâ orta yerde durduğu vurgulandı.

Yasaklar kalkmadan 28 ŞUBAT BİTMEZ

AYRIMCILIĞA Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) çatısı altında
biraraya gelen çok sayıda sivil toplum kuruluşu, 28 Şubat postmodern
darbenin son tortusu olan, vahim başörtüsü yasağının ortadan
kaldırılmasını talep etti. 28 Şubat sürecinin 13. yılında AKDER
çatısında bir araya gelen çok sayıda STK, “‘28 Şubat 1000 yıl süremez
mi?’ diyorsunuz: Kaldırın başörtüsü yasaklarını!” başlıklı ortak
açıklama yaparak, başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi.
Açıklamada, 28 Şubat 1997’de sivil siyasete inen darbe ile başını örten
kadınlara “devletin alanı” olarak ilan edilen “kamusal alan”ın
kapılarının sımsıkı kapatıldığı belirtildi. Bir sürek avı ile bu
kadınların askeriyede, bürokraside ya da herhangi bir resmi karar
makamında olan aile fertlerinin tespit edilip türlü şekilde
cezalandırıldığı ifade edilen açıklamada, başörtüsü yasağını hukuk dışı
bir uygulama olarak gören hâkimler ve savcıların sürgün edildiği ya da
görevlerinden ihraç edildiği kaydedildi. Açıklamada, sadece başa
örtülen örtüyü değil, onun yerine ikame edilen şapkaları ve ideolojik
olduğu iddia edilen perukları dahi yasaklayan uygulamanın doğrudan
başları örtülü kadınları, dolaylı olarak da aile üyelerini ve toplumu
hedef aldı belirtilerek, ayrımcılığa maruz kalan pek çok kesime
başlarını örten kadınlar da eklendiği hatırlatıldı,

1997’NİN ÜZERİNDEN 13 YIL GEÇTİ

Açıklamada, üniversitelerde öğrenciler ve devlet dairelerinde
memurlar üzerinden devlet eliyle uygulanmaya başlanan yasağın 13 yıl
içinde toplumsal her alana nüfuz ettiği belirtildi. Açıklamada, şu
ifadelere yer verildi:

“Bugün artık başları örtülü kadınlar kendi ilçelerindeki
belediyelerin meclislerine dahi seçilemiyorlar. Ülke çapında temsili
yet hakkı şöyle dursun, sokaklarındaki çöp sorunu üzerine dahi söz
söyleyemeyecek hale getirildiler. Türkiye, kadınlarının 1934 yılında
seçimlere katılma hakkına sahip olduğuyla övünen bir ülke. Buna rağmen
ülkedeki kadın nüfusunun yüzde 62’sini oluşturan başları örtülü
kadınlar bugün 2010 yılında seçilme hakkından tamamen mahrum
bırakılıyorlar. Üniversite eğitimi almak bir yana, devletin dikiş-nakış
kursunda dahi başlarını açmaya zorlanıyorlar. Yasağı uygulamayı kendine
vazife edinen kişilerin kraldan çok kralcı tutumuyla, mahkemelerden,
belediye binalarından, lokantalardan, otellerden, misafirhanelerden,
apartman yönetiminden ve hatta herhangi bir çay bahçesinden dahi
başları örtülü olduğu gerekçesi ile dışarı çıkartılabiliyorlar,
girişleri engellenebiliyor. Bu ayrımcı uygulamaları şikâyet edecekleri,
haklarını talep edecekleri resmî makamların kapıları da ayni yasak
sebebiyle kapalı...”

“HÜKÜMETİ GÖREVE

DAVET EDİYORUZ”

Türkiye tarihindeki darbelerin kınandığı, darbe planlarının
yargılandığı bu günlerde 28 Şubat post-modern darbesinin son tortusu
olan EMASYA Protokolü’nün kaldırıldığı hatırlatılan açıklamada, 28
Şubat’ın kolonlarından en kalını olan “başörtü yasağı”nın hala orta
yerde durduğu vurgulandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin
Kıvrıkoğlu’nun, “28 Şubat’ın etkisi 1000 yıl sürecek” dediği hatırlalan
açıklamada, şöyle denildi:

“13 yıl gitti, geriye 987 yıl kaldı. 987 yıl boyunca bu
ayrımcılığın sona ermesini ve adaletin sağlanmasını beklemek yerine,
adalet talebimizi bugün, şimdi, burada, ertelemeden ve başka herhangi
bir sorunun çözülmesine tahvil etmeden dile getiriyoruz. 28 Şubat’ın en
koyu tortusu, halen başlarını örtmeyi seçen kadınların üzerindedir. Bu
karabasana dönen tortunun daha 1000 yıl sürmemesi için, başörtüsüyle
ilgili bütün yasaklar kaldırılmalıdır.

Aşağıda imzası bulunan kurum ve kişiler olarak bizler darbeler
tarihi ile yüzleşme inisiyatifinin toplumun çeşitli kesimleri
tarafından ortaya konduğu ve darbe planlayanların yargılandığı bu
süreçte 28 Şubat’ın son tortusu olan bu vahim yasağın ortadan
kaldırılmasını talep ediyoruz.

Bizler ‘bu ülkede kadınların kıyafetleri yüzünden
aşağılanmasını, haklarının gasp edilmesini, tacize uğramalarını
istemiyoruz’ diyen herkesi bu ahlâksız yasağa karşı sesini yükseltmeye
ve ‘ama’sız bir mücadeleye çağırıyoruz. Hükümeti de bu yasağın hayatin
her alanından kaldırılması için derhal göreve davet ediyoruz. Zira
yarın ‘denedik ama olmadı’ sözünün mağdurlar indinde hiçbir değeri
olmayacaktır. Türkiye’nin sabırla yaşayacağı bir 987 yılı daha yok!”




http://www.yeniasya.com.tr/2010/02/27/guncel/h2.htm









"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "Muhammed" (10.03.2010, 10:45)


Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

2

27.02.2010, 12:46


Ben senin aklına şaşayım, aklına!

Türkİye’de hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu askere dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, darbecilere dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, cuntacılara dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bile yalanlamadığı
2003-2004’ün darbe tertiplerine, o devrin cuntacılarına dokunduğu
zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, 2003 yılı baharında, dönemin MİT Müsteşarı’nın
Birinci Ordu’daki ihtilal hazırlığı olarak işaret ettiği Balyoz’a
dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, askerin içinde yalanlara dayalı andıçları,
Türkiye’yi yönlendirmeye dönük lahikaları, ıslak imzalı darbe
planlarını hazırlayan odaklara dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, hem Cumhuriyet gazetesine bomba atıp, hem
Danıştay’a kanlı baskın düzenleyip irtica çığlıklarıyla daha 2006’da,
2007’de darbe ortamı oluşturmak isteyenlere dokunduğu zaman...

Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?

Hukukun ucu, Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleriyle
Malatya’daki Misyoner Katliamı’ndan operasyon diye söz edebilen askerin
içindeki odaklara dokunduğu zaman...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayeti örtbas edilmek istenirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker bir gece vakti 27 Nisan muhtırasıyla millet egemenliğine darbe indirirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, askerle bir olup 367 gibi bir hukuk ucubesiyle Meclis iradesinin önünü kesmek isterken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker 28 Şubat darbesini sahnelerken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Sincan’da tanklar rejime balans ayarı yaparken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, kurbanlarının büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşan 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlenirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Güneydoğu’da binlerce köy
yakılırken, yüzbinlerce insan köylerinden zorla atılırken, zorla
evlerinden barklarından edilirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, taş attıkları için binlerce Kürt çocuğu tutuklanırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, KÇK operasyonlarında binlerce gözaltı ve tutuklama yaşanırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, üniversitelerde türban ve başörtüsü yasağı devam ederken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, yüzde 47 oyla seçim sandığından çıkmış bir parti kapatılmak istenirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker kişilere de Avrupa demokrasilerindeki gibi sivil yargı yolu açılırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bu ülkede asker ve sivilden
oluşan iki başlı yargı düzeni demokrasiyle alay edercesine varlığını
sürdürürken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Orhan Miroğlu seçim
zamanı siyaset meydanında Kürtçe konuştuğu için beş yıl hapis cezası
alırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Perihan Mağden, Hrant
Dink’in katillerine şarkılarıyla, klipleriyle methiye düzenleri
eleştirdiği için üç kez hapis cezasına mahkum edilirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Baskın Oran’a
‘satılmış’ iftirasını atan, ‘yabancı devletlerden para alıyor’ diyen
kişi Yargıtay’da beraat ettirilirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir Ordu Komutanı’nı ifadeye çağıran sivil savcının yetkileri apar topar elinden alınırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Şemdinli Savcısı Ferhat
Sarıkaya, ucu zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı’na dokunan bir iddianame
hazırladığı için meslekten atılırken, avukatlık yapması bile
yasaklanırken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir askeri garnizonda daha bu hafta “Adi başbakan!” diye parola düzenlenirken...

Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayetine, Ahmet Kaya’nın ölümüne açılan yola taşlar döşenirken...

Hukuk ne zaman aklına geliyor?

Darbeciye, cuntacıya dokunduğu zaman...

Ben senin aklına şaşayım, aklına!

Hasan Cemal, Milliyet, 26 Şubat 2010





http://www.yeniasya.com.tr/2010/02/27/basin/default.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir